Lowy Institute: Uluslararası Ceza Mahkemesi, İsrailli yetkililer için tutuklama emri çıkaracak mı?

Uluslararası Ceza Mahkemesi, İsrailli yetkililer için tutuklama emri çıkaracak mı? Mahkeme tarafından çıkarılacak tutuklama kararları uygulanabilir mi?

1. resim

Avustralya merkezli düşünce kuruluşlarından Lowy Institute for International Policy'de, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde, İsrail'in işlediği savaş suçları nedeni ile İsrailli üst düzey yöneticelere dair atılabilecek adımların değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.

İsrail'in Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne üye olmamasına rağmen, Filistin'in BM'de gözlemci devlet statüsünün kararı uygulanabilir kılacağına dikkat çekilen analizde, çıkarılacak olası bir tutuklama kararının da sözleşmeye taraf olan ülkeler tarafından uygulanmak zorunda olduğu belirtildi.

Analizde ayrıca; ABD başta olmak üzere çok sayıda aktörün Uluslararası Ceza Mahkemesi üzerinde baskı kurmaya çalıştığı belirtilerek, bu baskının olası sonuçlarına dair öngörülerde bulunuldu.

İşte Lowy Institute for International Policy'de yayınlanan analiz:

Uluslararası basında ve İsrail basınında yer alan haberlere göre Uluslararası Ceza Mahkemesi, aralarında Başbakan Benjamin Netanyahu, Savunma Bakanı Yoav Galant ve Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi gibi hükümet yetkililerinin de bulunduğu üst düzey İsrailli siyasi ve askeri yetkililer hakkında tutuklama emri çıkarmayı değerlendiriyor.

Suçlamaların Gazze Şeridi'nde devam eden savaşla, yani İsrail'in Filistin halkına yönelik "aşırı sert" askeri saldırılarıyla ve Gazze'ye yardım ulaştırılmasını engelleyerek açlığa ve kıtlığın başlamasına neden olmasıyla ilgili olması bekleniyor.

ABD gibi İsrail de, Uluslararası Ceza Mahkemesi'ni kuran Roma Statüsü'nü imzalamamıştır ve Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin yetkisini tanımamaktadır.

İsrail'in Gazze'deki savaşı

Uluslararası hukuk uzmanları ve insan hakları grupları İsrail'in Gazze'ye yönelik yıkıcı savaşının uluslararası hukuku ihlal ettiğini defalarca dile getirmiştir.

Savaşın başladığı Ekim ayından bu yana 14.000'den fazlası çocuk olmak üzere 34.400'den fazla Filistinli öldürülürken, abluka altındaki Filistin topraklarında yaşayan 2,3 milyon insanın çoğu da zorla yerlerinden edildi.

Gazze'yi harabeye çeviren yoğun bombardıman kampanyaları ve ciddi gıda, su, yakıt ve ilaç sıkıntısının ortasında, kıtlığın yakın olduğuna dair uyarılar tekrarlanırken, hastalıklar da yayıldı.

Uluslararası Ceza Mahkemesi davası, Güney Afrika'nın 2023 sonunda Gazze'de İsrail'e karşı açtığı soykırım iddiaları da dahil olmak üzere Uluslararası Adalet Divanı'ndaki diğer davalardan ayrıdır.

Uluslararası Adalet Divanı'nın Ocak ayında aldığı geçici bir karar Tel Aviv'in soykırım eylemlerini durdurması ve Gazze'deki sivillere insani yardım sağlanmasını garanti altına alması için tedbirler almasını emretmişti.Ancak İsrail Uluslararası Adalet Divanı'nın emirlerine uymuyor.

İsrail hükümeti uluslararası mahkeme personelinin Gazze'ye girmesine izin vermediği için Uluslararası Ceza Mahkemesi Başsavcısı Karim Khan'ın İsrail'in işlediği savaş suçlarını ortaya koymak için gereken soruşturmayı sağlıklı olarak yürütmesi zaman alacaktır.

Sonuç olarak Khan'ın, İsrail'in insani yardımı engellediğini kanıtlayan olgular kolayca elde edilebildiğinden, Gazze'deki Filistinli sivillerin aç bırakılması suçlamasıyla başlaması muhtemeldir.

İsrail'in Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne üye olmamasına rağmen, BM'de gözlemci devlet statüsünde olan Filistin Devleti, 2015 yılında taraf olmuş ve böylece mahkemeye, İsrail hükümeti üyelerinin Gazze ve Batı Şeria'da işledikleri savaş suçlarını soruşturma yetkisi vermiştir.

Mahkemenin sadece soruşturma değil, aynı zamanda savaş suçları, insanlığa karşı suçlar, soykırım ve saldırı suçundan sorumlu olduğu iddia edilen kişileri yargılama yetkisi de vardır.

Mahkeme, devletlerin kendi topraklarında işlenen suçları kovuşturamadığı ya da kovuşturmak istemediği durumlarda devreye giriyor.

Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin karşılaştığı zorluklar

İsrail ve ABD'nin mahkemenin yargı yetkisini tanımamasına rağmen, şüpheli İsrailli yetkililer Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin Roma Statüsü'nü imzalayan diğer ülkeler topraklarına gelen ve hakkında tutuklama emri bulunan herkesi tutuklamak zorunda kalacaklar.

Tutuklama emri çıkarılması halinde, bu emir aynı zamanda İsrail'in Gazze'deki hukuksuz eylemlerinin kınandığına dair yetkili bir açıklama niteliği taşıyacak, uluslararası insancıl hukuka ve en önemlisi de İsrail'in işgalci bir güç olarak sivil halkı koruma yükümlülüğüne riayet edilmesi gerektiğine dair güçlü bir mesaj gönderecektir.

Fraser Valley Üniversitesi'nde ceza profesörü olan Mark Kersten konu ile ilgili olarak;

"Uluslararası Ceza Mahkemesi'ndeki tüm davalarda olduğu gibi bu da çok hassas bir siyasi dava ve örneklerine baktığımızda, Gazze ile ilgili karar alma süreci belirtildiği gibi çok yavaş gerçekleşmiyor. Üstelik İsrail, Uluslararası Ceza Mahkemesi müfettişlerinin İsrail'e ya da Gazze'ye girmesine izin vermiyor ve G7 ülkeleri de Uluslararası Ceza Mahkemesi ile işbirliği yapmıyor.”

değerlendirmesinde bulundu.

Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin İsrail'in Gazze'de işlediği iddia edilen suçlarla ilgili olası bir eylemi de kendine özgü bir dizi zorluğu beraberinde getiriyor.

Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin kendi icra organı yok ve bu nedenle savaş suçu şüphelilerini tutuklamak, mal varlıklarını dondurmak ve cezaları uygulamak için üye devletlere güveniyor. Ayrıca Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin Gazze'de ya da İsrail'de soruşturma yapmasına izin verilmemesi mahkemenin görevini büyük ölçüde zorlaştırıyor.

Uluslararası Ceza Mahkemesi üzerindeki siyasi baskı

Fraser Valley Üniversitesi'nde ceza profesörü olan Mark Kersten, güçlü bir dava oluşturmak için belge, uydu görüntüsü veya istihbarat ağları aracılığıyla elde edilen bilgilerin, kritik olduğuna dikkat çekti.

Mark Kersten ayrıca;

"ABD ve İngiltere gibi en sofistike kapasiteye sahip devletler elbette siyasi nedenlerle bunu sağlamak istemiyorlar"

tespitinde bulundu.

Diğer yandan; bazı üye devletlerin Uluslararası Ceza Mahkemesi ile işbirliği yapmayı ya da gerekli bilgileri vermeyi reddederek mahkemenin soruşturmasını etkili bir şekilde yürütmesini engelleyeceği tahmin edilebilir.

En üst düzey mahkeme aynı zamanda İsrail'in en yakın müttefiki Washington başta olmak üzere güçlü ülkelerin siyasi baskısıyla da karşı karşıya ve bu durum, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin tarafsız bir soruşturma yürütme ve İsrail'in işlediği suçları kovuşturma kabiliyetini etkileyebilir.

Tartışma