Manhattan Institute: Rusya-Kuzey Kore anlaşması dünya için ne anlama geliyor?

Putin ve Kim Jong Un görüşmesi, uluslararası toplumu alarma geçirmesi gereken bir ittifakın habercisi mi? Rusya-Kuzey Kore anlaşması dünya için ne anlama geliyor?

1. resim

ABD merkezli düşünce kuruluşlarından Manhattan Institute'de, Rusya Devlet Başkanı Putin'in Kuzey Kore ziyaretinin ve iki ülke arasındaki yakınlaşmanın olası etkilerinin değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.

Rusya Devlet Başkanı Putin ve Kuzey Kore lideri Kim'in görüşmesini, uluslararası toplumu alarma geçiren son derece tedirgin edici bir gelişme olarak tanımlayan analizde, ABD için bu anlaşmanın son derece rahatsız edici olabileceği belirtildi.

Analizde ayrıca, iki ülke arasındaki askeri işbirliğinin küresel düzene meydan okuyan koordineli eylemlere yol açabileceği tespiti yapıldı.

İşte Manhattan Institute'de yayınlanan analiz:

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Kuzey Kore lideri Kim Jong Un, uluslararası toplumu alarma geçiren son derece tedirgin edici bir gelişmeyle müthiş bir ittifak kurdular.

Bu ortaklık geçtiğimiz hafta Pyongyang'da iki liderin Batılı güçlere karşı kapsamlı bir anlaşma imzalamasıyla pekişti.

Rus devlet medyasında yer alan habere göre anlaşma, iki ülkeden birine yönelik bir saldırı durumunda "karşılıklı yardım" taahhüdünü de içeriyor.

Putin açılış konuşmasında, Kuzey Kore'nin Rusya'nın Ukrayna'daki savaşına verdiği sarsılmaz destekten ötürü Kim'e derin minnettarlığını ifade etti. Putin'in Pyongyang'da bulunması ve ziyaretinin geniş bir maratonu ile sonuçlanması, iki liderin bu gelişen ittifaka ne kadar ciddi baktıklarını açıkca gösterdi.

Kim'in Putin'e Pyongyang havaalanında uçağına kadar şahsen eşlik etmesi, sembolizm yüklü bir jestti ve iki lider arasında yeni kurulan dayanışmanın bir göstergesiydi.

Putin anlaşmayı, eşi benzeri görülmemiş bir işbirliği düzeyine işaret eden muazzam bir atılım olarak nitelendirdi. Kuzey Kore ile askeri-teknik işbirliği potansiyeli açıkça göz ardı edilmedi ve bu da ortaklığa uğursuz bir boyut kattı.

Her iki lider de bu güçlenen ilişkiyi Kore Yarımadası'nda barışa yönelik bir hamle olarak nitelendirerek, anlaşmanın tamamen savunma amaçlı olduğunu ve uluslarının egemenliğini korumayı amaçladığını iddia etti.

Kim ortak bir basın toplantısında;

“İki ülke arasındaki ilişkiler ittifak yeni bir zirveye ulaştı”

ifadelerini kullandı.

Bu anlaşmanın kesin hatları hala belirsizliğini koruyor. Ancak, ABD için bu anlaşmanın sonuçları son derece rahatsız edici olabilir.

Kuzey Kore rejiminin nükleer hamleleri ve balistik füze denemeleri ülkeyi uluslararası sahnede daha da izole etti.

Kim'in liderliği altında Kuzey Kore, ABD'ye ulaşabilecek kıtalararası balistik füzeler de dahil olmak üzere çok sayıda füze test etti ve uluslararası yaptırımlara ve diplomatik baskılara rağmen nükleer silah programını geliştirmeye devam etti.

Bu ittifak bölgesel gerilimleri arttırmakta ve küresel istikrar için önemli bir tehdit oluşturmaktadır. Zira, anlaşmadaki karşılıklı destek maddesi, uluslararası normlara meydan okuyan ve yerleşik küresel düzene meydan okuyan koordineli eylemlere yol açabilir.

Örneğin, Rusya'nın askeri yetenekleri Kuzey Kore'nin nükleer teknolojideki ilerlemeleriyle birleştiğinde, komşu ülkeleri ve ötesini tehdit eden güçlü ve öngörülemez bir askeri ortaklık ortaya çıkabilir.

Kuzey Kore'nin nükleer silah ve füze teknolojisi geliştirmeye devam ettiği göz önüne alındığında, askeri-teknik işbirliği potansiyeli özellikle endişe vericidir.

Bu tür bir işbirliği her iki ülkenin oluşturduğu tehdidi daha da arttırabilir ve Kuzeydoğu Asya'daki hassas güç dengesini istikrarsızlaştırabilir.

Dahası, bu iki ülkenin ittifakı, uluslararası baskı ve yaptırımlar karşısındaki dayanıklılıklarını bir kez daha hatırlatmaktadır. Ekonomik ve siyasi izolasyona dayanabilmeleri ve hala güçlü ittifaklar kurabilmeleri, küresel dinamiklerde rahatsız edici bir değişime işaret ediyor.

Askeri işbirliğinin yanı sıra ortaklık, her iki ülkenin de önemli yetenekler sergilediği siber savaş da dahil olmak üzere diğer stratejik alanlara da yayılabilir.

Kuzey Kore'nin 2014 Sony Pictures saldırısı ve finans kuruluşlarına yönelik çok sayıda saldırı gibi siber saldırıları, bu alandaki hünerini göstermektedir. Çeşitli ülkelere yönelik sofistike siber operasyonlarıyla bilinen Rusya ile yapılacak bir işbirliği koordineli siber tehditleri arttırabilir.

Ayrıca bu ittifakın ekonomik sonuçları da göz ardı edilemez.

Yaptırımlar ve mali zorluklarla karşı karşıya olan her iki ülke de uluslararası kısıtlamaları aşmak için bu ortaklıktan yararlanabilir. Kuzey Kore'nin işgücü ve doğal kaynak sağlama kabiliyeti, Rusya'nın teknolojik ve endüstriyel yetenekleriyle birleştiğinde, uluslararası yaptırımların etkinliğini zayıflatan karşılıklı yarar sağlayan bir ekonomik düzenlemeye yol açabilir.

ABD liderliğindeki uluslararası toplum böylesi tehlikeli bir ortaklığa karşı kararlı bir şekilde harekete geçmelidir.

Rusya ve Kuzey Kore'yi izole etmeye yönelik diplomatik çabaların yeniden canlandırılması, Çin ve Hindistan gibi kilit oyuncuların da dahil edilmesi elzemdir.

Kritik sektörleri ve bireyleri hedef alan güçlendirilmiş ekonomik yaptırımlar bu ülkelerin kabiliyetlerini kısıtlayacaktır. Bölgesel savunma ittifakları ve ortak tatbikatlar yoluyla askeri hazırlığın güçlendirilmesi de saldırganlığı caydıracaktır.

Son olarak, her iki ülkeyi de uluslararası hukuk ihlallerinden sorumlu tutmak için uluslararası hukuk kurumlarını kullanmak çok önemli bir adımdır.

Rusya-Kuzey Kore ittifakının oluşturduğu tehditlere karşı koymak, küresel barış ve güvenliği korumak için geniş bir uluslararası işbirliği ile uygulanan diplomatik, ekonomik, askeri ve bilgi araçlarını birleştiren entegre bir strateji gereklidir.

Tartışma