Middle East Eye: ABD küresel hegemonyasını sürdürmek için tüm riskleri göze aldı!

Gazze'deki eşi benzeri görülmemiş saldırı, gerçek zamanlı olarak görülen ve belgelenen hiçbir suça benzemiyor. ABD küresel hegemonyasını sürdürmek için tüm riskleri göze aldı!

1. resim

İngiltere merkezli yayın organlarından Middle East Eye'de, ABD'nin özellikle son dönemde Filistin ve Ukrayna üzerinden ortaya koyduğu stratejilerin değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.

Filistin'de artık uluslararası literatüre soykırım olan geçen savaşın, ABD için bir “hegomanyasını koruma” stratejisine dönüştüğü belirtilen analizde, ABD'nin hem Filistin hem de Ukrayna'da, Batı hegomanyasını sürdürmek için tüm riskleri göze aldığı tespiti yapıldı.

Analizde ayrıca; ABD'nin Filistin'de gerçekleşen soykırım ve zulme nasıl göz yumduğuna dair ayrıntılara da yer verildi.

İşte Middle East Eye'de yayınlanan analiz:

ABD yönetiminin ve Batılı müttefiklerinin desteği ile devam eden Gazze'ye yönelik eşi benzeri görülmemiş saldırı gerçek zamanlı olarak görülen ve belgelenen hiçbir şeye benzemiyor.

İsrail'in hedefleme kapasitesini daha önce hiç ulaşılmamış seviyelere çıkarmak için; "Lavender" gibi yapay zeka yazılımlarını kullanması, üniversitelerin, okulların, hastanelerin, sağlık tesislerinin, su arıtma tesislerinin, tarım arazilerinin, caddelerin, yolların, evlerin ve sivil yaşam için gerekli tüm altyapının toptan yok edilmesi, kıtlığın bir savaş aracı olarak kullanılması ve son olarak Refah sınır kapısının kontrol altına alınması gibi adımlar, savaşın acımasız boyutunu gözler önüne seriyor.

Toplu mezarlar, hala enkaz altından çıkarılamayan cesetler, doktorların, sağlık görevlilerinin ve hemşirelerin işkence görmesi, mühendisler, gazeteciler, yardım görevlileri, ambulans şoförleri, belediye çalışanları ve sadece oyun oynayan çocuklar öldürülmesi gibi vahşet olayları, dünyanın gözleri önünde gerçekleşiyor.

Ve tüm bunlar, büyük ölçüde ABD vergi mükellefleri tarafından finanse edilen, dünyanın teknolojik olarak en gelişmiş ordusu tarafından gerçekleştiriliyor.

ABD yönetiminden gelen potansiyel “barış” mesajları devam ederken, tüm bunları mümkün kılan derin altyapının on yıllardır süregelen kanıtlarını görmezden geliniyor ve İsrail soykırım için sadece daha fazla zaman kazanıyor.

ABD Kongresi ve Biden yönetimi, uluslararası alanda artık savaş suçlusu olarak tanınan Netanyahu'yu örtülü olarak desteklemeye devam ederken, Netanyahu ise aldığı bu güçle geri adım atmayacağını her fırsatta dile getiriyor.

1970'ler, 80'ler ve hatta 90'lar boyunca çeşitli yorumcular, uzmanlar, analistler ve sade vatandaşlar ABD hükümetinden yaygın olarak "Zog", yani "Siyonist İşgal Hükümeti" olarak bahsettiler.

Ancak bu yorumların hepsi "komplo teorisyeni" olarak görülüyordu. Ancak bu tespiti artık neredeyse tüm dünya kabul ediyor.

Kennedy'nin suikaste kurban gitmesinden sadece üç gün önce, BM Büyükelçisi Adlai Stevenson, Filistinli mültecilerin geri dönüşünü savunuyordu.

Yaşasaydı Kennedy'nin politikalarının ne olabileceğini tam olarak bilmenin bir yolu olmasa da, Başkan Lyndon Johnson'ın politikalarının ne olduğunu dünya biliyor.. Johnson döneminde yani 1967 savaşı öncesinde ve sonrasında ABD, İsrail'e verilen desteği bir ABD resmi politikası haline getirmişti.

Johnson'ın 8 Haziran 1967'de USS Liberty gemisine yapılan ve 34 mürettebatın öldüğü, 173 mürettebatın da yaralandığı acımasız bir İsrail saldırısını örtbas etmesi, önemli ölçüde yeni bir jeopolitik gerçekliğe işaret ediyordu.

Hatta ABD'nin Vietnam'daki savaşı devam ederken, İsrailli bir avuç asker, kahraman ve cesur olarak tasvir edilerek ön plana çıkarıldı.

ABD'nin Filistin ve Ukrayna ile ilgili izlediği politika yaklaşımı; sadece dünya için değil, Rusya, Çin ve çoğu batılı olmayan ulusun çok iyi bildiği gibi ABD vatandaşları için de büyük bir tehlikeye işaret ediyor.

Gelinen noktada; ABD ve batılı müttefiklerinin hegemonyalarını sürdürmek için yapmaya istekli oldukları şeylerin sınırı yokmuş gibi görünüyor.

Tartışma