Middle East Monitor: Silah pazarındaki dengelerde kökten bir değişim yaşanıyor
Dünyadaki son gelişmeler silah ticareti pazarındaki dengelerde kökten bir değişimin başladığını gösteriyor. Son dönemde yerli silah üretiminde büyük ilerleme kaydeden Türkiye, dikkat çekici bir noktaya geldi.
Ukrayna savaşı Ortadoğu'daki silahlanma yarışını hızlandırdı. İran'ın Rusya'ya silah tedariki, Türkiye ve İsrail'in Ukrayna'ya silah tedariki ve Almanya'nın İsrail'den Arrow-3 stratejik füze sistemi sağlama talebi gibi gelişmeler, askeri endüstriler ve silah ticareti pazarındaki dengelerde kökten bir değişimin başladığını gösteriyor.
Ukrayna savaşı, özellikle dronlar ve füze savunma sistemlerinin etkinliğini test etmek için büyük ve kapsamlı bir fırsat sağladı.
Bununla birlikte, bölgesel askeri güç dengelerinde bir kaymaya neden olabilecek en önemli gelişmelerden birisinin de, İran'ın hipersonik bir füze geliştirme ve üretme başarısını ilan etmesi olarak kabul edilmelidir. Eğer bu gelişme doğruysa, İran'ı bölgede İsrail'den daha yüksek bir seviyeye getirebilir.
İran gerçekten hipersonik füzesini üretip başarılı bir şekilde fırlatırsa, Çin ve Rusya'dan sonra dünyada bunu yapan üçüncü ülke olacak.
Hipersonik füzeleri geliştirme, test etme ve üretme süreci, çok büyük endüstriyel ve teknolojik zorluklarla karşı karşıyadır. Bunların en küçüğü ise füze gövdesinin imalatı için ısıya dayanıklı, yanmadan ve erimeden ses hızının sınırlarını aşabilen bir malzeme imal edilmesidir.
İsrail ve ABD de dahil olmak üzere diğer ülkelerin bugüne kadar çözemediği hipersonik füzelerin tasarımı ve test edilmesinde zorluk oluşturan onlarca başka ayrıntı var.
İslam Devrim Muhafızları Hava-Uzay Kuvvetleri Komutanı Amir Ali Hajizadeh, 10 Kasım'da yaptığı açıklamada, yeni füzenin bilinen tüm hava savunma sistemlerini delebileceğini ve henüz geliştirilecek bu füzeleri yakalayıp imha edecek sistemlerin olası olmadığını iddia etti.
Hipersonik füzeler, ses hızının beş katını aşan bir hızla uçan uzun menzilli füzelerdir. Gelişmiş hava savunma sistemlerini vurabilir ve nüfuz edebilirler ve dünya atmosferinin içinde ve dışında manevra yapabilirler. Düz bir hat üzerinde uçmamaları ve hedefi vurana kadar yön değiştirme kabiliyetine sahip olmaları ile ayırt edilirler. Bu özellik mevcut hava savunma sistemlerinin onları izlemesini, takip etmesini, önlemesini ve imha etmesini zorlaştırır.
İran Havacılık ve Uzay Kuvvetleri Komutanı, üretimin yerli teknoloji kullanılarak gerçekleştirildiğini söyledi. Hipersonik füze üretiminin İran için yeni nesil füzeler geliştirmede büyük bir adım olduğunu vurguladı. Bu duyuru, İran'ın uyduları uzaya taşıyabilen ve itebilen bir füze fırlatmadaki başarısını açıklamasından yalnızca beş gün sonra geldi.
5 Kasım'da İran, her biri 80 kg ağırlığındaki uyduları uzaya fırlatabilen ve dünya yüzeyinin yaklaşık 500 km üzerinde yörüngeye dönebilen Ghaem-100 adlı bir uydu fırlatıcısının yörünge altı fırlatılmasını başarıyla test ettiğini duyurdu.
ABD, bu gelişmeyi "bir istikrarsızlık faktörü" olarak nitelendirdi, çünkü bu mobil fırlatma platformu nükleer silah fırlatmak için kullanılabilir.
İran Hava Savunma Kuvvetleri Komutanı Tuğgeneral Ali Reza Sabahi de İran'ın düşman ülkelerin askeri üslerindeki hareketleri binlerce kilometre menzilli radarlar kullanarak izleyebildiğini söyledi. İran ayrıca yeni Bavar-373 hava savunma sistemini de görücüye çıkarmıştı. İran bu sistemin, aynı anda 100 hedefi izleyebileceğini, 60 hedefi takip edebileceğini ve 6 hedefi vurabileceğini açıkladı.
Bazıları dronlar gibi uygun maliyetli ve bazıları balistik füzeler gibi daha maliyetli olan gelişmiş yeni silahların üretimi, Orta Doğu'da askeri gücün gelişiminin yeni bir özelliği haline geldi.
Bu gelişme, İran'ın Rusya'ya çeşitli muharebe unsurları ve Shahed insansız hava araçları sağlaması, Türkiye'nin de Ukrayna'ya drone desteği vermesi, bölgeyi Rusya-Ukrayna savaşında en önemli silah tedarik kanallarından biri haline getirecek boyuta ulaştı.
Bu iki ülkenin arkalarından ise şu anda Almanya'ya hava savunmasını güçlendirmek için Arrow-3 füze sistemi sağlamak için Almanya ile müzakereler yürüten İsrail geliyor.
Arrow-3 füze sistemi, İsrail Havacılık ve Uzay Sanayii (IAI) ile ABD Füze Savunma Ajansı (MDA) arasındaki ortak işbirliği ile yürütülüyor. Arrow-3 füze sistemi; 100 km'ye kadar yükseklikte ve 2.400 km menzilde düşman balistik füzeleri tespit etme, takip etme ve önleme yeteneği ile ön plana çıkıyor.
Son aylarda insansız hava aracı üretiminde, muharebe görevlerini geliştirmede ve gelişmiş motorları yerli olarak üretmede büyük ilerleme kaydeden Türkiye örneği dikkat çekici bir noktaya gelmiştir.
Türk Havacılık ve Uzay Sanayii A.Ş. şu anda ses hızına (0.7 Mach) yaklaşan bir drone modeli tasarlamak için çalıştığını ve buna Göksungur adını vereceğini duyurdu. Türkiye önümüzdeki Şubat ayında Göksungur'un ilk uçuşunu gerçekleştirmeyi planlıyor.
Ayrıca Bayraktar insansız hava araçlarını üreten Türk şirket Baykar, kısa pistlerden veya deniz taşıtlarının güvertesinden havalanmak üzere tasarlanan TB2'nin yeni versiyonu TB-3'ü geliştirmeyi de sürdürüyor. Hatta Türkiye'nin TCG Anadolu savaş gemisi bu insansız hava araçlarını taşımaya ve çalıştırmaya uygun olarak tasarlandı. TCG Anadolu, bu uçakların farklı operasyonlarda kullanım esnekliğini artıran bir drone taşıyıcısı olarak görev yapacak. Yeni Türk gemisi, 30 ile 50 arasında katlanabilir kanatlı TB-3 insansız hava aracı taşıyabiliyor.
Yeni silahlanma yarışı, insanlar tarafından yönetilen ağır, yüksek maliyetli, düşük teknolojili ekipman ve sistemlerin yerine, insansız askeri teçhizat ve sistemlerin kullanılmasıyla karakterize ediliyor.
Bu eğilim, konvansiyonel askeri alımların zamanla stratejik değerinin azalacağı ve pahalı ve çok az getirisi olan sadece nicel ilaveler haline geleceği anlamına geliyor. Aynı sonuç, geleneksel askeri endüstrilere yatırım yapmak için de geçerli.
Ukrayna savaşından sonra taktik savaşların geleceği, ağır avcı veya bombardıman uçakları yerine dronlara ve büyük uçak gemileri yerine küçük drone gemilerine olan güvenin artacağını gösteriyor.