Mises Institute: Blinken'in Çin ziyareti ve Çin'in giderek yükselen meydan okuması

ABD Dışişleri Bakanı Blinken'in Çin ziyareti stratejik bir hata olarak kayıtlara geçti. Pekin artık sadece Hint Pasifik'te değil, Avrupa'dan ABD'nin arka bahçesinde kadar her noktada ABD'ye meydan okuyor.

1. resim

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken'in Pekin'e yaptığı 'dostluk' ziyaretine rağmen iki taraf arasındaki sorunlar keskin bir kılıç gibi arada durmaya devam ediyor.

Çok sayıda uzmana göre ziyaret, Pekin için büyük bir ahlaki ve stratejik kazanım sağlarken, zayıf ve çaresiz görünen Washington'un duruşunu daha da zayıflattı.

2021'de Alaska'daki ilk üst düzey toplantı, Pekin'in, Çin delegasyonunun Amerikalılara uzun uzadıya ders verdiği kendi evinde Washington'u küçük düşürme hedefine iyi bir şekilde hizmet etti.

Xi Jinping'in üçüncü dönemi, onun için kendi iç konsolidasyonunu güçlendirmesi ve iki yönlü bir yaklaşımla Amerika liderliğindeki Batı çevreleme yoğunluğunu kırması için yeni bir aciliyet yarattı.

Xi Jinping ilk olarak, “Çin Rüyası”nın yeniden canlandırılması ve Tayvan'ın tekrar anakaraya bağlanması için tutarlı bir milliyetçi dürtü sergileyerek ülkesindeki mirasını ve gücünü pekiştirmek için harekete geçti.

Xi'nin bu planı, “kurban kartını” oynayarak ve suçu Batı'nın üzerine atarak destekçilerini mevcut iç sosyo-ekonomik krizden uzaklaştırmaktan geçiyor. İkincisi ise, Çin'in kendine has ittifak kurma politikalarını güçlendirerek ve ekonomik etkisini güçlendirmekten geçiyor.

Covid salgını, tedarik zincirinde ve kritik kaynakların dünyaya gönderilmesinde Pekin merkezli yeni bir küresel ekonomik çerçevenin oluşmasına neden oldu. Bu durum şüphesiz olarak Çin'e, Batı'ya karşı çatışma zamanlarında etkili ekonomik şantaj imkanları ve ezici bir kaldıraç sağlıyor.

Çin bu gücü elinde bulundurduğu sürece; Tayvan'a dair bir adım atması durumunda bile Batı'nın mevcut ve gelecekteki yaptırımlarının etkisini azaltacak ve Çin'e, Washington'u kendi diktasına ve oyununa uymaya zorlamak için daha fazla alan tanıyacak.

Çin'in ekonomik alanına bağlı olan ülke ve bölgelerin artan sayısı, Pekin'e eylemlerinde daha cesur olması için artık daha fazla alan veriyor.

Aylardır Tayvan çevresinde devam eden karşılıklı askeri hamleler, Pekin'in geri adım atmayacağını göstermesi olarak algılanıyor. Nitekim Çin tarafından bölge ülkeleri ile gerçekleştirilen Shangri-La Diyaloğu da, Pekin'in Washington'u köşeye sıkıştırmak ve onu zayıf ve çaresiz göstermek için attığı adımlardan birisiydi.

Çin'in amacı, Washington'un tepkilerini test etmek ve onu hatalar ve yanlış hesaplamalar yapmaya zorlamak ve daha sonra bölgedeki sıcak noktalardaki daha büyük tepkilerini ve eylemlerini haklı çıkarmak için bir bahane olarak kullanmak olarak özetlenebilir.

Pekin, Blinken'ın son ziyaretinde olduğu üzere risk azaltma mekanizması başlatmak da dahil olmak üzere ABD tekliflerine karşı soğuk davranarak Washington'a, daha fazla taviz vermesi için baskı uygulayabilir.

Bir projeksiyon ve güçlü bir konum olmadan Çin'e gitmek, ABD için stratejik bir hata olarak kayıtlara geçti. Bu, Pekin'e ABD'yi bir tuzağa düşürme ve üstünlük kurma açısından önemli bir koz verecek bir gelişmedir.

Blinken'in ziyareti, Pekin tarafından bundan sonra yüksek olasılıkla ABD'yi aşağılamak ve Pekin'in politikalarını daha da sağlamlaştırmak için kullanılabilir.

Ziyaret aynı zamanda evcut Çin uydu devletlerine ve çevresine, ABD'nin artık yenilmez olmadığı ve artık Çin'i dizginleme konusunda çaresiz olduğuna dair bir mesaj olarak algılanacak.

Pekin artık, Batı'nın “provokasyonlarını” ve “Çin'in iç işlerine karışmasını” nihai bahane olarak kullanarak, Tayvan'a yönelik yeni bir gözdağı ve zorlamayı haklı çıkarmak için tam güce sahip.

Çin'in Ortadoğu'daki barış arabuluculuk hamleleri, hem Riyad hem de Tahran ile bağları pekiştirme hamlesi ve ardından BRICS aracılığı ile Amerika'nın arka bahçesindeki faaliyetleri, hem Batı'ya hem de dünyanın geri kalanına bir mesaj olarak kabuedliyor.

Diğer yandan, Macron'un Xi ile yakınlaşması ve Avrupa ülkelerinin zaten Rusya ile sona eren ticari bağlarından dolayı yaşadığı sıkıntılar, Çin'in Avrupa'da da güçlenmesini sağlıyor.

Yaklaşan ABD başkanlık seçimleri de Pekin tarafından politikalarını pekiştirmek ve küresel rekabette, güvenilir ve istikrarlı ülke imajı ile avantaj kazanmak için kullanılacaktır.

Pekin sadece Hint Pasifik'te değil, artık neredeyse dünyanın her noktasında hatta ABD'nin arka bahçesinde bile ABD'ye meydan okuyor.

İlk yumruğu kimin atacağına dair gerilim sürse de, tüm bu gelişmeler Pekin'in lehine işliyor gibi görünüyor.

Tartışma