New York Times: Netanyahu İsrail dostu Biden’ı karşısına aldı

ABD merkezli New York Times gazetesi, İsrail Binyamin Netanyahu'nun ABD'nin siyonist lideri Joe Biden’ı karşısına aldığını iddia etti.

1. resim

İsrail uluslararası kamuoyunda tepki çeken Gazze harekatına devam ederken, ABD Başkanı Joe Biden İsrail’in destek kaybettiğini ve Benyamin Netanyahu’nun değişmesi gerektiğini söyledi.

ABD merkezli New York Times gazetesi, İsrail Binyamin Netanyahu'nun ABD'nin siyonist lideri Joe Biden’ı karşısına aldığını iddia etti.

İşte Thomas L. Friedman'ın o yazısı:

Görünüşe bakılırsa ABD Başkanı Joe Biden bu yıl iki yarışa birden katılacak: Birincisi Amerika’da Donald Trump’a, diğeriyse İsrail’de Binyamin Netanyahu’ya karşı.

Belki Trump Netanyahu’yu yoldaşı olarak açıklar da zamandan tasarruf ederiz. Biden’ın İsrail başbakanına verdiği destek kendi ilerici tabanından fire vermesine yol açarken Netanyahu ise Biden’a saldırarak Amerika’daki sağ görüşlü Yahudileri yeniden Trump’a yaklaştırıyor olabilir. "Trump-Netanyahu 2024" sadece gerçeklik payı içermiyor, kulağa epey tanıdık da geliyor.

Neden böyle diyorum? Netanyahu ulusal televizyonlardan yayınlanan açıklamasında son haftalarda ima ettiği bir konuyu bu kez açıkça dile getirdi. 7 Ekim’deki feci Hamas saldırısı kendi sorumluluğunda gerçekleşmesine rağmen iktidarda kalmaya yönelik seçim kampanyasını şu argüman üzerine oturtacak: Amerikalılar ve Araplar İsrail’in yanı başında bir Filistin devleti kurulmasını dayatmak istiyor ve buna karşı çıkabilecek güce tek İsrailli lider benim. Bu yüzden 7 Ekim’de işleri berbat etmiş olmama ve Gazze Şeridi’ndeki savaşın kötü gidişatına rağmen bana oy verin.

Biden’ın Gazze ve Batı Şeria’yı yeni bir Filistin Yönetimi tarafından idare edilecek Filistin devletine dahil etme planından bizi koruyabilecek tek kişi benim.

Aklınızdan geçen soruyu biliyorum: Netanyahu yeniden seçilmek uğruna, 7 Ekim’in hemen ertesinde İsrail’e gelip kendisine ve İsrail’deki bütün siyasi yapıya kol kanat geren ve binlerce Filistinli sivilin canı pahasına İsrail’e Hamas’ı Gazze’de yok etmesi için yeşil ışık yakan Biden’a sırtını dönecek mi diyorsun? Netanyahu sırf kendi siyasi kariyerini kurtarmak uğruna, İsrail’in Gazze’yi yönetmesine veya buradan çıkmasına, ya da rehinelerini geri almasına yardımcı olacak hiçbir Amerikalı, Filistinli, Arap veya Avrupalı ortağı kalmayacağını garanti eden bir düzlemde hareket edecek mi diyorsun?

Evet, öyle diyorum çünkü ikisini de görebiliyorum. İsrail’in 100 günden fazladır Hamas’la savaş halinde olmasına ve hala 100’den fazla insanının kurtarılmayı beklemesine rağmen Netanyahu’nun bir numaralı önceliği yine Netanyahu.

Blinken’a ne dedim?

Aleyhindeki üç yolsuzluk davasından birini kaybetmesi durumunda hapse girmemek uğruna başbakanlık koltuğunda kalmak için aşırı sağdan yeterli oyu almasını sağlayacak en etkileyici siyasi mesajı kovalıyor.

İzin verirseniz bu hafta bu sonuca varmama yol açan olaylar dizisini ilk ağızdan anlatayım.

Geçen hafta çarşamba günü ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’la Davos’ta önce kuliste bu yazı için, ardından Dünya Ekonomik Forumu’ndaki büyük bir kalabalık önünde görüştüm. Özel görüşmemizde konuştuğumuz bir meseleyi forum sırasında tekrar gündeme getirdim: Neden İsrail üç cephede de kaybediyor gibi görünüyor ve neden meşru ve etkili bir Filistinli ortağı olsa bu üç cephede de işleri lehine çevirebilir? İsrail’in kaybediyor göründüğü üç cepheyle başlayalım:

Birincisi, savaşı Hamas başlatmış olsa da örgüt sosyal medyadaki global söylem savaşını kazanıyor görünüyor.

İkincisi, Netanyahu henüz Gazze’nin siyasi akıbetini açıklamış değil. Barışı koruma, bölgenin yönetim ve güvenliğini denetleme, ya da tüm bunları gerçekleştirecek meşru bir Filistinli ortak bulma yönünde bir plan duyurmadı. Bunlar olmazsa İsrail sonsuza dek Gazze’de saplanıp kalabilir.

Üçüncüsü, İsrail İran yanlısı devlet dışı aktörlerin saldırısıyla karşı karşıya. Bunların en önde gelenleri Yemen’deki Husiler ve Lübnan’daki Hizbullah. İsrail’in özellikle de Gazze’deki savaş sürerken bu tehditleri caydırmasının ve onlara karşı koymasının tek yolu küresel ve bölgesel müttefiklerinden yardım almak.

Forumda Blinken’a İsrail için bu üç sorunun cevabının aynı olduğunu ifade ettim: Güvenilir, meşru, etkili bir Filistinli ortak bulmak. Bu ortak ya Batı Şeria’daki Ramallah’ta bulunan ve İsrail’le yapılan Oslo Anlaşmaları’nı benimseyip İsrail güvenlik güçleriyle birlikte çalışmış mevcut Filistin Yönetimi’nin reformdan geçirilmiş bir versiyonu, ya da Filistin halkının tek meşru temsilcisi olan Filistin Kurtuluş Örgütü’nün tayin edeceği yepyeni bir kurum olabilir.

FKÖ Amerikalıların, Avrupalıların, Amerikan yanlısı Arap devletlerinin yardımı ve İsrail’in teşvikiyle Filistinlilerin meşru gördüğü etkili bir Filistin idaresi kurup sürdürebilirse İsrail’in üç meselesi de hallolur. İsrail Gazze’de sırf intikam veya fetih için bulunmadığını kanıtlayarak söylem belirleme gücünü Hamas, Hizbullah ve onların İranlı destekçisinin elinden alır. Bu hamle uzun vadede Gazze’yi yönetecek bir siyasi idare sağlamış olur. Böylelikle İsrail mağlup Hamas’ın geri dönüşünü kesin olarak önlemek için yeni yönetimle birlikte çalışabilir.

Böyle bir meşru Filistinli ortak, Amerikalılar, NATO ve Batı yanlısı Arap devletlerinin Hizbullah’ı caydırması ve Husilerle karşı karşıya gelmesi için gereken gerekçeyi de sağlamış olacak. Şu anda dünya ticaretini aksatan ve İsrail’e roket saldırıları düzenleyen Husilerle sadece Amerikalılar ve İngilizler savaşmaya istekli. Bunun bir sebebi de diğer ülkelerin Gazze’deki süreç sebebiyle İsrail’in yanında görünmek istememesi. İsrail Filistinli bir ortakla beraber çalışırsa İran ve bölgedeki kuklalarının savunmaya geçmek zorunda kalacağını iddia ettim.

Blinken’ın yanıtı

Blinken iddiama şöyle cevap verdi:

"Şimdi daha önce sahip olmadığınız bir şeye sahipsiniz. Arap ülkelerinin yanı sıra bölge içindeki ve dışındaki Müslüman ülkeler entegrasyon, normalleşme ve güvenlik açısından İsrail’le ilişki kurmaya hiç olmadıkları kadar hazır. Birlikte bir şeyler yapmak, gerekli güvenceyi vermek, gereken taahhüt ve garantileri sağlamak istiyorlar. Amaçları İsrail’in sadece entegre olması değil aynı zamanda kendini güvende hissetmesi."

Ancak Blinken’a göre bu ittifakı uygulamaya dökmenin tek yolu “bu ülkelerin bizim de paylaştığımız kesin kanaatine, yani Filistin devletine yol açılması gerekliliğine saygı gösterip kabul etmekten geçiyor. Reformdan geçirilmiş ve halkının ihtiyaçlarına daha etkin bir şekilde cevap verebilen daha güçlü bir Filistin Yönetimi de elbette denklemin parçası olmalı.”

Yine Blinken’ın ifadesiyle eğer İsrail, ABD ve Amerika’nın Arap müttefikleri böyle bir bölgesel yaklaşım benimserse “Bölge İsrail’in yıllardır yanıtlamaya çalıştığı en zor sorulara cevap verecek şekilde bir araya gelir. Üstelik bugüne kadar İsrail’in en büyük güvenlik endişesi olarak gördüğü İran ve vekilleri bir anda yalnız bırakılmış olur.”

Netanyahu aslında ne diyor?

Blinken’ın Filistin devletine giden bir yol olmadıkça İsrail’in asla “hakiki güvenlik” elde edemeyeceği açıklaması karşılığında Netanyahu ise şöyle diyor: “İsrail gelecekteki tüm anlaşma ve anlaşmazlıklarda Şeria Nehri’nin batısındaki bütün topraklarda – yani İsrail, Batı Şeria ve Gazze’de – güvenlik kontrolünü sürdürmeli. Bu hayati bir koşul.” Bu durumun Filistinlilerin egemenliğiyle çelişmesi halinde ise “Ne yapabilirsiniz ki? Bu gerçeği Amerikalı dostlarımıza söylüyorum” diyor.

Netanyahu’nun ne yaptığını anlamak için siyaset bilimci olmaya gerek yok. Kendi koalisyonundaki aşırı sağcı Batı Şeria yerleşimcilerine sesleniyor: Benimle kalın; Filistinlilerin Gazze’de veya Batı Şeria’da asla devlet kuramayacağını garanti edeceğim. İsrail kamuoyunun geneline ise şunu demeye getiriyor: Gazze’ye kesin zafer için girdim. Eğer bunu başaramamışsak Biden ve zayıf İsrailli siyasetçiler işi bitirmeme izin vermediği içindir.

Bütün bunlar sonu olmayan bir savaş başlattığını bilen bir liderin umursamaz siyasetinden ibaret. Üstelik İsrailli rehineleri geri getirecek ve Gazze’deki ahlaken büyük sorunlar getiren İsrail işgalinin daha fazla sürmesine engel olacak kalıcı barış olmadan bu süreçten nasıl çıkacağına dair hiçbir fikri olmadığını biliyor.

Genel seçim çağrısı

Savaş kabinesinin kilit üyelerinden eski genelkurmay başkanı Gadi Eisenkot’un Netanyahu’ya kamuoyu önünde çağrıda bulunması bu açıdan manidardı. Eisenkot İsrail’in bir an önce genel seçime ve daha fazla güven duyulan bir hükümete ihtiyacı olduğunu söyledi. Oğlunu kısa süre önce Gazze’deki savaşta kaybeden Eisenkot “Hamas’a karşı kesin zaferden bahsedenler doğruyu söylemiyor. Masal anlatmayalım” ifadelerini kullandı.

Tüm bu sebeplerden dolayı Biden yönetiminin verdiği hızlı cevaptan memnuniyet duydum. Bir ABD başkanının inandırıcı olabilmesi ve İsrail’i İran’dan koruyacak bölgesel müttefiklere sahip olabilmesi için gerektiğinde İsrailli dostlarımıza da hayır diyebilmesi gerektiğini söylediler. Ya da Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Matthew Miller’ın Netanyahu’nun açıklamalarına verdiği cevabı hatırlayabiliriz:

"Filistin devleti kurulmadıkça İsrailliler için süregelen sorunları çözmenin, kalıcı güvenlik sağlamanın, Gazze’nin yeniden inşasındaki kısa vadeli güçlükleri aşmanın, Gazze’de bir yönetim oluşturmanın ve Gazze’yi güvenli hale getirmenin hiçbir yolu yok."

7 Ekim’den sonra çoğu İsraillinin “Filistin devleti” tabirini duymaya bile tahammülünün kalmadığını anlıyorum.

Ama gerçek bir İsrail dostu olan Biden’ın neden sürekli bu tabiri kullandığını da çok iyi anlıyorum. Çünkü İsrail için her şey kötüye gidiyor. Devlet dışı aktörler ve Best Buy’dan aldıkları İHA’larla harekete geçen haddinden fazla güçlenmiş öfkeli insanlar artıyor. İran güçleniyor. Gazze’de ölen Filistinli bebeklerin videolarını izleyen TikTok kullanıcılarının nefreti büyüyor.

Bu tehditleri dindirecek iki devletli çözüm için İsrail’e meşru, birlik olmuş ve etkili bir Filistinli ortak yaratmayı başarmak mümkün olmayabilir ancak bundan vazgeçmenin İsrail’in uzun vadeli çıkarlarına hizmet ettiğini sanmak çok tehlikeli bir yanılgı. Netanyahu’nun kendi çıkarları için şu an pazarlamaya çalıştığı anlayış tam da bu. Ona da ona bu imkanı verenlere de yazıklar olsun.

Orta Doğu ateşi yayılıyor

Wall Street Journal gazetesi Lübnan'dan Irak'a ve Kızıldeniz'e kadar uzanan şiddet sarmalını haritalarla anlattı. İşte Hamas'ın 7 Ekim'de İsrail'e saldırmasından bu yana Orta Doğu'daki çatışmalar:

Tartışma