Niğde’de 9.000 yıl önce sıvanarak boyanmış kafatasları bulundu

Niğde’de yer alan Tepecik-Çiftlik höyüğünde 9.000 yıl önce yaşayan insanlar, yedi kişinin kafataslarını kil ve kireç ile sıvayarak süslemiş. 

1. resim

Yaklaşık 9.000 yıl önce, “Çanak Çömlek Öncesi Neolitik” olarak bilinen dönemde, Orta Doğu’nun eski sakinleri, ölülerinin kafataslarını sıvamak gibi tuhaf bir gelenek geliştirdiler.

Çoğu zaman, bu sıvanmış kafatası daha sonra daha gerçekçi görünmeleri için renkli pigmentler ve diğer şeylerle süslendi, ancak arkeologlar bu tuhaf uygulamanın tam olarak neden ve nasıl ortaya çıktığından emin değiller.

İlk Neolitik sıvalı kafatasları, 1953 yılında Filistin’in Jericho yerleşiminde arkeolog Kathleen Kenyon tarafından keşfedildi. Kille sıvanmış bu renkli kalıntılarda, kafataslarının orijinal sahiplerinin gözlerini yeniden yaratmak amacıyla göz yuvalarına kabuklar da yerleştirilmişti.

Bu çarpıcı cenaze töreni uygulamasına ilişkin yorumlar farklılık gösterse de, Levant ve Anadolu’da hemen hemen aynı döneme ait yerleşimlerde benzer örnekler bulundu.

En popüler açıklama, kafataslarına yeniden hayat verilmesi için alçı maskeler yapıldığı ve bu nesnelere daha sonra ata figürleri olarak tapınıldığı yönünde.

Bu gizemi araştıran uzmanlar, şimdi Türkiye’nin Niğde şehrinde Tepecik-Çiftlik arkeolojik alanında bulunan yedi sıvalı kafatası üzerinde ayrıntılı analizler gerçekleştirdi.

Bulgularını yeni bir çalışmada sunan yazarlar, incelenen kafatasların 15-40 yaş aralığındaki kadın ve erkekler ile 8-10 yaş aralığında bir çocuğa ait olduğunu belirterek, literatürdeki tartışmaya atfen sıvalı kafatasları hakkında Ata kültü yerine Kafatası Kültü teriminin durumu daha iyi açıkladığını ifade ediyor.

Makalenin ilk yazarı Doç. Dr. Ali Metin Büyükkarakaya, Arkeofili’ye yaptığı açıklamada, çalışmanın orijinal ve önemli taraflarından birinin çok boyutlu analiz yöntemi olduğunu ifade ediyor.

Doç. Dr. Büyükkarakaya’ya göre biyoarkeolojik analiz içine paleoradyolojinin bilgisayarlı tomografi yöntemini dahil edilmesi birçok keşfe imkan tanıdı.

Büyükkarakaya, makroskobik analizin bu tip örneklerde elde edilebilecek verinin az bir kısmını ortaya çıkarabileceğine dikkat çekiyor.

Örneğin, sıvalı kafataslarından birinin göz boşluğu içinde çıplak gözle gözlemlenen iki diş yerine, gerçekte 11 tek köklü dişin bulunduğu bu sayede anlaşıldı.

Diğer sıvalı kafataslarında olduğu gibi, bu kalıntılar da bir dizi pigment kullanılarak boyanmış bir malzemeyle kaplanmıştı. Azurit ve götit gibi renklendirici maddeleri tanımlayan çalışma yazarları, alçı maskelerde kırmızı ve mavi tonların varlığına dikkat çekiyor.

Araştırmacılar, pigmentler ve kullanılan diğer materyaller hakkındaki arkeometrik incelemenin sonuçlarının da yayına hazırlandığını belirtiyorlar.

Araştırmacılar, “Daha dramatik bir görünüm yaratmak için seçilmiş pigmentler kullanıldı.” diyor.

Tepecik-Çiftlik kafataslarında göz yerine deniz kabuğu gibi süslemeler bulunmamasına rağmen, yazarlar bu bulguların diğer örneklerle tutarlı olduğunu ve muhtemelen ortak bir sözlü kültür yoluyla aktarılan ortak bir ‘işçiliğe’ karşılık geldiğini düşünüyor.

Belki de en ilginç olanı, araştırmacıların sıvalı kafataslarının gömüldükleri mezarlardan birkaç yüz yıl daha eski olduğunu da keşfetmeleriydi; bu da onların nihayet gömülmeden önce epey bir süre kullanıldığını gösteriyordu.

“Bu sonuçlar, sıvalı kafataslarının uzun süreli topluluk kullanımına dair bir ipucunun göstergesi olarak alınabilir.”

Uzun süreli kullanım süreleri boyunca sıvalı kafatasları muhtemelen birkaç tur rötuş ve yenileme gerektirmiş olmalıydı. Bunun kanıtını, ana maske tamamlandıktan sonra biçimlendirildiği anlaşılan Tepecik-Çiftlik kafataslarının bazılarında görmek mümkün.

Kemiklerdeki kesik izleri de dahil olmak üzere diğer bulgular, seçilmiş bireylerin kafataslarındaki yumuşak dokuların sıvama işlemi başlamadan önce çıkarıldığına dair somut kanıtlar sağlıyor.

Kaynaklar

Tartışma