Lale Devri'nin sonunu getiren olay: Patrona Halil İsyanı

Osmanlı İmparatorluğu'nda 1718 yılında başlayıp 1730 yılında acı bir şekilde sona eren Lale Devri'ni bitiren isyandır.

1. resim

Avusturyalılar ile yapılan 1718 tarihli Pasaporfça anlaşması ile 1683 yılındaki Viyana kuşatması bozgunu sonrasında devam eden uzun savaş dönemi sona ermişti. Bu tarihten itibaren devlette sefahat dönemi başlamış, İstanbul'a yeni saraylar, kasırlar inşa edilmiş, matbaanın Osmanlı'ya gelmesi gibi yenilikler yaşanmıştı. Kağıthane'de Fransız mimari etkisinin görüldüğü yeni saraylar yapılmış, büyük eğlenceler düzenlenmiş ve lale ekme çılgınlığı başlamıştı. Bu sefahat dönemine de Lale Devri adı verilmişti.

Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa'nın başında olduğu bu sefahat ve yenilik hareketleri, ekonomik sıkıntılar içindeki halk arasında memnuniyetsizlik doğurmuştu. Bu dönemde İran ile başlayan savaşın da kötü gitmesi üzerine halk içinde büyük kaynaşma başlamıştı. Bozulan ekonomik şartlara rağmen devam eden Kağıthane eğlenceleri ve özellikle devlet içinde yuvalanmış olan Nevşehirli'nin aleyhindeki paşaların kışkırtmasıyla bir isyana dönmeye başlamıştı. 

İsyanın başındaki kişi olan Arnavut Halil Rumeli'nde yeniçeriydi. Aynı zamanda İstanbul'da hamam tellaklığı yapan Halil'in lakabı olan Patrona'yı arkadaşları takmıştı ve Koramiral anlamına geliyordu. Patrona Halil, kendisini kışkırtan ve isyana teşvik eden devlet adamlarının etkisiyle 1730 yılı yaz sonunda arkadaşlarını organize etmişti. 25 Eylül 1730 günü neler yapacakları konusunda son olarak görüşen Patrona Halil ve arkadaşları 28 Eylül 1730 tarihinde harekete geçtiler. Sabah saatlerinde bayrak açıp şeriat adına herkesi toplanmaya çağıran isyancılar İstanbul sokaklarında 3 koldan yürüyüşe başladılar. Kapalıçarşı'ya Kaşıkçı Kapısı'ndan giriş yaparak ayaklanmanın çarşıya yayılmasını sağladılar. Çarşıdaki dükkanları zorla kapattırarak esnafın da isyana eşlik etmesi için baskı yaptılar. Farklı kollara ayrılan isyancıların bir kısmı Etmeydanı'na yönelirken bir kısmı da Üsküdar'a geçip orayı karıştırmaya başladı. 

Olayları bastırmakla görevlendirilen Yeniçeri Ağası Hasan Paşa, olayların kontrolden çıktığını fark edince kaçıp saklandı ve şehir tamamen başıboş kaldı. İsyan başladığında Padişah ve Sadrazam Üsküdar tarafında idi. Ne yapacaklarına karar vermek için görüşmeler yapan Padişah ve Sadrazam bütün devlet yöneticilerini Üsküdar'da toplandı ve Sancak-ı Şerif de Üsküdar'a getirildi. Gece ise Padişah ve Sadrazam Topkapı Sarayı'na geri döndü. Ertesi sabah olduğunda Yeniçerilerin ve Acemoğlanlarının da isyana katılmasıyla şehirdeki tüm kontrol isyancılara geçti. Patrona Halil tüm kontrolü ele geçirdikten sonra şehirde yağma başladı. Bununla birlikte isyana taraf olmayan Şair Nedim gibi kişileri öldürmek için cadı avına giriştiler. 

Olayların iyice kontolden çıkması üzerine Padişah III.Ahmet, bir aracı yollayarak isyancıların arzularını öğrenmek istedi. Patrona Halil ise Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa ile birlikte 37 kişinin idam edilmesini istedi. Bu isteği kabul etmeyen Padişah, Sancak-ı Şerif'i açıp tüm halkı altında toplanmaya çağırdıysa da katılım çok düşük oldu. Patrona Halil'in adamları bu kişileri kolayca dağıttı. 

30 Eylül günü Topkapı Sarayı'nda yaşanan görüşmede Zülali Hasan Efendi, Padişah'tan Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa'nın idam edilmesini önerdi. Gerekli fetva alınarak aynı gün akşam Sadrazam ile birlikte Mustafa Paşa ve Mehmed Paşa boğduruldu. 1 Ekim günü sabah saatlerinde paşaların naaşları bir öküz arabası ile saraydan çıkartıldı ve isyancılara verildi. İsyancılar naaşları İstanbul sokaklarında dolaştırdı. 

Sadrazam'ın idamı isyancıları yatıştırmaya yetmemişti. Topkapı Sarayı'nın önünde toplanan isyancılar Sultan III.Ahmet'in de tahttan çekilmesini istediler. Yapılan görüşmeler sonrasında isyanın ancak kendisinin tahttan çekilmesiyle biteceğini anlayan III.Ahmet ise yeğeni Şehzade Mahmud'un lehine tahttan çekildiğini açıkladı. 2 Ekim 1730 tarihinde düzenlenen cülus töreni ile tahta I.Mahmud geçti. Tören sırasında hiçbir protokol düzenine uymayan şekilde Patrona Halil de Padişah'ın yanında yer aldı. 

Ayaklanma bittiğinde İstanbul ve devlette düzen tamamen bozulmuştu. Niteliksiz adamlar Patrona Halil'in arzusuyla üst düzey görevlere getirildi. Daha önceden mamur edilen Kağıthane'deki bütün saray ve kasırlar yıktırıldı.  25 Kasım tarihine kadar devlette zorbalıkla iş yaptıran Patrona Halil bu tarihte bir tertip ile saraya çağırıldı ve orada arkadaşlarından ayrılarak idam edildi. Böylece bozulan devlet düzeni yeniden tesis edilmiş oldu.

Tartışma