Politico: Avrupa'nın Trump kabusu gerçek mi olacak?
Scholz'un ve Macron'un bir figüran haline geldiği Avrupa, yeni bir Trump liderliğinden korkuyor. Avrupa'nın Trump kabusunu gerçekleşmesi dengeleri nasıl değiştirecek?
Brüksel merkezli önemli yayın organlarından Politico'da, ABD seçimlerinde yaşanacak olan olası bir Trump zaferinin sonuçlarının ve kıtaya etkilerinin değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
Trump'ın olası zaferinin, Avrupa kıtası için “kabus” olarak tanımlandığı analizde, böyle bir sonucun Rusya-Ukrayna savaşından NATO'nun güvenlik yapısına, ticaret savaşlarından Avrupa'nın birliğine kadar çok sayıda başlıkta etkiler oluşturacağı belirtildi.
Analizde ayrıca; Trump'ın Beyaz Saray'a geri dönme ihtimalinin, küresel olarak da siyasi istikrarı tehdit edeceği iddia edildi.
İşte Politico'da yayınlanan analiz:
Amerikan halkı, bir önceki seçimlerde olduğu gibi Batı ittifakını bir kez daha parçalamak üzere olabilir. Ancak bu sefer çok daha kötü sonuçlarla karşı karşıya kalınma ihtimali çok yüksek.
Amerika Birleşik Devletleri'ndeki başkanlık seçimleri öncesinde Avrupa başkentlerindeki üst düzey yetkililer Donald Trump'ın Beyaz Saray'a dönüşüne hazırlanmak için çabalıyor.
Kıtanın dört bir yanındaki hükümetler için çalışan siyasi analistler ve anketörler, Cumhuriyetçi eski başkanın tarihteki en şaşırtıcı geri dönüşlerden birine hazır olduğunu düşünüyor.
Kimse Demokrat Parti'nin adayı Başkan Yardımcısı Kamala Harris'in bir şansı olmadığını düşünmüyor ancak tedirginler. Harris'in seçilmesi ise büyük ölçüde statükonun devamı anlamına gelecektir.
Trump'ın kazanması, halihazırda çevresindeki iki savaşı idare etmekte zorlanan, büyük ölçüde dümensiz hale gelen Avrupa kıtasında panik bir tsunamisi yaratacaktır.
Trump'ın olası geri dönüşü
Trump'ın geri dönüşü Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'i cesaretlendirecek, ticaret savaşını tetikleyecek ve kıta genelinde siyasi bölünmeleri tetikleyecektir.
Avrupa'nın şu anda zaten tekleyen ekonomisi, Almanya ve Fransa'nın zor durumda olan liderleri nedeniyle daha da tehlikeli bir hal aldı.
Diğer yandan olası bir Trump liderliği durumunda, 2016-2020 yıllarında yaşanan NATO NATO zirvelerinde ve uluslararası toplantılarından çok daha farklı bir Trump gerçeği ortaya çıkacaktır.
Birincisi Trump, ilk döneminde kendisini dizginlemeye çalışan ABD'li yetkililer tarafından artık dizginlenemeyecektir.
İkincisi ise, bir zamanlar AB'den Amerika'nın “en büyük düşmanlarından” biri olarak bahseden Trump, Atlantik'in öte yakasına büyük ihtimalle “omzundaki yük” olarak bakacaktır.
Chatham House'un ABD ve Amerika programları direktörü Leslie Vinjamuri;
“İkinci bir Trump dönemi farklı olacaktır. Trump artık hem uluslararası sahnede hem de kendi ülkesinde kendisine haksızlık ettiğini düşündüğü kişileri tanıyor ve etrafındaki ekiple birlikte bu kişilerin hesabını göreceği bazı planlar üzerinde çalışıyor.”
değerlendirmesinde bulundu.
Cesaretlenecek bir Putin
Trump'ın 2016'daki ilk seçiminden sonra Avrupalı liderler, Atlantik'in öte yakasında ne olursa olsun, kıtanın güçlü Alman Şansölyesi Angela Merkel'in rehberliğinde güvende olan bir istikrar adası olduğu konusunda kendilerini rahatlatabiliyorlardı.
Bu kez ise Avrupa liderliği büyük ölçüde yok. Merkel'in halefi Olaf Scholz koalisyonunu zar zor bir arada tutarken, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron cesaretlenen aşırı sağ tarafından bir figürana indirgendi.
Bu arada Avrupa'nın etrafındaki bölge ise adeta yanıyor.
Ukrayna ve Orta Doğu'daki savaşlar liderlerin dikkatini çekiyor ve Batı'nın askeri ve mali kaynaklarını tüketiyor. Washington'un sürekli desteği olmadan Ukrayna'nın Putin güçlerine karşı daha ne kadar dayanabileceği konusunda ciddi soru işaretleri var.
Trump'ın iktidara geldikten sonra 24 saat içinde Ukrayna'daki savaşı sona erdirme sözü diğer Avrupa başkentlerinde de benzer bir ciddiyetle ele alınıyor.
Avrupalı diplomatlar Avrupa'ya ve Ukrayna'ya yardımların bir gecede durabileceğini düşünüyor.
Endişeye göre bir sonraki sefer, Rusya'nın Estonya, Litvanya ya da Letonya gibi AB ve NATO üyesi bir ülkeye saldırması olabilir Zira Putin, Trump'ın NATO'ya ve askeri ittifakın karşılıklı savunma hükümlerine zaten tedbirli olan bağlılığını test etmeye çalışıyor.
Ticaret savaşı korkuları
Avrupa'nın ikinci endişesi ise Trump'ın transatlantik bir ticaret savaşını yeniden alevlendirmesi.
Trump, imalat sektöründeki işleri ülkesine geri getirmek için ABD'ye yapılan tüm ithalata yüzde 10 ila yüzde 20 arasında gümrük vergisi koyma tehdidinde bulunuyor. Hatta geçtiğimiz hafta Trump AB'yi “mini Çin” olarak adlandırdı.
Trump, ithal edilen tüm araçlara yüzde 100 gümrük vergisi uygulanmasını önerdi ki bu da önemli otomobil endüstrilerine sahip olan Avrupalı ülkeler için felaket olur.
London School of Economics (LSE) tarafından yayınlanan bir çalışmaya göre, örneğin zaten zor durumda olan Alman ekonomisi, Trump'ın ticaret politikalarının bir sonucu olarak gayri safi yurtiçi hasılasında en az yüzde -0,23'lük bir darbe alabilir.
Ancak böyle bir ticaret savaşının tetikleyeceği husumetin tek etkisi ekonomik olmayacaktır.
Güvenlik söz konusu olduğunda Londra geleneksel olarak Washington'un en yakın müttefiklerinden biri olmuştur. Ancak siyasi gerilimler şimdiden kendini göstermeye başladı.
Trump ile Starmer'ın yeni merkez sol hükümeti arasındaki ilişkiler şimdiden sıkıntıya girdi. Cumhuriyetçi, Starmer'ın “aşırı solcu” İşçi Partisi'ni seçimlerde Harris için kampanya yürütmek üzere aktivistler gönderdiği için eleştirdi ve bunun Amerikan demokrasisine dış müdahale anlamına geldiğini iddia etti.
Trump'ın Orta Doğu'daki sicili de Avrupalıları endişelendiren bir başka neden.
Nitekim ilk döneminde Trump; Almanya, Fransa, AB ve İngiltere tarafından desteklenen İran nükleer anlaşmasını iptal etti.
Avrupa'daki bölünmeler
Trump başkanlığının Avrupa üzerinde yaratacağı büyük bir baskı var.
Çok sayıda uzmana göre Trump, çağın en bölücü siyasetçisi. Trump aynı zamanda Avrupa hükümetlerini de birbirinden ayırıyor ki bu da Brüksel'deki yetkililer için ticaret ya da güvenlik konularında AB çapında herhangi bir tepkiyi koordine etmeyi daha da zorlaştıracak bir faktör.
Londra, Berlin ve Paris'teki liderler bir Trump'ın olası bir zaferinden sonra geri adım atabilir. Ancak Macaristan Başbakanı Viktor Orban ve İtalya'dan Giorgia Meloni gibi Avrupa'nın aşırı sağcı liderleri bunu kendi pozisyonlarının doğrulanması olarak göreceklerdir.
Geçtiğimiz yaz Putin'i ziyaret etmek üzere Moskova'ya giden Orban, Trump'ın hakimiyetindeki toplantılarının müdavimlerinden biri.
Meloni'ye gelince, Roma'daki müttefikleri onun Avrupa'nın yeni Trump yanlısı olarak hareket etmek için mükemmel bir konumda olduğunu düşünüyor.
AB ülkelerinin çoğuna göre; Trump'ın Beyaz Saray'a geri dönme ihtimali küresel siyasi istikrar için öyle bir tehdit oluşturacak ki, herkese bundan sonrası adımları için daha fazla düşünmek zorunda kalacak.