Rapa Nui’deki İlk İnsanlar, Güney Amerika ile Temas Halindeydi

Yiyecek izleri taşıyan obsidyen bıçaklar, Rapa Nui’deki ilk insanların 1.000 yıl önce Güney Amerikalılarla temas halinde olduğunu gösteriyor.

1. resim

Yapılan bir botanik araştırmasına göre, Paskalya Adası olarak da bilinen Rapa Nui’nin ilk yerleşimcileri, 1.000 yıl kadar erken bir zaman önce Güney Amerika’daki insanlarla bir tür temas kurmuş gibi görünüyor.

Yeni bir araştırmaya göre, bin yıl önce, Paskalya Adası olarak da bilinen Rapa Nui’nin ilk yerleşimcileri, Polinezya’ya özgü bitkilerin yanı sıra yaklaşık 3.700 kilometre uzaklıktaki Güney Amerika’ya özgü bitkilerden oluşan bir diyetle ziyafet çekiyorlardı.

Araştırmacılar, yaklaşık MS 1.000 ila 1.300 yılları arasında iskan edilen Rapa Nui’de bilinen en eski yerleşim yeri olan Anakena arkeolojik alanında obsidyen dilgilere yapışan nişasta tanelerine ait kalıntıları keşfettiler.

Bulgular, ilk Polinezyalıların bin yıl öncesine kadar Güney Amerika insanlarıyla düzenli temas halinde olduklarını gösteriyor.

Pasifik adası Rapa Nui, öncelikle Moai adı verilen yüzlerce monolitik insan heykeliyle tanınıyor. Ada, ikisi artık sönmüş olan üç volkandan oluşuyor ve ilk yerleşimciler moai heykellerini sağlam volkanik külden oymuştu.

Her ne kadar Hollandalı kaşifler 1722 yılında buraya ayak basana kadar Rapa Nui dünya çapında bilinmiyor olsa da, yerli halk zaten yüzlerce yıldır adada yaşıyordu.

Ancak yerleşimlerinin spesifik zamanlaması ve coğrafi kökenleri hala gizemli kalıyor ve uzmanlar, ilk yerleşimcilerin Polinezya’dan mı, Güney Amerika’dan mı, yoksa her ikisinden mi geldiği konusunda hemfikir değil.

Rapa Nui halkının sözlü tarihi, yerleşimin ilk yıllarında adadan Güney Amerika’ya en az bir gidiş-dönüş yolculuğunun yapıldığını gösteriyor.

Rapa Nui yerleşiminin ilk yıllarını araştırmak için araştırmacılar, eski gıda kaynaklarını derinlemesine inceledi.

Bilim insanları, hayvan kemiklerinden ilk yerleşimcilerin balık, yunus, fok, tavuk ve fare tükettiğini zaten biliyordu ancak bitki kalıntıları bu kadar kapsamlı bir şekilde incelenmemişti.

Araştırmacılar, 1987 yılında Anakena’da kazılan 20 obsidyen bıçağı incelediler ve bu inceleme 46 nişasta tanesinin kanıtını ortaya çıkardı.

Boyutları ve korunma durumları nedeniyle sekiz türe ait yalnızca 21 tane tanesi sınıflandırılabildi: ekmek meyvesi (pasifik adalarına özgü, ekmeğe benzer dokusu ve yenebilir meyveleri olan bir ağaç), manyok, taro, mor tatlı patates, tatlı patates, Tahiti elması, kana (achira) ve zencefil.

Bazı örneklerde, tek bir obsidyen bıçağın üzerinde birden fazla tür bulunuyordu; bu nedenle araştırmacılar, aletlerin çok amaçlı olduğunu, kesme, kabukları kazıma, rendeleme veya diğer işlemler için kullanıldığını öne sürüyor.

Daha önce Rapa Nui’de tespit edilmiş olan tatlı patates ve taro’dan elde edilen nişasta taneleri sürpriz değildi. Ancak ekibin ekmek meyvesi ve Tahiti elmasını keşfetmesi yeni, zira her iki bitki de adada daha önce bulunmamıştı ve zencefil keşifleri Uzak Okyanusya için bir ilk.

Hem ekmek meyvesi hem de Tahiti elması, muhtemelen ilk Polinezyalı yerleşimciler tarafından kanolarla getirilen önemli Polinezya mahsulleridir; zencefil ise ilaç ve baharat olarak kullanılmış olabilir.

Araştırmacılar, Polinezya mahsullerine ek olarak üç tür Güney Amerika nişastalı gıdası da buldular: kana, tatlı patates ve manyok.

Özellikle, Anakena alanının alt seviyelerinde tatlı patates nişastası tanelerinin tanımlanması, bu türün Rapa Nui’ye en erken yerleşim döneminde girdiğini düşündürüyor. Ayrıca manyok, Avrupalı kaşiflerin ziyaret etmesinden çok önce Rapa Nui’de mevcutmuş gibi görünüyor.

Çalışmanın yazarlarından biri olan Andrea Seelenfreund, “Sonuçlarımız, insanların Anakena bölgesinde yaşamaya başladıkları dönemde zaten Güney Amerika kıyılarına seyahat ettiklerini ve Güney Amerika halklarıyla temas halinde olduklarını gösteriyor.” diyor.

“Polinezyalı (Pasifik) gezginlerin, Amerika kıtasının kıyılarına ulaştığını ve yerel Amerikan nüfusu ile etkileşime girdiğini ve daha sonraki bir noktada, geleneksel Pasifik mahsullerinin yanı sıra farklı adalarda yetiştirilen bazı Amerikan mahsulleriyle Pasifik adalarına geri döndüğünü iddia ediyoruz.”

Paskalya Adası Heykel Projesi’nin direktörü ve arkeolog Jo Anne Van Tilburg, bu araştırmanın “Rapa Nui’nin tarihöncesi hakkında devam eden tartışmaya yeni bilgiler kattığını” söylüyor.

Araştırmada yer almayan Van Tilburg, sonuçların ilginç ve düşündürücü olmasına rağmen, araştırmacıların çıkarımlarına ilişkin bazı şüphelerin olduğunu, çünkü eski nişasta tanelerini tanımlama yöntemlerinin bazı durumlarda düşük doğrulukta olduğunu belirtiyor.

Araştırmacılar, daha fazla çalışmanın yapılması gerektiğine dikkat çekerken (Pasifik’in geniş kesimlerindeki diğer bitki türlerini aramak gibi), Polinezya ve Güney Amerika halkları arasında yaklaşık bin yıl önce sürekli bir etkileşimin var olma ihtimalinin yüksek olduğunu öne sürüyorlar.

Seelenfreund, “Uzun mesafeli okyanus yolculuğunun Pasifik Adası insanları tarafından oldukça gelişmiş bir beceri olduğunu aklımızda tutmalıyız.” diyor.

Tartışma