Rasmussen: "Azerbaycan ve Ermenistan arasında savaş riski artıyor ve Batı 'nın Azerbaycan'a baskı yapma vakti geldi"
NATO eski Genel Sekreteri Rasmussen, Ermenistan ziyareti sonrası Le Figaro'ya konuştu.
💢 "Batı 'nın, Azerbaycan'a baskı yapma vakti geldi"
💢 "NATO için Türkiye, Doğu ile Batı arasındaki uçurumu kapatmak için kritik"
Mart ayı ortalarında Ermenistan'ı ziyaret eden eski NATO Genel Sekreteri, Fransız medyasından Le Figaro'ya çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Eski Danimarka Başbakanı Anders Fogh Rasmussen, 2009'dan 2014'e kadar NATO Genel Sekreteri olarak görev yapmıştı. Rasmussen şu anda ise Ukrayna Cumhurbaşkanlığı gibi birçok ülke liderliği ile yakın işbirliği içinde çalışan bir danışmanlık firması Rasmussen Global'in de başında bulunuyor.
İşte Rasmussen'in Fransız medyasından Le Figaro'ya verdiği röportajın ayrıntıları:
Le Figaro: Yeniden bir tırmanma riski konusunda uyarıda bulunduğunuz Ermenistan gezisinden yeni döndünüz. Kafkasya'daki durum sizi neden endişelendiriyor?
Rasmussen: Yakın gelecekte Ermenistan ile Azerbaycan arasında yeniden bir savaş riski olasılığı yüksektir ve bu risk hafife alınmaktadır.
Dağlık Karabağ bölgesini Ermenistan'a bağlayan tek bir yol var. Sadece bir yol. Ve bu yol, 12 Aralık'tan bu yana kapalı. Bu nedenle bölgeye, temel gıda ürünlerinden ilaçlara kadar hiçbir şey gönderilemez durumda. Karabağ sakinleri mahsur kaldı ve evlerine dönemeyecek durumdalar. Bu durum insani bir felakete yol açabilir. Azerbaycan'ın nihai hedefi, bölge sakinlerinin bölgeyi terk etmesine neden olacak kadar zorlaştıran etnik bir temizlik olabilir.
Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'e ablukayı kaldırması için çağrıda bulunan bir mesaj yazdım. Ancak Aliyev, uluslararası toplumun çeşitli açıklamalarına tepki göstermediği gibi bana da cevap vermedi.
Uluslararası Adalet Divanı bizzat, Azerbaycan'a bölgedeki dolaşımı geri getirmesini emretti. Ancak buna rağmen abluka hala devam ediyor. Emmanuel Macron'un bu konudaki güçlü taahhüdünü takdir ediyorum ve Cumhurbaşkanı Aliyev üzerindeki baskıyı artırmak için Avrupa Birliği devletlerinin Fransa'ya katılacağını umuyorum.
Le Figaro: Ne tür baskılar?
Rasmussen: Avrupa Komisyonu ve Azerbaycan, bir enerji anlaşmasıyla birbirine bağlılar. Açıkçası, Rus gaz arzını kestikten sonra alternatiflere ihtiyacımız var. Bu anlaşma kesinlikle Azerbaycan Cumhurbaşkanı üzerindeki baskıyı artırmak için mükemmel bir temel oluşturabilir. Bakü'ye enerji ilgimizin bizi potansiyel bir insani dramdan uzaklaştırmayacağının ortaya konulması önemlidir.
Aksi takdirde İlham Aliyev, Vladimir Putin gibi bir otokrat olabilir. Ancak Rus meslektaşı gibi uluslararası bir parya olarak görülmenin dezavantajının da farkında olduğuna kesinlikle inanıyorum. Bana göre Aliyev, uluslararası hukuk ihlallerinde aşılmaması gereken sınırları dikkatle hesaplıyor.
Dağlık Karabağ'ın bloke edilmesi de, geçen Eylül ayında Ermenistan topraklarına yapılan saldırılar da ve ardından bölgedeki bazı toprak parçalarının işgali de hukuka aykırıdır. Avrupa Birliği, Aliyev rejimine bu ihlallerin cezasız kalmayacağını açıkça belirtmelidir.
Le Figaro: Koridoru açma sorumluluğu da Rusya'ya ait değil mi?
Rasmussen: Laçin Koridoru, 2020'de yapılan bir anlaşmadan bu yana Rus “barış gücü”nün kontrolü altında. Yolu kontrol etmek için gönderilen askerleri kendi gözlerimle gördüm. Abluka yerine çok yakınlar ama hiçbir şey yapmıyorlar!
Moskova, Eylül ayında Bakü, Ermenistan'a saldırdığında hiçbir şey söylemediği gibi, bu durumu engellemek için kesinlikle hiçbir şey yapmıyor.
Moskova'nın, tarihi müttefiki olan Ermenistan'a yardım etme konusundaki isteksizliğinin yanı sıra, Ukrayna cephesiyle tamamen meşgul olduğu için bunu yapma kapasitesinden de yoksun olduğu göz ardı edilemez.
Her iki durumda da, Kafkasya'da açıkça bir paradigma kayması var, Rusya'nın etkisi azalıyor. Ermeniler bu eylemsizlikten derin bir hayal kırıklığına uğradılar. Bu yüzden güvenilir dost ve müttefikler arıyorlar.
Le Figaro: Avrupa'nın Ermenistan'da özel bir sorumluluğu olduğunu belirtiyorsunuz. Neden?
Rasmussen: Avrupa'nın kapısındaki bu bölgede yeni bir çatışmanın bize hizmet etmeyeceğini düşünüyorum. Her şeyden önce bu, enerji arzımızı riske atıyor. Ayrıca Rusya'nın pasifliği, Moskova ile Bakü arasında ve ardından Moskova ile İstanbul arasında gayrı resmi bir ittifakın varlığına işaret ediyor. Bu nedenle Avrupa devletleri Güney Kafkasya'ya angaje olmalıdır.
Bence Avrupa Birliği, Ermenistan sınırına bir gözlemci ekip görevlendirdikten sonra, orada neyin tehlikede olduğunu anladı. Şu an için grup çok küçük, imkanlar çok kısıtlı ve uzmanların sınırın Azeri tarafına erişimi yok.
Orada Avrupalı gözlemciler olduğu ve gerçekleri gözlemleyebildiği sürece Azerbaycan saldırmaya cesaret edemeyecek. Daha uzun bir perspektiften bakıldığında, Avrupa Birliği'ni Dağlık Karabağ'daki insani durum hakkında belgelenmiş gerçekler oluşturmayı gerçek bir bilgi toplama görevi haline getirmeye teşvik ediyorum.
Cumhurbaşkanı Aliyev'i de barış müzakerelerine başlaması için teşvik etmeliyiz. Ermenistan Başbakanı bu konuda büyük bir esneklik gösterdi ve kendisi ve hükümeti için Dağlık Karabağ sakinlerinin hakları ve güvenliğine ilişkin garantiler olması durumunda bunu yapacağını açıkladı. Başka bir deyişle Ermenistan, orada ikamet eden Ermenilerin haklarının kesinlikle garanti altına alınması koşuluyla, Karabağ'ın Azerbaycan'ın bir parçası haline gelmesini potansiyel olarak kabul etmeye hazır olacaktır.
Ancak böyle bir senaryo gerçekleşirse, güvenlik önlemlerini ve süreci izlemek için uluslararası bir mekanizmaya ihtiyaç duyulacaktır. Bu nedenle, Birleşmiş Milletler yetkisi altında uluslararası ve silahlı bir misyonun konuşlandırılmasını talep ediyorum.
Le Figaro: Başka bir cepheden bahsedelim. Ukrayna'daki savaş cephesinde, Zelenskiy'e uluslararası düzeyde danışmanlık yapıyorsunuz. Çatışmanın geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Rasmussen: Önümüzdeki haftalarda yoğun mücadeleler öngörüyorum. Ruslar, Batı'nın tankları teslim etme konusundaki uzun ve sancılı karar verme süreci sayesinde bir saldırı başlattı. Bu karar çok geç geldi ve Vladimir Putin bu krizi kullandı. Ancak şimdiye kadar Ukraynalılar direndi. NATO müttefiklerinin vaat ettiği tankları ve diğer ağır silahları aldıklarında muhtemelen karşı saldırıya geçecekler.
Umarım bu teslimatlar Ukraynalıların kaybettikleri toprakları geri kazanmalarına izin verir. Onlara kendilerini savunacak kadar malzeme sağlamak yeterli değil. Daha fazlası verilmeli. Ayrıca gönderilen ağır tanklar, savaşın geleceği açısından belirleyici olacaktır.
Le Figaro: Finlandiya ve İsveç geçen Mayıs ayında NATO üyeliği için başvurdu. Türkiye Finlandiya'yı kabul etti ancak İsveç'e karşı çıkıyor. Türkiye'nin pozisyonunu nasıl analiz ediyorsunuz?
Rasmussen: Türkiye'nin karmaşık bir müttefik olduğunu saklamaya gerek yok. Suriye ve Libya'daki müdahalelerle jeopolitik olarak etkisini ortaya koyduğunu ve Moskova'dan askeri teçhizat aldıklarını gördük.
Ancak Türkiye, NATO içinde Doğu ile Batı arasındaki uçurumu kapatmak için gereklidir. Finlandiya örneği, uzun vadede bir anlaşmanın her zaman mümkün olduğunu kanıtlıyor. Bu katılımı memnuniyetle karşılıyorum ve İsveç'in kısa süre içinde onu takip edeceğini umuyorum.
Hatırlayın, Türkiye 2009'da benim NATO'ya seçilmeme karşıydı ama sonunda kabul ettiler ve mükemmel bir ilişkimiz oldu. İttifakın en çok ziyaret ettiğim üyesi Türkiye.
Le Figaro: Emmanuel Macron'un, Ukrayna'daki çatışmadan önce NATO için "beyin ölümü" gerçekleşti yönündeki görüşüne katılıyor musunuz?
Rasmussen: Tabii ki hayır. Ancak ittifakın bu çatışmayla yeniden canlandığını kabul etmeliyiz. NATO'nun varlığının ne kadar önemli olduğunu artık herkes anlıyor. Vladimir Putin beklediğinin tam tersini elde etti. Daha güçsüz bir NATO istedi ancak daha fazla savunma yatırımı yapan, daha fazla üyeli ve daha güçlü bir ittifak ile karşı karşıya kaldı.
2014 yılında bizim tarafımızdan Kırım konusunda daha güçlü bir tepki gösterilseydi bu savaşın önüne geçilebilirdi diye düşünüyorum.