Real Clear Defence: Üçüncü Dünya Savaşı'nın temelleri nasıl atıldı?
1.Dünya Savaşı'na neden olan temeller, benzer şekilde nasıl yeniden şekillendi? Dünyadaki kutuplaşmalar, geri dönüşü olmayacak bir felakete mi dönüşecek?
ABD merkezli savunma ve strateji analizleri konusunda önde gelen yayın organlarından Real Clear Defence'da, dünyada devam eden gerilim noktaları ve çatışmalar nedeniyle oluşan üçüncü bir dünya savaşı riskinin değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
Birinci Dünya Savaşı'nın temellerinin de bugüne benzer bir şekilde oluştuğu tespiti yapılan analizde, özellikle Doğu Avrupa, Orta Doğu ve Pasifik'teki gelişmelerle birlikte, dünyada yeni ittifakların oluştuğu ve her üç çatışma alanında da en az bir nükleer silahlı gücün yer aldığı belirtildi.
Analizde ayrıca; ABD'nin izlediği politikaların “bir daha geri dönüşü olmayan bir felaket olacak” üçüncü bir Dünya Savaşı'na neden olabilecek potansiyele ulaştığı ve bu üç noktada birisinde her an patlak verebileceği tespiti yapıldı.
İşte Real Clear Defence'da yayınlanan analiz:
Amerikalı diplomat ve tarihçi George F. Kennan, Birinci Dünya Savaşı'nı 20. yüzyılın "ufuk açıcı felaketi" olarak nitelendirmişdi.
Savaş, 28 Haziran 1914'te Saraybosna'da Avusturya veliahdı ve eşinin öldürülmesinin ardından Balkanlar'da başladığında, çok az kişi çatışmanın Avrupa'nın çoğunu ve Asya, Afrika ve Orta Doğu'nun bazı bölgelerini saracağını ve dört imparatorluğu yıkabileeğini öngörmüştü,
Savaşta 10 milyondan fazla insanın ölümü, şehirlerin havadan bombalanması, zehirli gaz kullanımı, Orta Doğu'da bugüne kadar devam eden çatışmalara neden olacak toprak parçalarının paylaşılması, daha da yıkıcı bir savaşa yol açan devrimci seküler ideolojilerin yaratılması ve bunu takip eden Soğuk Savaş.
Bugün Doğu Avrupa ve Orta Doğu'daki savaşlar ve Batı Pasifik'te yaklaşan fırtına nedeniyle dünyanın yeni bir dünya savaşına doğru sürüklenmesinden endişe ediliyor.
Her üç çatışma da en az bir nükleer silahlı gücü içeriyor.
Stratejistler ve gözlemciler, Rusya, Çin, İran ve Kuzey Kore gibi otokrasilerden oluşan bir "eksenin" Soğuk Savaş'ın sona ermesiyle oluşan küresel düzenin altını oymak için işbirliği yaptığına inanıyor.
ABD ile müttefikleri ise bu meydan okumaya karşı geri adım atmıyor ve hatta müdahil olmaya çalışıyor.
Hatta bazı stratejistler, artık Üçüncü Dünya Savaşı'nı kazanmak için bir "büyük strateji" oluşturulması gerektiğini yüksek sesle dile getiriyor.
Kennan, The Decline of Bismarck's European Order adlı kitabında I. Dünya Savaşı'nın kökenlerinin 1875 yılına kadar izlenebileceğini belirtiyor.
O dönemlerde, Alman Şansölyesi Otto von Bismarck'ın diplomasisinin en önemli özelliği Fransa ve Rusya arasında bir ittifak kurulmasını engellemekti. Bismarck 1890'da sahneden çekildiğinde ittifak yapısı yavaş yavaş dağıldı ve sonraki yirmi yıl boyunca Fransa ve Rusya yakınlaştı. Sonunda 1894'te Kennan'ın deyimiyle iki ülke "kader ittifakı"na girdi.
Bu arada Almanya, Rusya ile Reasürans Anlaşması'nın sona ermesine izin verdi. Avusturya-Macaristan ile yakınlaştı ve aynı zamanda Büyük Britanya'ya meydan okudu.
Ancak tüm bu gelişmelere rağmen, Almanya'nın Rusya'ya savaş ilan ettiği ve ittifak sisteminin diğer büyük güçleri de hızla savaşa dahil ettiği Ağustos 1914'e kadar, Avusturya-Macaristan ve Sırbistan arasındaki bölgesel savaşın Avrupa'dan Asya'ya, Orta Doğu'ya ve Afrika'ya yayılacağına ve Avustralya, Kuzey Amerika gibi başka yerlerdeki unsurları da bu çatışma girdabına çekeceğine çok az kişi inanıyordu.
Bugün, Rusya-Ukrayna ve NATO-ABD ve İsrail-ABD ve Filistin arasındaki savaşlar ve Çin-Tayvan/ABD anlaşmazlığı, sınırlandırılmadığı ve çözüme kavuşturulmadığı takdirde nükleer güçler arasında küresel bir çatışmaya dönüşebilecek noktalar haline gelmiştir.
George Kennan'ın deyimiyle, “bir daha geri dönüşü olmayacak bir felaket olacak olan” Üçüncü Dünya Savaşı, bu noktaların birisinde alevlenebilir.
Ancak bu riske rağmen Biden yönetimi ve ABD, Orta Doğu ve Batı Pasifik'te hala karışık sinyaller gönderiyor. Rusya ise Ukrayna'daki müdahalesini sürdürmeye ve tırmandırmaya niyetli görünüyor.
Diğer yandan hem ABD içerisinde hem de müttefikleri arasında, Amerikan Başkanı'nın bilişsel olarak başkomutanlık ve baş diplomatlık görevine uygun olmadığına dair artan algı da tehlikeyi arttırıyor.
Tarihiçilerin on yıllardır; NATO genişlemesinin saldırgan bir Rusya'ya yol açacağına dair uyarıları bir kehanet değildi. Aynı tarihçiler Çin'in yükselişine dair öngörlerine de yıllardır ortaya koyuyor.
ABD; Afganistan ve Irak'ta savaşlarla uğraşırken ve Orta Doğu'yu kendi isteğine göre yeniden şekillendirmeye çalışırken, Rusya ve Çin'in bu yükselişini okuyamadı. Hatta attığı adımlarla, İran'ın Orta Doğu'da daha fazla nüfuz sahibi olmasının önünü açtı.
Şimdi ise ABD ve bazı müttefikleri; bu hatalarına devam ederek, Ukrayna'yı NATO üyesi olmaya davet ediyor.
Ve bu durum, birinci dünya savaşının kökenlerini oluşturan yeni bir "kader ittifakı" doğmasına neden oldu gibi görünüyor.