Research Institute for European Studies: Doğu Akdeniz'deki gerilim çözülebilir mi?
Netanyahu, Erdoğan'la ile görüşme ayarlamaya çalışırken, Erdoğan görüşme için gaz işbirliği konusunu şart koşuyor. Siyasetin bozduğu ilişkileri ve iptal edilen EastMed projesini Akdeniz gazı düzeltebilir.
Yunanistan merkezli Research Institute for European Studies'de, Türkiye'nin yok sayılmak istendiği ancak Türkiye'nin hamleleri sonucunda iptal edilen EastMed projesi ve Doğu Akdeniz'de yaşanan krize dair ülkelerin yaklaşımının değerlendirildiği bir analiz yayımlandı.
Analizde; Türkiye'nin KKTC'nin tanınması ile ilgili attığı adımlara dikkat çekilirken, Türkiye'nin hamleleri sonucunda çok sayıda ülkenin ortak olarak hayata geçirmeye çalıştığı EastMed projesinin de iptal edildiği belirtildi.
Türkiye'nin bir enerji üssü olma hedefi doğrultusunda hareket ettiğini belirtilen analizde ayrıca, bir takım sözlerin yutulması gerekse de siyasetin bozduğu ilişkileri Akdeniz gazının düzeltebileceği tespitinde bulunuldu.
İşte Research Institute for European Studies'de yayımlanan analiz:
Türkiye'nin yeniden seçilen cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ilk ziyaretini Kuzey Kıbrıs'a yaptı ve adanın geleceğine ilişkin müzakerelerin şartı olarak, KKTC'nin tanınmasını talep etti.
1964 yılında BM Barışı Koruma Kuvvetleri'nin Kıbrıslı Rumlar ve Kıbrıslı Türkler arasındaki çatışmayı önlemek için adaya konuşlandırılmasından bu yana, Kıbrıs adası dünyanın en uzun süredir devam eden anlaşmazlıklarından biri haline geldi.
1974 yılında Türk birlikleri; Yunanistan, Türkiye ve İngiltere arasındaki 1960 tarihli bir garantörlük anlaşması uyarınca Kıbrıs'a çıkarma gerçekleştirdi. Türkiye'nin bu hamlesi önce adada bölünmeye ve ardından 1983'te sadece Türkiye tarafından tanınan KKTC'nin (Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti) ilanına yol açtı.
1975'ten itibaren iki bölgeli, iki toplumlu bir federasyon kurma hedefiyle BM'nin himayesi altında yeniden birleşme görüşmeleri başladı. 2004'te Annan Planı'na dayalı kayda değer bir yeniden birleşme girişimi başlatıldı ve bu plan Kıbrıslı Türklerin %65'i tarafından kabul edildi. Ancak Kıbrıslı Rumların %76'sı tarafından reddedildiği için hayata geçirilemedi.
BM Genel Sekreteri António Guterres'in "sonuçsuz ve sonsuz bir süreç" olarak adlandırdığı son girişim ise, 2017'de İsviçre'deki Crans-Montana'da yapılan görüşmeler sonucunda suya düştü. Ekim 2020'de adada federal devlet kurulması yanlısı Mustaf Akıncı'nın yerine Kıbrıs Türk lideri Ersin Tatar seçildi.
Ankara tarafından desteklenen ve katı bir çizgide olan Tatar ise, hızla iki devletli bir çözüm için harekete geçti. Ancak oyunun kurallarını asıl değiştiren, 2010 yılında Levant Havzasında geniş gaz ve petrol rezervlerinin keşfedilmesiydi.
Kıbrıs (GKRY), Münhasır Ekonomik Bölgesi (MEB) için Mısır, Lübnan ve İsrai ile anlaşmalar imzalamıştı. UNCLOS'a (Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi) taraf olmayan Türkiye, kıta sahanlığı ve kıyı şeridinin genişliğinin bu ilkeyi geçersiz kıldığı konusunda ısrar etti ve KKTC'nin haklarını yok saydığını öne sürdü.
Kıbrıs'ın (GKRY'nin) MEB alanında hidrokarbon araması için yabancı şirketlere imtiyazlar vermiş olması, Türkiye'nin “Mavi Vatan” denizcilik doktrini ile çatıştığı için, Türkiye ile sürekli bir çatışmaya yol açtı.
Türkiye'ye karşı yanıt olarak, önce Yunanistan, Kıbrıs (GKRY) ve İsrail arasında, askeri boyutu da bulunan üçlü bir işbirliği ortaya çıktı. Ardından ise 2019 yılında, bölgenin bir başka zengin hidrokarbon kaynaklarına sahip olan Zohr sahası ile ilgili Mısır, İsrail, Kıbrıs (GKRY) Yunanistan, Fransa, İtalya, Ürdün ve Filistin'i içeren Doğu Akdeniz Gaz Forumu kuruldu. ABD ve AB ise foruma gözlemci konumunda müdahil oldu.
ABD'nin eski Türkiye Büyükelçisi Eric Edelman'a göre Erdoğan, bu girişimlerin tamamını durdurabileceğine inanıyor.
ABD Kongresi, 2019 yılında Yunanistan'ı değerli bir NATO üyesi olarak destekleyeceğini ilan ettiği Doğu Akdeniz Güvenlik ve Enerji Ortaklığı Yasası'nı kabul etti. Ek olarak Ekim 2021'de ABD, Yunanistan ile yaptığı MDCA'yı (Karşılıklı Savunma ve İşbirliği Anlaşması) değiştirerek Dedeağaç limanını kilit bir stratejik merkez olarak kabul ettiğini duyurdu.
2009 yılında Avrupa Komisyonu, Hazar Denizi'nden gelen gaz kaynaklarını Avrupa pazarlarına getirerek enerji arzını çeşitlendirmek için bir Güney Gaz Koridoru inşa edilmesi konusunda anlaştı. 2020 sonunda devreye alınan boru hattı, Azerbaycan'daki Şah Deniz sahasından Güney Kafkasya Boru Hattı (SCP), Türkiye üzerinden Trans Anadolu Boru Hattı (TANAP) ve İtalya'ya Trans Adriyatik Boru Hattı'ndan (TAP) oluşuyor.
Bu gelişmeler yaşanırken Türkiye, İsrail'i Leviathan sahasında çıkan kaynakların Türkiye'nin güneyinde bulunan Ceyhan boru hattı üzerinden transfer için ikna etmeye çalıştı. Ancak şimdiye kadar İsrail, Türkiye'nin bu çağrısına direndi.
Gelinen noktada ise Netanyahu, Erdoğan'la bir görüşme ayarlamaya çalışıyor. Ancak diplomatik kaynaklara göre Erdoğan, Netanyahu ile görüşmek için ancak gaz işbirliği konusunda şartların oluşturulmasını istiyor.
Türkiye ayrıca Mavi Akım ve TürkAkım boru hatları yoluyla bir enerji merkezi olarak hareket etmek için Rusya'nın teklifini değerlendiriyor.
İsrail, Doğu Akdeniz Gaz Forumu bünyesinde gerçekleştirilmek istenen EastMed boru hattı ile, Levant Havzası'ndan gazı Yunanistan üzerinden Avrupa'ya taşımaktı. Ancak proje iptal edildi. Projenin iptal edilmesinin gerekçelerinden biri olarak ise “bölgede gerginlik yaratmamak” yani diğer bir ifade ile Türkiye'yi üzmemekti.
Türkiye-Mısır ilişkilerindeki düzelme, bir gaz merkezi ve Doğu Akdeniz Gaz Forumu'nun (EMGF) kurucusu olan Mısır için de büyük önem arz ediyor. Örneğin, geçen yıl Haziran ayında AB, Mısır ve İsrail arasında İsrail gazını iki Mısır LNG tesisi aracılığıyla Avrupa'ya ihraç etmek için bir mutabakat zaptı (MOU) imzalandı.
Aynı gelişmeler, Kıbrıs meselesi ve Doğu Akdeniz'deki açmaz için de geçerli olabilir.
Bu süreçte bir takım sözlerin yutulması gerekecek ama siyasetin bozduğu ilişkileri Akdeniz gazı düzeltebilir.