RFE/RL : Erdoğan'ın denge politikası hem Batı hem de Rusya için önemli
Erdoğan izlediği strateji ile ülkesini, NATO ve Washington için vazgeçilmez kılma kapılarını açtı. Türkiye'nin Rus enerjisine ihtiyacı olsa da, Putin'in Türkiye'ye daha fazla ihtiyacı var.
ABD merkezli RFE/RL Düşünce Kuruluşu'nda Türkiye'nin son dönemdeki dış politika hamlelerinin değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
Türkiye'nin son dönemde "Batı ile ilişkileri iyileştirmeye çalıştığı" ancak bu süreci "kendi şartlarına göre" gerçekleştirmek için çalıştığı belirtilen analizde, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın izlediği strateji ile Türkiye'yi, NATO ve Washington için vazgeçilmez kılma konusunda büyük adımlar attığı belirtildi.
Analizde ayrıca Türkiye-Rusya ilişkilerine de değinilirken, Türkiye'nin özellikle enerji konusunda Rusya'ya ihtiyacı olduğu, ancak Putin'in Türkiye'ye daha fazla ihtiyacı olduğu ve ilişkileri bozmayı göze alamayacağı tespiti yapıldı.
İşte RFE/RL Düşünce Kuruluşu'nda yayınlanan analiz:
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, son yirmi yılın en zorlu seçim mücadelesi öncesinde, muhafazakâr ve milliyetçi seçmenlerin desteğini artırmak için Batılı müttefiklerine saldırmaktan çekinmedi.
Şimdi beş yıllık yeni bir dönemi garantileyen Erdoğan, yıllar süren gergin ilişkilerin ardından Batılı ülkelerle arasını düzeltiyor gibi görünüyor. Ancak bu, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'le samimi ilişkisi, Ankara'nın Moskova'yla derinleşen ekonomik bağları ve Türkiye'nin Ukrayna'daki savaşa yaklaşımı açısından ne anlama geldiği sorularını gündeme getiriyor.
11-12 Temmuz'da Litvanya'da yapılacak NATO Zirvesi öncesinde Türk lider, İsveç'in transatlantik askeri ittifaka katılmasına yeşil ışık yakarak ve Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne katılma teklifinin yeniden canlandırılması çağrısında bulunarak dikkatleri üzerine çekti.
Zirveden sadece günler önce, Ukrayna Devlet Başkanı Volodymyr Zelenskiy'i Ankara'da ağırlarken, Ukrayna'nın NATO üyeliğini hak ettiğini söyledi ki bu, Rusya bunu kesin bir kırmızı çizgi olarak tanımlamıştı.
Açıklamalar Erdoğan'a ABD Başkanı Joe Biden ile ikili görüşme, ordusunun şiddetle ihtiyaç duyduğu F-16 savaş uçakları vaatleri ve İsveç'in Türkiye-AB gümrük birliğinin güncellenmesini kolaylaştırma ve terörizme karşı işbirliği yapma taahhütleri gibi kazanımlar getirdi.
Ancak uzmanlar, Erdoğan'ın tamamen Batı'nın yanında olduğu ya da Putin ile ilişkilerini tehlikeye atmaya hazır olduğu anlamına gelmediğini söylüyor.
'Kendi şartlarında'
Uzmanlar, Türkiye-Rusya ilişkilerinin büyük ölçüde iki liderin kişisel uyumundan kaynaklandığını, ancak zayıflamış bir Putin'in daha az güvenilir bir ortak haline geldiğini belirtiyor.
Washington merkezli Brookings Enstitüsü'nde yayınlanan bir analizde Erdoğan'ın seçimlerin ardından "Batı ile ilişkileri iyileştirmeye çalıştığını" ancak bu yakınlaşmanın "kendi şartlarına göre" gerçekleşmesini istediği belirtiliyor.
Türkiye'nin AB'ye katılma ve blokla gümrük birliğini güncelleme başlıkları Türkiye için kritik önem taşıyor.
Ayrıca Bakü merkezli Kalkınma ve Diplomasi Enstitüsü'nden Ruslan Suleymanov, Carnegie Endowment for International Peace tarafından yayınlanan bir raporda, Erdoğan'ın Avrupa entegrasyonuna ilişkin yorumlarının, gelecek yıl yapılacak yerel seçimler öncesinde partisinin Batı yanlısı kent sakinleri arasındaki desteğini artırmaya yardımcı olacağını belirtti.
Türkiye ile Batı arasındaki ilişkiler, 2003'ten bu yana ülkenin lideri olan Erdoğan'ın AB üyesi ülkelerle kılıçları çekmesi ve Putin ile bağlarını derinleştirmesi nedeniyle bozuldu.
Bu süreçte Rusya ve Türkiye arasındaki bağlar da zaman zaman sarsılmış, ancak anlaşmazlıkların ardından hızla toparlanmıştır. Putin, 2015 yılında bir Türk savaş uçağının Suriye sınırı yakınlarında bir Rus jetini düşürmesinin ardından Ankara'yı "sırtından bıçaklamakla" suçladı ve bu ülkeden ithalatı yasakladı, ancak ilişkiler sadece birkaç ay sonra yeniden düzeldi.
Erdoğan 2016'da Washington'u suçladığı ölümcül darbe girişiminin ardından Rusya'dan S-400 sistemi satın alarak NATO'nun tepkisini üzerine çekti.
Moskova ile yapılan 2,5 milyar dolarlık anlaşmanın ardından ABD, 2019 yılında Türkiye'yi F-35 savaş uçağı programından çıkardı ve ikili ilişkilerin son on yılların en düşük seviyesine inmesiyle Ankara'ya F-16 savaş uçakları satmayı da reddetti.
ABD Başkanı Joe Biden 2021'de göreve geldiğinde de ilişkiler gerginliğini koruyordu. Kampanya sırasında Biden, Erdoğan'ı "otokrat" olarak nitelendirdi ve ABD'nin Türk muhalefetinin onu sandıkta yenmesine yardım etmesi gerektiğini söyledi.
Biden 2020'de açık bir şekilde;
"Türk muhalefetini destekleyebilir ve Erdoğan'ı yenebilmeleri için onları cesaretlendirebiliriz"
ifadelerini kullandı.
Biden başkan seçildikten üç ay sonra Erdoğan'ı aradı ve Türk lidere, Birinci Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında Osmanlı İmparatorluğu'nda Ermenilere yönelik müdahaleyi “soykırım” olarak tanıyacağını bildirdi.
Biden'ın selefleri, NATO'nun en büyük ikinci ordusuna sahip stratejik bir müttefik olan Türkiye'yi yabancılaştırmamak için bu açıklamayı yapmaktan kaçınmışlardı.
Rusya'nın işgali
Rusya'nın Şubat 2022'de Ukrayna'yı topyekun işgali, Erdoğan'a kendisini NATO ve Washington için vazgeçilmez kılma kapısını açtı.
Putin ile düzenli temas halinde olan tek NATO lideri olan Erdoğan'ın Zelenskiy ile de iyi ilişkilere sahip olması onu Rusya ve Ukrayna arasında potansiyel olarak etkili bir arabulucu haline getirdi.
Erdoğan işgalden bu yana hassas bir denge tutturdu ve Kremlin'i kınayıp Ukrayna'ya yardım ederken Rusya ile ticareti artırdı.
Türkiye Ukrayna'ya silah tedarik etmeye devam etti. Hatta bunu diğer NATO üyelerinden çok önce yaptı. Türk şirketi Baykar'ın Bayraktar insansız hava araçları savaşın ilk aşamalarında Ukrayna'nın savunması için çok önemliydi.
Erdoğan ayrıca Moskova ve Kiev arasında, Ukrayna'nın savaş sırasında tahıl ihraç etmesine izin veren ve küresel gıda krizini hafifleten bir anlaşmaya aracılık etti. Türkiye, Ukrayna ve Rusya'nın önemli bir tahıl ithalatçısı ve bu anlaşmadan doğrudan yararlandı.
Erdoğan Eylül 2022'de de Türkiye'nin savaşın sonuna kadar Azak Alayı'nın bazı komutanlarını elinde tutmasını öngören bir anlaşma da dahil olmak üzere esir takaslarının müzakere edilmesine yardımcı oldu. Erdoğan'ın NATO zirvesi öncesinde esirleri Zelenskiy'e teslim etmesi hem ittifak içindeki imajını güçlendirdi hem de her iki lider için de bir moral oldu.
Atlantik Konseyi'nde analist olarak çalışan eski ABD Dışişleri Bakanlığı yetkilisi Rich Outzen RFE/RL'ye verdiği demeçte;
"Türk dış politikasında bir ayarlama ya da yeniden dengeleme söz konusu. Bunun bir nedeni de Ukrayna'nın egemenliğine duyulan gerçek bağlılık.”
değerlendirmesinde bulundu.
Outzen, Rusya'nın Ukrayna'yı ele geçirmesinin Türkiye için "stratejik ve jeopolitik bir felaket" olacağını çünkü Moskova'nın Karadeniz kıyı şeridinin geniş bir bölümünü kontrol edeceğini ve "Türkiye'ye baskı yapmak için çok daha iyi bir konumda olacağını" belirtti.
Moskova'nın Ukrayna'yı işgal etmesinin ardından Ankara, Rus savaş gemilerinin Türk Boğazları üzerinden Karadeniz'e girmesini yasal olarak engelleyerek savaş çabalarını sekteye uğrattı.
Türkiye Karadeniz'i Rusya, Ukrayna ve Gürcistan'ın yanı sıra NATO üyesi Romanya ve Bulgaristan ile paylaşıyor. Moskova ve Ankara arasında, Rusya'nın Ukrayna'nın Rus işgali altındaki Karadeniz yarımadasında yaşayan ve Türkçe konuşan Müslüman Kırım Tatar azınlığına uyguladığı zulüm nedeniyle de gerginlik yaşanıyor.
Kremlin sözcüsü Dmitry Peskov Azov komutanlarının serbest bırakılmasını küçümser görünerek Ankara'nın NATO zirvesi öncesinde "çok baskı" altında olduğunu ve ittifakla "dayanışma" göstermek istediğini belirtti.
Erdoğan NATO üyesi olarak sahip olduğu veto yetkisini, Rusya'nın Ukrayna'yı geniş çaplı işgalinin ardından NATO'ya katılmak için hızla harekete geçen Finlandiya ve İsveç'in üyeliğini engellemek için kullanmıştı.
İki ülkeden, hükümetinin terörist olarak gördüğü “Kürt gruplara” baskı yapmalarını talep etti. Bu sert tutumu, seçimlere giderken kendisine ülke içinde popülerlik kazandırdı.
Bu aynı zamanda dış politikaya işlemsel yaklaşımıyla bilinen Erdoğan'a, Biden yönetimi ile F16'lar konusunda ABD ile bir pazarlık kozu verdi.
Putin'in ziyareti
Erdoğan, Ağustos ayında Türkiye'de ağırlayacağı Rus lider Putin ile komutanların serbest bırakılması ve çok daha acil konuları görüşme fırsatı bulacak.
Putin bu süreçte, muhtemelen Erdoğan ile eski Sovyetler Birliği dışındaki diğer liderlerden daha fazla görüştü. Bu durum aslında, iki lider arasındaki iyi çalışma ilişkisinin ve Ukrayna, Azerbaycan, Suriye ve Libya'daki rakip çıkarlarını birbirinden ayırma becerilerinin bir işareti olarak görülebilir.
Uzmanlar ziyaretin gerçekleşmesi halinde iki liderin Ukrayna'daki savaşı, tahıl anlaşmasının yeniden canlandırılmasını ve ekonomik ilişkilerin geliştirilmesini ele alabileceklerini belirtiyor.
Uzmanlar, seçimlerin geride kalması ve Batı ile gerginliğin azalmasıyla birlikte Erdoğan'ın Putin ile yapacağı görüşmelerde elinin daha güçlü olacağını belirtiyor.
Ayrıca uzmanlara göre Erdoğan'ın Batı'ya yönelmesi ve Orta Doğu'daki komşularıyla ilişkilerini geliştirmesi, ekonomik sıkıntılarından kurtulması için Putin ve Rusya'dan başka seçenekleri de olduğunu gösteriyor.
Putin'in beklenen ziyareti öncesinde Erdoğan Orta Doğu'yu dolaşarak büyük yatırım vaatleri aldı.
ABD'deki George Mason Üniversitesi'nde siyaset bilimi profesörü olan ve Rusya'nın Ortadoğu ile ilişkilerine odaklanan Mark Katz, RFE/RL'ye yaptığı değerlendirmede; Türkiye'nin hala ucuz Rus enerjisine ihtiyacı olsa da, Putin ve Rus elitinin Türkiye'ye daha fazla ihtiyacı olduğunu belirtti.
Katz ayrıca, Batı finans piyasalarına erişimin kapalı olması nedeniyle Rusların "paralarını dolaştırmak için Türkiye'ye erişime ihtiyaç duyduklarını belirterek;
"Türkiye ile ilişkilerin kötüye gitmesini göze alamazlar. Putin, Erdoğan'ın Batı'ya daha fazla yaklaşmasını istemiyor.”
değerlendirmesinde bulundu.