Rus İHA parçalarının Romanya’ya düşmesi ne anlama geliyor?
💢 Romanya’ya düşen Rus İHA’larına ait parçalar, Ukrayna'daki savaşın genişleme ihtimalini gündeme getirdi.
💢 Savaşın Romanya'ya sıçraması, Rusya ile NATO'yu sıcak çatışmaya sürükler mi?
Rusya-Ukrayna Savaşı’nın başladığı 24 Şubat 2022’den bu yana 19 ay geçmiş olmasına rağmen savaşın sona ereceğine dair herhangi bir emare bulunmuyor. Bilakis savaş, uzun yıllar devam edecek bir yıpratma savaşına dönüşmüş durumda. Çatışan tarafların beklentilerindeki farklılıklar ise çatışmaların tırmanma eğiliminde olduğuna işaret etmekte.
ABD-İngiltere ikilisi; yani Anglosaksonlar, Rusya’nın Ukrayna’da büyük bir imaj kaybına uğrayacağını düşünerek gerek Kiev yönetimine yapılan yardımlarla gerekse de Moskova’yı hedef alan yaptırımlarla savaşın uzun yıllar devam etmesine yatırım yapıyor.
Avrupa Birliği (AB) ülkeleri ise özellikle de enerji krizi sebebiyle çatışmaların en kısa sürede sona ermesini isetese de Trans-Atlantik ruhuna uygun hareket ederek Rusya’nın karşısında yer alıyor.
Böylesi bir ortamda Moskova’nın yapabileceği tek şey, kendisinin yenileceği bir savaşın tüm dünyanın kaybedeceği bir sürece evrileceği yönünde tehditlerde bulunmak. Zaten Kremlin yönetimi de bunu yapıyor.
Bu çerçevede Rusya, bir yandan enerji kartına başvururken; diğer taraftan da gıda krizini tetikleme hamlesinde bulunarak uluslararası toplumu baskı alına almaya çalışıyor. Ayrıca Kremlin yönetimi, nükleer silahlar konusundaki blöfü aracılığıyla da küresel güvenlik ortamını kırılganlaştırma arzusunda. Ancak Batı’daki asıl kaygı, savaşın yayılma ihtimaliyle ilişkili.
Bilindiği gibi Rusya-Ukrayna Savaşı, Batı kamuoyunda demokrasiler ile otokrasiler arasındaki bir savaş olarak anlatılıyor. Savaşa olan destek de bu söylem üzerinden sağlanıyor. Bu da Ukrayna’nın savunulmasının Avrupa değerlerinin savunulması argümanıyla temellendirilmesini beraberinde getiriyor.
Buna ek olarak Ukrayna’nın Soğuk Savaş sonrasında Rusya ile Batı arasındaki bir tampon bölge olarak görülmesi, Ukrayna’nın savunulmasını jeopolitik olarak da Avrupa güvenliğinin bir parçası haline getiriyor.
Anlaşılacağı üzere savaşın başka ülkelere sıçraması, Avrupa’nın güvenliksizleşmesini de beraberinde getirecek. Bu noktada savaşın doğrudan sıçrayabileceği üç ülkeden ve dolaylı olarak çatışmaların yansıyacağı bir bölgeden bahsetmek mümkün.
İlk olarak rekabetin dolaylı olarak vekaleten savaş boyutunda sıçayabileceği bölgeye değinmek gerekir. Tahmin edileceği gibi, söz konusu bölge Balkanlar. Rusya’nın Sırbistan’ı Kosovalı Sırpları ve Bosnalı Sırpları, pan-Slavizm üzerinden organize ederek bölgeyi istikrarsızlaştırması olası. Balkanların aynı zamanda Güneydoğu Avrupa olduğu düşünüldüğünde, burada çıkacak bir çatışmanın Avrupa’yı güvenliksizleştireceği öngörülebilir. Zaten Kosova-Sırbistan hattınadaki gerilmin Rusya-Ukrayna Savaşı’nın ardından tırmanması tesadüf değil.
Doğrudan çatışmaların sıçrayabileceği dört ülkeye değinildiğinde ise öncelikle Belarus’tan bahsedilmeli. Rusya’nın Belarus’u bir cephe ülkesine dönüştürmek istediği açık. Böylelikle Moskova hem Urkayna’ya karşı yeni bir cephe açabileceğini düşünüyor hem de Kiev’e yardımalrın ulaştırılmasında kilit rol oynayan Polonya’yı baskı altına alabileceğine inanıyor. Haliyle çatışmaların sirayet edebileceği ikinci ülke de Polonya.
Üçüncü olarak savaşın başından beri Trans-Dinyester Sorunu hasebiyle Rusya’nın bir sonraki hedefinin Moldova olabileceğinn konuşulduğunu hatırlatmakta yarar var. Özellikle de Tahıl Koridoru Anlaşması’nın rafa kaldırılması, Odessa Limanı’na yönelik saldırıalrını arttıran Rusya’nın Odessa’yı ele geçirmesi halinde Trans-Dinyester’e; dolayısıyla Moldova’ya yönelebileceğini düşündürüyor.
Moskova yönetiminn halihazırda Rus yanlısı ayrılıkçılar tarafından teşkil edilmiş bir de facto yönetimin bulunduğu ve Rus Barış Güçlerinin görev yaptığı Trans-Dinyester’deki statüyü bozması rasyonel gözükmüyor. Fakat Rusya’nın Ukrayna’ya savaş açması da rasyonel gözükmüyordu. Esasen Rusya’nın bir gücü varsa, bunu da öngörülemezliğini borçlu.
Nitekim savaşın başından itibaren Kremlin’in bir sonraki hedefinin Trans-Dinyester olacağı konuşuluyor. Rusya ile Moldova arasındaki enerji ödemelerinde yaşanan anlaşmazlık ve Kşinev’in Batı yönelimi de Moldova’nın kaderinin Ukrayna’ya benzediği yorumlarının yapılmasına sebebiyet veriyor.
Meselenin dördüncü ülke olan Romanya’yı ilgilendiren kısmı da burada başlıyor. Zira Rusya’nın Moldova’ya müdahale etmesi durumunda, Kşinev yönetimininin Romanya’ya bağlanma kararı alma ihtimali var. Açıkçası Kşinev’de böyle bir eğilim bulunuyor. Benzer şekilde Bükreş’in de bu konuya sıcak baktığı biliniyor. Dolayısıyla Rusya’nın Moldova’ya müdahalesi durumunda süreç, bir anda NATO üyesi olan Romanya’nın ittifak anlaşmasının 5. maddesini; yani kolektif savunma maddesini işletme çağrısında bulunmasına yol açabilir. Bu, Rusya-NATO Savaşı anlamına gelecektir. Yani Üçüncü Dünya Savaşı.
Tahmin edileceği gibi, böylesi bir ortamda Romanya’nın bir NATO üyesi olarak Rus insansız hava araçlarına (İHA) ait parçaların kendi topraklarına düştüğünü duyurması, son derece mühim bir açıklama. 6 Eylül’de Romanya Savunma Bakanı Angel Tilvar, Rus İHA’larına ait parçaların Romanya’ya düştüğüne dair delillere ulaştıklarını belirtti. Tilvar, söz konusu açıklamasında Bükreş’in NATO’nun bir parçası olduğunu da vurguladı.
Tilvar’ın sözleri, Romanya’nın Rusya’ya verdiği güçlü bir mesaj olarak okunabilir. Bükreş, savaşın Moldova’ya sıçraması halinde NATO’nun harekete geçeceği imasını İHA hadisesiyle tüm dünyanın gözleri önüne serdi. Bununla birlikte Romanya Devlet Başkanı Klaus Iohannis ise aynı gün yaptığı açıklamada, ülkesine savaşın başından beri herhangi bir askeri mühimmatın düşmediğini dile getirdi. Bu da Bükreş’teki karar alıcıların savaşa ve Rusya’ya bakışlarında bazı farklılıkların bulunduğu şeklinde yorumlanabilir.
Anımsatmak gerekirse, savaşın başında Polonya’ya da bir füze düşmüş ve iki Polonya vatandaşı hayatını kaybetmişti. Bu hadisenin üzerine Polonya’nın NATO üyesi olduğuna dikkat çeken açıklamalar yapılmış ve Rusya’ya savaşın alanını geniletmenin maliyetinin olacağı mesajı verilmişti. Fakat daha sonra bu füzenin Ukrayna tarafından ateşlendiği ve yanlışlıkla Polonya’ya düştüğü belirtilerek tansiyon düşürülmüştü.
Görüldüğü gibi, Romanya özelindeki süreç, Polonya’da yaşananlarla benzerlik taşıyor. Savunma Baakanı Tilvar, Moskova’ya gerekli mesajı iletirken, Cumhurbaşkanı Iohannis, gerilimi tırmandıracak adımlar atmamaya özen gösteren bir yaklaşım benimsedi. Ancak NATO Antlaşması’nın 5. maddesi özelinde Rusya’ya gerekli mesaj verildi.
Sonuç olarak Romanya’ya düşen Rus İHA’larına ait parçalar, savaşın genişleme ihtimalini bir kez daha gündeme getirdi. Moldova’nın Bükreş’le bütünleşme eğilimi, çatışmaların Romanya’ya sıçrama olasılığını gözler önüne serse de Tilvar aracılığıyla Bükreş yönetimi, bunun Üçüncü Dünya Savaşı’na yol açabilecek bir Rusya-NATO Savaşı anlamına geleceğini net bir şekilde ortaya koydu. Aslında bu risk, çatışmaların farklı ülkelere sıçramasını engelleyen en önemli etken.