Sagalassos’ta Dirilmesinden Korkulan Birinin Mezarı Bulundu
Burdur’daki Sagalassos Antik Kenti’nde keşfedilen bir mezarda, ölünün dirilip yaşayanları rahatsız etmemesi için önlemler alınmış.
Kasıtlı olarak bükülmüş çiviler serpilmiş ve yalnızca iki düzine tuğlayla değil, aynı zamanda bir sıva tabakasıyla da kapatılmış kremasyon mezarın keşfine göre, antik Roma döneminde insanlar “huzursuz ölülerden” korkmuş olabilir.
Burdur’da yer alan Sagalassos Antik Kenti’nde, MS 100-150’ye tarihlenen sıra dışı mezarın kremasyon (ölünün yakılması) ateşinin kenarlarına 41 bükülmüş çivi atılmış, hâlâ için için yanan ateşin üzerine 24 tuğla özenle yerleştirilmiş ve onun üzerine de bir kireç sıva tabakası yerleştirilmiş.
Antiquity dergisinde yayımlanan araştırmaya göre yetişkin bir erkek olan kişinin yakılması ve aynı yere gömülmesi Roma döneminde alışılmadık bir uygulamaydı.
Çalışmanın ilk yazarı arkeolog Johan Claeys, “Bu mezar, yaşayanı ölüden koruma girişimleri (ya da tam tersi) olarak anlaşılabilecek bir değil, iki değil, üç farklı yöntemle kapatılmış.” diyor.
Bu uygulamaların (yerinde ölü yakma, kille kaplama ve bükülmüş çiviler atılması) her biri Roma dönemi mezarlıklarından bilinmesine rağmen, üçünün kombinasyonu daha önce görülmemişti ve dolayısıyla “huzursuz ölüler” korkusuna işaret ediyor.
Sagalassos Antik Kenti, MÖ 5. yüzyıldan MS 13. yüzyıla kadar yerleşim görmüştü ve bir tiyatro ve bir hamam kompleksi de dahil olmak üzere Roma dönemi mimarisinin sayısız örneğine sahip. Terk edilmesinin ardından, bitki örtüsü hızla büyüyerek şehri korudu.
Sagalassos Arkeolojik Araştırma Projesi’nin bir parçası olarak, “normatif olmayan ölü yakma” da dahil olmak üzere, kentin çevresindeki mezarlar kazıldı ve incelendi. Tipik olarak, Roma dönemi kremasyonları, bir cenaze ateşini ve ardından bir çömleğe konulan ve daha sonra bir mezara gömülen veya bir mozoleye yerleştirilen kremasyon kalıntılarının toplanmasını içeriyordu.
Ancak Sagalassos’taki ölü yakma işlemi, araştırmacıların kalan kemiklerin anatomik konumlarından anlayabildikleri şekilde yerinde gerçekleştirilmişti. Daha da alışılmadık olanı, mezar eşyaları ile mezarın kapatılması arasındaki zıtlıktı.
Arkeologlar bu mezarda tipik cenaze eşyaları keşfettiler – dokuma sepet parçaları, yiyecek kalıntıları, sikke, seramik ve cam kaplar. Claeys, “Ölünün tüm uygun objelerle gömüldüğü açıkça görünüyor. Görünüşe göre o zamanlar sevilen birinden ayrılmanın uygun yolu buydu.” diyor.
Bu çalışmaya dahil olmayan Bern Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü’nde araştırma görevlisi olan Marco Milella, bükülmüş çivilerle ilgili olarak, ekibin sonuçlarına katılma eğiliminde olduğunu söylüyor ve bükülmüş çivilerin MS birinci ila ikinci yüzyıllara tarihlenen Batı Avrupa mezarlıklarında sıklıkla bulunduğunu belirtiyor.
“Kalıntıların kapatılması da çivilerin atılmasıyla olası ilişkisi göz önüne alındığında ilginç ve merak uyandırıcı.”
Claeys, bu garip kremasyon mezardaki adamın muhtemelen en yakın akrabaları tarafından hazırlanması ve uygulanması günler sürecek bir törenle gömüldüğünü düşünüyor. Sagalassos’taki insanları, bu adamı alışılmadık bir şekilde gömmeye teşvik eden inançlar dizisi, en iyi şekilde bir ritüel biçimi veya doğaüstü bir bağlantı nedeniyle belirli etkilere sahip olmayı amaçlayan bir eylem olarak anlaşılıyor.
Adamın garip mezarının olağandışı veya doğal olmayan bir ölüme karşı koymak için yapılmış olması mümkün; ancak araştırmacılar kemiklerde herhangi bir travma veya hastalık kanıtı bulamadılar.
Ne yazık ki, “büyülü kremasyon” diğer mezarlarla zaman olarak örtüşse de, Claeys, “yakınlarda herhangi bir aile üyesinin gömülüp gömülmediğinin kesin olarak belirlenemeyeceğini” söylüyor, çünkü DNA, genellikle ölü yakma uygulamalarında yüksek sıcaklıklarla yok oluyor.
Araştırmacıların belirttiğine göre, adamın ölüm nedeninin travmatik, gizemli veya potansiyel olarak bulaşıcı bir hastalık veya cezanın sonucu olup olmadığına bakılmaksızın, yaşayanları ölen kişinin dönüşünden korkutmuş gibi görünüyor.