Savaşa hazırlanmak ve sosyal kapital
Ne zaman toplumumuzla ilgili umut kırıcı yorumlar çoğalsa bir şey çıkıyor ve tüm bu yorumları boşa çıkarıyor. Milletimizin en olmadık demlerde beklenmedik marifetler ortaya koyduğunu hatırlayın! Ümitvâr olmalı, endişe etmemeli. Allah büyüktür.
Dün gdh.digital'in üç haberi dikkatimi çekti. Hulusi Akar, bir savaşın üç oluştuğunu ve şu anda ilk safha olan hazırlık safhasında olduğumuzu beyan etmiş. Mülakatını dinledim, doğrusu hem endişe hem güven hissi oluşturan bir konuşmaydı.
Bir de diğer haber, Rize’de yoğun bakımda tedavi gören komşularının çayını imece usulü toplayan köylülerlerimizin haberiydi. çay toplamak gibi zahmetli bir işi komşuları için imece usulü yapmaktan geri durmayan vatandaşların, kendi çaylarının zahmetini ilaveten böyle bir fedakarlıkta bulunmaları dikkatimi çekti.
Ve nihayet YÖK başkanı Erol Özvar hocanın
Sınavda başarılı olamayanlar ümitlerini yitirmesin, önlerine baksın
minvalindeki konuşmasını dikkatle okudum.
İlginç bir bahtımız var; ne zaman toplumumuzla, gençlerimizle, birlik ve beraberliğimizle ilgili umut kırıcı yorumlar çoğalsa cemiyette, bir şey çıkıyor karşımıza ve yapılan bütün bu yorumları boşa çıkarıyor.
Tam da 15 Temmuz’un sene-i devriyesinde bunu söylemek hamasetten değil, tecrübe ettiğimiz ve bizi umutlandıran, gururlandıran pek çok sınanmışlıktan neşet ediyor. Hiçbir kar-zarar hesabı yapmadan candan-canandan geçmişliği, havuzdan abdest alıp ölüme hazırlık yapmışlığı kahramanlarımızın dün gibi hatırımızda.
Şehit olacakmış gibi bir hissim var. Eğer şehit olursam Afrika’da benim adıma su kuyusu açtırın
diyen Mehmetçiği de minnetle yâd ediyoruz. Bu ve bunun gibi nice misalleri zikretmek bize ümit veriyor.
Hazırlığını yaptığımız bir savaşın arefesindeyiz derken bu konuda en bilgili ve yetkili ağız, “bu milletle harbi girilmez” diyen boşboğazların ağzına biber sürüyor Rize’deki teyze. Enseyi karartmayın, ümitvâr olun diyor Erol hoca.
Ümitsiz olmanın, şikâyet etmenin, memnuniyetsizliğin moda haline geldiği bir dönemde, ümitvâr olmaya niyet etmekle başlamak gerek. Hayat pahalılığı, şehir hayatının stresi, muhatap olduğunuz insanların muhabbetsizliği, nâehil kimselerin hak etmedikleri yerlerde oluşu vs… Hatırınıza gelen ve gelmeyen sebepleri ümitsizlik vesilesi kılmaya niyet ettiyseniz; milletimizin en olmadık demlerde beklenmedik marifetler ortaya koyduğunu hatırlayınız.
Fransız sosyolog Pierre Bourdieu’nun “Sosyal Kapital” olarak adlandırdığı kavram mühimdir. Toplumun diğer fertlerine ve yekününe itimad etmek, bunlara karşı aidiyet hissetmek ve sosyal normları benimsemek temelinde sahip olduğumuz önemli bir sermayedir Sosyal Kapital.
Toplumun refah ve rahatlık demlerinde; özellikle insanların kendilerini emniyette hissettikleri dönemlerde sosyal sermayenin düşmesi beklenir. Gelişmiş toplumların yaygın krizlerinin başında sosyal kapitalin düşmesi gelir. Haydi, Türkçeye çevirelim, sen ağa ben ağa koyunları kim sağa hastalığıdır; gerek toplumdan gerekse fertlerinden yüz çevirmeyi beraberinde getirir.
Dayanışma, diğerkâmlık ve sosyal ihtiyaçlara yönelik ilgi, sosyal kapitalin düşüşü ile düşer. Ne zaman ki, insanlar kendilerini tehdit altında hisseder, ihtiyaçlarıyla yüzleşir, şahsen sığınma ihtiyaçları ortaya çıkar; o vakit, sosyal kapital yükselir. Toplumumuzun sosyal kapitalinin umulmadık anlarda, vehleten ve çok süratli şekilde yükseldiğini kaç kere tecrübe ettik. Bu yorum bir temenni değil, tecrübi tespittir. İki gün evvel yâd ettiğimiz 15 Temmuz hadisesi bu durumun en canlı delili değil mi?
O halde, Hulusi Paşa’nın ikazını tespitini kıymetli bir zaviyeden okumalı. Sosyal kapitali çok kıymetli ve hıyn-i hacette fedakarlık etmek hususunda dünyaya misal teşkil eden bir milletimiz var. Bu milletle savaşa hazırlanmak, dünya yansa yorganının derdinde insanlardan müteşekkil milletlerin savaşa hazırlanmasından elbette daha farklı olacak. Ümitvâr olmalı, endişe etmemeli. Allah büyüktür.