Seni yok sayacaklar, sen daha çok var olacaksın.
Ve dünya havacılık tarihinde bir ilk gerçekleşti. Bayraktar TB-3, kısa pistli bir gemiden kalkış ve iniş yapabilen ilk SİHA olarak dünya tarihine geçti. Bu başarı insansız sistemlerde Türkiye’nin geldiği nokta açısından çok önemli bir gösterge oldu.
Bayraktar TB-3, kısa pistli bir gemiden kalkış ve iniş yapabilen ilk SİHA olarak dünya tarihine geçti. Bu başarı insansız sistemlerde Türkiye’nin geldiği nokta açısından çok önemli bir gösterge oldu.
Türkiye’nin insansız sistemlerde kısa bir süre içeresinde elde ettiği başarılar her geçen gün daha fazla dikkat çekmeye devam ediyor. Gün geçmiyor ki Türkiye’de insansız sistemler başta olmak üzere savunma sanayii alanında yeni gelişmeler yaşanmasın.
Sanayi devrimiyle birlikte başlayan son iki yüzyıllık süreçte birçok kırılma noktasını kaçıran Türkiye, geldiğimiz noktada yakalamış olduğu ivme ile çok önemli bir avantaj elde etti. Savunma sanayi ve kritik teknolojilerin kontrolü noktasında oldukça korumacı bir yönü bulunan Batı, Türkiye’deki bu gelişmeleri de bu anlamda yakından takip ediyor.
Daha bu Temmuz ayı içerisinde, Fransız Savunma Bakanlığı’nın bazı istihbarat birimleri ile Türkiye’nin dron gücüne dair hazırladığı rapor, bu konuda nasıl yakından takip edildiğimizin en büyük göstergesi.
Ülke içinde ise, savunma sanayi alanında elde edilen başarıların millet nezdinde büyük bir hüsnü kabul gördüğü malumunuz. Fakat bu alanda elde edilen başarılardan rahatsızlık duyan bir kesimin olduğu da bildiğimiz ve şahitlik ettiğimiz bir konu.
Özellikle savunma sanayii alanında elde edilen başarıların bazı kalembaz ve kelambazlar tarafından nasıl itibarsızlaştırılmaya çalışıldığını uzun bir süreden bu yana ibret ve hayretle takipteyiz.
Dün akşam saatlerinde TB3 SİHA sisteminin uzun ve meşakkatli çabalar sonucunda TCG Anadolu gemisi üzerindeki kısa pistten otonom bir şekilde hem kalkış hem de iniş yapması yine adeta bir turnusol etkisi gösterdi.
Dünya basını konuyu nasıl gördü?
Dünya basınında oldukça yakından takip edilen konu, sayısız habere konu edildi. Yapılan haberlerde bu başarının dünya havacılığında bir ilk olduğu vurgulanırken, denizlerde elde edilecek insansız sistemlerin muharebe sahasını nasıl etkileyeceği üzerine teknik yazılar da kaleme alındı.
Ukrayna sahasında kullanılan dronların konvansiyonel harplerin gidişatına nasıl tesir ettiğine dair sayısız yazının kaleme alındığını zaten takip ediyoruz. Şimdi, Türkiye’nin mavi sularda elde edeceği bu yeni kazanımın ne tür etkiler oluşturabileceği konusu elbette göz ardı edilecek bir konu değildi, öyle de oldu.
Peki ya Türkiye’de durum ne?
Bu başarının kolayca elde edilmediğini bizzat Selçuk Bayraktar’ın sosyal medya hesabından yaptığı açıklamalar üzerinden biliyoruz. Sosyal medyanın istenildiği takdirde toplumu bilgilendirmede nasıl stratejik bir rol oynayabileceğini bu paylaşımlar üzerinden bir kez daha öğrendik. Baykar, TB3’ün bu başarıyı elde edebilmesi için bir yıl içerisinde doksandan fazla uçuş testi gerçekleştirdiğini ve sanal ortamda 10 binin üzerinde iniş ve kalkışın simüle edildiğini sıklıkla paylaşarak sürecin zorluklarını gösterdi.
TCG Anadolu üzerine insansız bir sistemin iniş ve kalkış yapacağı açıklaması geldiği andan itibaren şirazesi kaymış açıklamalar yaparak bunun hiçbir şekilde mümkün olamayacağını ekran ekran gezerek anlatanlar, elde edilen bu başarıdan son derece mutsuz olmalılar ki ağızlarını bıçak açmıyor.
Tüm milli günlerimizde büyük bir iştiyak içinde okuduğumuz Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın ‘Mustafa Kemal’in Kağnısı’ şiirindeki cepheye ulaştırılması gereken kutsal yük, meğer bazı isimler için sadece şiirde geçen sözlerden ibaretmiş.
Mesela Soner Yalçın dün Sözcü Gazetesine veda ederken ‘Dün nasıl Kurtuluş Savaşının yayın organı Hakimiyet-i Milliye varsa bugün de Sözcü var’ dese de o Sözcü Gazetesinde TB3’ün TCG Anadolu gemisine inişine dair tek satır bir haber yoktu.
İnsan elbette soramadan edemiyor bu nasıl bir Hakimiyet-i Milliye anlayışı ki tek satır haber yapamıyorsunuz diye.
Emekli bir amiral haftalarca böyle bir piste iniş kalkış yapmanın mümkün olmadığını, dünyada SİHA gemisi diye bir kavramın olmadığını, birazda korkunç bir yüz ifadesiyle defalarca anlatmış olsa da son 48 saatten bu yana tek kelam etmedi ya da edemedi.
Sanırım biraz enerji ve veri topladıktan sonra kendi içine düştüğü açmazı rasyonalize edecek açıklamalarla konuşmaya başlayacaktır.
Halk TV ve Tele1 gibi muhalefete destek veren yandaş medya organlarında ve Medyascope gibi fonlanan medya organlarında da bu konuya dair tek bir haberin çıkmamış olması, olayın organize bir ‘görmeme, duymama ve dile getirmeme’ haberciliği olduğu noktasında bizleri ikna ediyor.
Keza yine Karar Gazetesi TB3’ün rampa kalkış desteğini başarıyla geçtiğine dair daha öncesinden haber yapmışsa da TCG Anadolu’ya iniş ve kalkışa dair kapsamlı bir haber yapmamış.
Ya bu test esnasında bir başarısızlık olsaydı?
Aslında söz konusu iniş ve kalkış esnasında bir başarısızlık olsaydı, bu yayın organlarının haberi sür manşetten vereceklerinden zerre kuşkumuzun olmaması gerekir. HÜRJET uçağının ilk test uçuşunda emniyet gerekçesi ile iniş takımlarını kapatmadan uçması dahi nasıl eleştiri konusu yapılmıştı.
Konu sadece TB3 ile mi sınırlı?
Elbette konu sadece TB3 ile mahdut bir konu değil.
Muhalefete yakın medya organlarında bu iki yüzlü yayıncılığın tıpkı muhalefet gibi ısrarla nasıl sürdürülebildiğini hayretler içinde izliyoruz. Bir taraftan ‘Kuvvacı gelenekten geliyoruz’ sloganları atılırken diğer taraftan Suriye ve Irak’tan asker çekilmesi kararına nasıl destek verildiğini görebiliyoruz.
Gazi Meclis’te urgan fırlatanların, 2023 seçimleri öncesinde yayınlanan ‘Politikalar Mutabakat Metni’ içinde tek satır PKK ve YPG kelimesinin geçmemesine nasıl sessiz kaldıklarını da biliyoruz.
İhraç istemiyle disipline sevk edilen teğmenler konusunda ‘Mustafa Kemal’in askerleriyiz’ cümlesini slogan olarak bu medya platformlarında manşete çekenlerin ‘TSK kimyasal silah kullandı’ iftirasını atanlarla nasıl kol kola olduklarını da biliyoruz.
FETÖ konusunda ‘Ali Dibo’ haberleri yapanların, bu haberlerin öznesi olan adaya tıpış tıpış giderek sandıklarda destek verdiklerini de biliyoruz.
Bugün ‘Mustafa Kemal’in askeriyiz’ cümlesini kendilerine kalkan yapanların, öldürülen PKK’lı teröristlerin resimlerinin sergilendiği hafıza odası diye isimlendirilen odalarda, ‘Mustafa Kemal’in askerleri değil generali olsanız ne yazar, it sürüleri’ diyen Sırrı Sakık ile nasıl sarmaş dolaş pozlar verdiklerini de biliyoruz.
Liste uzadıkça uzar.
En iyisi biz konuyu geçtiğimiz günlerde vefatının sene-i devriyesi olan merhum Sezai Karakoç’un kaleminden bir satır ile sonlandıralım: Seni yok sayacaklar, sen daha çok var olacaksın.