Siyah beyaz filmlerin unutulmaz jönü: Ayhan Işık
Türk sinemasının Taçsız Kral'ı Ayhan Işık'ın vefatının üzerinden 43 yıl geçti.
"Sezercik", "Acı Hayat", "Küçük Hanım", "Otobüs Yolcuları", "Üç Tekerlekli Bisiklet" ve "Kanun Namına" adlı yapımların da aralarında bulunduğu çok sayıda filmde başrol oynayan Ayhan Işık'ın vefatının üzerinden 43 yıl geçti.
Asıl ismi Ayhan Işıyan olan sanatçı, 5 Mayıs 1929'da İzmir'de Selanik göçmeni bir ailenin 6. çocuğu olarak dünyaya geldi.
1967 yılında Ses dergisi için kaleme aldığı bir yazıda, kendisinin "büyük şehir çocuğu" olduğunu belirterek, yaşam hikayesini şu sözlerle anlatmıştı:
"Ailemin en küçük çocuğuydum. Üç kız, iki erkek kardeşim vardı. Dört aylık bir bebekken İstanbul'a göç etmişiz. Zaten, annem ve babam, İzmir'e Selanik'ten gelmiş. Yunan işgali üzerine, Osmanlı İmparatorluğu'nun bu güzel şehrini terk edip 'muhacir' olmuşlar. İstanbul'da Saraçhanebaşı'ndaki, babamın büyük saraç dükkanı hala gözümün önündedir.
Altı yaşındayken babasız kaldım. İlkokulu Bomonti'deki 44. Okul'da bitirdim. Ortaokula başladığım günlerde Babıali'ye geldim. Çünkü okula gidebilmek İçin çalışmak zorundaydım. Gazete ve dergilerde hikaye ve kapak resimleri çizmeye başlamıştım. İlk kazandığım parayı sanki dünmüş gibi hatırlarım; 14 lira. Eve koşup anneme verdiğim bu müjdeyi hiç unutmam. Yaz tatilinde Paşabahçe Şişe ve Cam Fabrikası'nda kırık şişe kontrolörlüğü yaptım. Haftada 25 lira alıyordum. Vapurla gidip gelirken boş durmuyor, mecmuaların ısmarladıkları ve illüstrasyon denilen renkli resimleri çiziyordum. Şirket-i Hayriye'nin 63 numaralı Sütlüce vapuru, sanki benim resim atölyem olmuştu."
"Artist" yarışmasında, Belgin Doruk ile birinci oldu
Bir süre İstanbul Darphanesinde ressamlık yapan Işık, İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümünde okurken derslerine giren öğretmenlerinden biri Bedri Rahmi Eyüboğlu oldu. Okulda Fikret Otyam, Altan Erbulak, Remzi Raşa, Adnan Varınca, Nedim Günsür, Orhan Peker ve Turan Erol ile dönem arkadaşı olan sanatçı, 1953'te mezun oldu.
Ayhan Işık, akademiye devam ederken, yazı işleri müdürlüğünü Sezai Solelli'nin yaptığı, o dönemin tek sinema dergisi olan Yıldız mecmuasına ressam olarak girdi. Solelli'nin teşvikiyle derginin 1951'de açtığı "Artist" yarışmasına katılan sanatçı, Belgin Doruk ile birinci oldu ve 22 yıl kamera karşısında Doruk ile çalıştı.
Arkadaşlarının Hollywood starı Clark Gable'a benzettiği Ayhan Işık, yarışmadaki derecesinin ardından, Işıyan soyadını "Işık" olarak değiştirdi.
Usra sanatçı ilk kez, 1951 yapımı "Yavuz Sultan Selim ve Yeniçeri Hasan" filmindeki yardımcı rolüyle beyazperdede gözüktü.
Hollywood'un kapısını 1959'da araladı
Hollywood yapımlarında da oynamak isteyen sanatçı, 1959'da ABD'ye giderek bazı filmlerde küçük roller aldı ve sinema konusunda araştırmalarda bulundu. Türkiye'ye döndükten sonra, setteki oyuncuların hakları ve disiplini konusunda ilkeli bir davranış sergileyen Işık'ın bu duruşu, Türk sinemasındaki birçok yapımcıya da örnek oldu.
Yeşilçam yıldızlarının 1970'lerde sahneye çıkma ve plak doldurma modasına uyan sanatçı, 1972'de Münir Nurettin Selçuk'tan ders alarak, klasik Türk müziği dalında sahne denemeleri yaptı ve 45'lik bir plak doldurdu.
Usta oyuncu, çeşitli reklam filmlerinde de rol aldı, 1975'ten sonra ise oyunculuğun yanı sıra yapımcı, senarist ve yönetmen olarak Türk sinemasına katkıda bulundu.
İşine saygılı bir oyuncuydu
Ayhan Işık, 1976'da başrolünde yer aldığı ve yönetmen koltuğuna oturduğu "Örgüt" filmini çekti. Aynı yıllarda İtalyan yapımcılarla çektiği ve başrolünü Klaus Kinski ile paylaştığı "La Mano Che Nutre La Morte" ve "Le Amanti Del Mostro" filmlerini yaptı. Bu filmler, İtalya'nın yanı sıra Avrupa'nın bazı ülkelerinde vizyona girse de Türkiye'de sansür nedeniyle seyirciyle buluşamadı.
Yeşilçam'da genellikle tuttuğunu koparan, mert, bıçkın mahalle delikanlısı karakterlerine hayat veren sanatçı, 200'e yakın filmde rol aldı.
Ayrıca, sanatçının 1970'li yıllarda yazmaya başladığı ve vefatından sonra tefrika halinde yayımlanan "Hayatım" adlı hatırat kitabı ile yazıp, çizdiği "Aşka İnanmıyorum" adlı resimli romanı bulunuyor.
Özel yaşamında gösterdiği özen ve eşine olan sevgisini her fırsatta dile getiren sanatçının, Gülşen Işık ile evliliğinden 1962'de Serap adını verdiği kızı dünyaya geldi.
Eşi Gülşen Işık, TRT Arşiv'de yer alan Haldun Dormen'le gerçekleştirdiği söyleşide şunları anlatmıştı:
"17 yıl evli kaldık. Sinemada yaşadığı problemleri her zaman eve getirirdi. Baştan sona bana anlatırdı. Sonra rahatlar ve uyurdu böylelikle. Ben sabaha kadar uyuyamazdım. Yapımcı olduktan sonra sorunlar daha da fazlalaştı. Yazıhanede gidip, film çektiği zamanlar ona yardım ediyordum. Her film çekiminde sabah 8'den akşam 8'e kadar yazıhanede otururduk. Herkesle ben muhatap olurdum. Yerine göre yumuşak, yerine göre sert biriydi. Çok farklı roller oynadığı için evde de çok farklı hallerde olurdu. Bazen rolünün tesirinde kalırdı."
Ayhan Işık, 13 Haziran 1979'da İstanbul'da Bebek'teki evinin balkonunda istirahat ettiği sırada beyin kanaması geçirdi. Üç gün yoğun bakımda kalan sanatçı, 16 Haziran 1979'da henüz 50 yaşındayken hayatını kaybetti.