The Diplomat: Nadir toprak elementleri, ülkeler için ulusal güvenlik meselesi haline geldi

Nadir toprak elementleri, ülkeler için ulusal güvenlik meselesi haline geldi. Elementler, Çin ve ABD arasında yeni bir soğuk savaş sürecini tetikliyor. Peki bu elemenler neler ve en fazla hangi sektörleri etkileyebilir?

1. resim

Nadir toprak elementlerine erişim, dünyada önemli bir ulusal güvenlik meselesi ve Çin ile ABD arasında artan rekabetin önemli başlıklarından birisi haline geldi.

Dünyada devam etmekte olan enerji dönüşümü, küresel ekonomiyi hidrokarbon bağımlı bir sistemden, hızlı bir şekilde mineral yoğunluklu bir sisteme dönüştürdü.

Küresel olarak ortaya konulan karbonsuzlaşma politikaları, temiz enerji teknolojileri ve elektrikli araçlar için gerekli olan lityum, nikel, kobalt, grafit, bakır, alüminyum ve nadir toprak elementlere olan talebi aşırı derecede artırdı.

Örneğin tipik bir elektrikli araç, geleneksel bir arabaya kıyasla altı kat daha fazla nadir toprak elementi gerektirmektedir.

Uluslararası Enerji Ajansı (IEA), 2017'den 2022'ye kadar lityum talebinde üç kat, kobalt talebinde yüzde 70 ve nikel talebinde yüzde 40'lık bir artış olduğunu ortaya koyan bir rapor yayınladı. Rapora göre; özellikle enerji sektörü 2010'ların ortalarından bu yana nadir toprak elementi için en önemli talebi üreten sektör haline geldi.

Enerji depolamaya yönelik lityum-iyon piller için büyüyen pazar ise özellikle pil üretimi için küresel kobalt talebini 26 kat arttırdı ve bu büyümenin yüzde 82'si Çin'de gerçekleşti.

Ülkeler ekonomilerine güç veren enerji sistemlerini yeşillendirme yolunda ilerledikçe, enerji güvenliği arayışı, çıkarma ve rafine etme süreçlerinden kaynaklanan çevre ve yerel topluluklar üzerindeki olumsuz dışsallıkları en aza indirerek nadir toprak elementlerine uygun fiyatlarla güvenilir erişim sağlamaktan ayrılamaz hale geliyor.

Enerji dönüşümü için gerekli olan birçok kritik maden, halihazırda petrol veya doğal gazdan daha büyük bir coğrafi yoğunlukla üretilmektedir. Örneğin, 2019 yılında Demokratik Kongo Cumhuriyeti küresel kobalt üretiminin yaklaşık yüzde 70'ini gerçekleştirirken, Çin, tüm dünyadaki küresel nadir toprak elementlerin üretiminin yaklaşık yüzde 60'ına katkıda bulunmuştur.

Dahası, bu kritik minerallerin madencilik, işleme ve rafine etme, üretim ve nihai kullanımı kapsayan tedarik zincirleri ağırlıklı olarak başta Çin olmak üzere birkaç ülke tarafından kontrol ediliyor.

Diğer yandan; kaya gazı devriminin itici gücüyle Amerika Birleşik Devletleri, 2018'den bu yana dünyanın en büyük petrol üreticisi ve 2011'den bu yana da en büyük doğal gaz üreticisi konumuna geldi.

Amerika'nın hidrokarbon ithalatına olan bağımlılığını önemli ölçüde azaltmış olsa da, Amerika Birleşik Devletleri temiz enerji teknolojilerini ve altyapısını büyütmek için büyük ölçüde maden ithalatına bağımlı olmaya devam ediyor. ABD Jeolojik Araştırmalar Kurumu'nun (USGS) 2022 Kritik Mineraller Listesi'nde yer alan 50 mineralden 12'sinde tamamen ithalata bağımlı olan ABD, 31'inde ise tükettiğinin yarısından fazlasını ithal ediyor.

Tüm bu veriler; ABD'nin ithalata bağımlılığı ve Çin'in kritik malzeme ve nadir toprak elementi tedarik zincirlerindeki hakimiyeti, Pekin ve Washington arasındaki geniş stratejik rekabet bağlamında yeni bir perdenin açılmasına neden oluyor.

Özellikle, Amerika Birleşik Devletleri'nin en önemli 25 nadir toprak elementi tedarikinin yarısından fazlasında Çin'e bağlı olması durumu daha da stratejik bir hale getiriyor.

En fazla hangi sektörler etkilenebilir?

ABD'nin en büyük savunma sanayi firmaları nadir element ve minarelleri üretim süreçlerinde yoğun miktarda kullanıyor.

Örnek olarak; Patriot füzelerinin imalatçısı olan Rytheon ile F-35 gibi savaş uçaklarını üreten Lockheed Martin nadir minarel ve elementlere füze güdüm sistemlerinin ve sensörlerin üretiminde ihtiyaç duyuyor.

Diğer bir örnek ise teknoloji şirketlerim de yaşanabilir. Yine örnek olarak; dünyanın en değerli şirketlerinden Apple, bu elementleri iPhoneların kameralarında ve hoparlörlerinde kullanıyor.

Ülkeler elementleri nasıl koz olarak kullanabilir?

Çin daha önce de bu elementlerin ihracatını bir koz olarak kullanmıştı.

2010 yılında Çinli bir balıkçı gemisinin kaptanının Japonya tarafından gözaltına alınmasıyla iki ülke arasındaki ilişkiler gerilmiş, Pekin yönetimi Japonya'ya nadir toprak elementi satışını tamamen durdurmuştu.

Japonya gözaltına alınan Çin'li gemi kaptanını kısa bir süre içerisinde serbest bırakmış ve nadir toprak elementi ihracatı da yeniden başlamıştı.

Eski bir ABD Savunma Bakanlığı yetkilisi olan Eugene Gholz, Reuters'a yaptığı açıklamalarda 2010'da yaşanan gelişmelerin ardından ABD'de hem şirketlerin hem de devletin nadir toprak elementleri stoklarını artırdığını ve olası ambargolara karşı tampon oluşturmaya çalıştığını ifade ediyor.

Gholz, bazı şirketlerin ise bu elementlere bağımlılıklarını azaltarak üretim süreçlerine başka metalleri dahil ettiğini söylüyor.

Tartışma