The Economist: Yüksek teknoloji savaşında yeni bir dönem başladı!

Ukrayna'daki savaş; ortaya çıkardığı üç önemli ders ile yakın gelecekteki savaş anlayışını yeniden şekillendirecek. Yeni teknolojiler ve yeni doktrinler üretmekte başarısız olan büyük ordular, küçük ordular tarafından hezimete uğratılacak. 

1. resim

İngiltere'nin önde gelen yayın organlarından The Economist, Ukrayna savaşının dünyadaki savaş konseptleri üzerindeki etkisinin değerlendirildiği bir analiz yayınladı.

Ukrayna Savaşı'nın; modern savaşların kontrgerilla düelloları ile sınırlı olabileceği veya siber uzayda düşük zayiatlı mücadelelere doğru evrilebileceği beklentilerini paramparça ettiğinin belirtildiği analizde, orduların bu savaştan üç önemli ders çıkarması gerektiği tespitine yer verildi.

Analizde ayrıca, özel şirketlerin savaşlardaki rolünün kritik bir düzeye geldiği belirtilirken, yeni teknoloji ve doktrinler üretemeyen büyük orduların, bunu yapabilen daha küçük ordular tarafından yenilgiye uğratılacağı bir döneme girildiği tespiti yapıldı.

İşte The Economist'de yayımlanan analizin tamamı:

Büyük savaşlar, hem savaşan insanlar hem de ülkeler için büyük trajediler ortaya çıkarır.

Büyük savaşlar ayrıca, küresel güvenlik için ortaya çıkardığı önemli sonuçlarla birlikte, dünyada çatışmalara nasıl hazırlanılacağına dair süreçleri de değiştirler.

İngiltere, Fransa ve Almanya, Gettysburg gibi savaşları incelemek için Amerikan iç savaşına gözlemciler göndermiştir. 1973'teki Yom Kippur Savaşı sırasında yaşanan tank çatışmalarından alınan dersler, Vietnam'da kaybeden Amerikan Ordusu'nun1991'de Irak'ı deviren bir güce dönüşmesini hızlandırmıştır.

Ukrayna'daki savaş, 1945'ten bu yana Avrupa'da yaşanan en büyük savaş olarak kayıtlara geçti ve bu savaş gelecek on yıllar boyunca savaş anlayışını yeniden şekillendirecek.

Ukrayna savaşı; modern çatışmaların, kontrgerilla düelloları ile sınırlı olabileceği veya siber uzayda düşük zayiatlı mücadelelere doğru evirilebileceği beklentilerini paramparça etti.

Bunun yerine Ukrayna savaşı; sivilleri, savaşan tarafların müttefiklerini ve hatta özel firmaları bile içerisine çekebileceğini, en son teknoloji ile üretilen unsurları ve mühimmatları birleştiren, yüksek yoğunluklu yeni bir savaş konseptini ortaya çıkardı.

Diğer yandan; özellikle dünyadaki otokratik rejimlerin, yaklaşmakta olan herhangi bir çatışmada nasıl bir avantaj elde edileceğine dair bu savaşı incelediklerinden emin olabilirsiniz.

Liberal toplumlar artık, sanayileşmiş ekonomiler arasındaki savaşların fazlasıyla gerçek bir olasılık olduğunu kabul etmeli ve buna göre hazırlanmaya başlamalıdır.

Ukrayna savaşı, özellikle üç büyük ders içermektedir.

Birincisi, savaş alanı şeffaflaşıyor. Artık dürbünü ve haritaları unutun. Bunun yerine uyduları, her şeyi görme imkanı sağlayan sensörleri ve drone filolarını düşünün.

Neredeyse samanlıktaki iğneleri seçebilen ve sürekli gelişen algoritmalar aracılığıyla verileri işleyebilen bu imkanlar, örneğin bir Rus generalinin mobil sinyalini veya kamufle edilmiş bir tankın konumunu bulabilir ve bu bilgi daha sonra uydular tarafından cephedeki askerlere iletilebilir. Yada bu bilgi ile düşman unsurları, benzeri görülmemiş bir hassasiyet ile roketler tarafından hedef alınabilir.

Bu şeffaflık düzeyi, gelecekteki savaşların neredeyse tamamen keşfe bağlı olacağı anlamına geliyor.

Savaş alanındaki öncelikler; düşmanı onlar sizi fark etmeden önce tespit etmek, dron, uydu ve sensörlerini kör etmek ve ister siber saldırılar, ister de elektronik savaş unsurları yoluyla elde edilecek olan bilgileri, savaş alana göndermek için kullanılan araçları bozmak olacak.

Ayrıca birlikler; hareketlilik, savaş alanına yayılma, gizlenme ve aldatmaya dayalı yeni savaşma yöntemleri geliştirmek zorunda kalacak.

Yeni teknolojilere yatırım yapmakta veya yeni doktrinler geliştirmekte başarısız olan büyük ordular, bunu yapan daha küçük ordular tarafından yenilgiye uğratılacak.

İkinci ders; yapay zeka çağında bile, savaşın hala yüz binlerce insandan oluşan muazzam bir fiziksel kitleyi, milyonlarca makine ve mühimmatı içerebileceğidir.

Geride kalan süreçte Ukrayna'daki kayıplar her iki taraf için de çok ağır oldu. Hedefleri tespit etme ve onları vurma yeteneğinin artması nedeni ile ölü sayısı sürekli artırıyor. Mühimmat ve teçhizat tüketimi de şaşırtıcı boyutlara ulaştı. Rusya sadece bir yılda 10 milyon mermi kullandı. Ukrayna ise neredeyse ayda 10.000 dron kaybediyor. Hatta Ukrayna, karşı taarruzuna yardımcı olmak için şu anda müttefiklerinden eski tarz misket bombaları bile talep ediyor.

Gelişen teknoloji, eninde sonunda bu fiziksel unsurlar hakkındaki gerçekleri değiştirebilir.

30 Haziran'da Amerika'nın en kıdemli generallerinden birisi olan Mark Milley, önümüzdeki 10-15 yıl içinde gelişmiş silahlı kuvvetlerin üçte birinin robotik unsurlardan oluşacağını öngördüklerini belirtti. Yani; pilotsuz hava kuvvetlerini ve mürettebatsız tankları düşünün.

Ancak bu öngörüye rağmen, yine de orduların bu on yılda da savaşabilmeleri gerekiyor. Bu da, Ukrayna örneğinde olduğu üzere yüksek kayıp oranlarına hazırlanmak için stokları yenilemek, çok daha büyük ölçekte donanımlar üretmek için endüstriyel kapasiteleri artırmak ve orduların insan gücü rezervlerine sahip olmasını sağlamak anlamına geliyor.

11-12 Temmuz tarihlerinde Vilnius'ta yapılacak olan NATO Zirvesi, Batılı ülkelerin ittifaklarını bu hedeflerle yeniden canlandırmaya devam edip edemeyeceklerinin bir testi olacak.

Üçüncü ders ise; büyük bir savaşın sınırlarının, geniş ve belirsiz olduğu gerçeğinin teyit edilmiş olmasıdır.

Batı'nın Afganistan ve Irak'taki çatışmaları sırasında, küçük profesyonel ordular savaştı ve sivillere büyük sorumluluklar yüklenmedi. Ancak Ukrayna'da siviller neredeyse tamamen savaşın içine çekildi.

Fakat aynı zamanda, yeni gerçeklikle birlikte savaşlarda sivillerin rolleri de arttı. Örnek olarak taşralı bir büyükanne, bir akıllı telefon uygulaması aracılığıyla topçu ateşini hedefine doğru yönlendirmeye yardımcı olabilir hale geldi.

Ukrayna'daki savaş, ülkelerin savunma-sanayi komplekslerinin ötesinde, özel şirketlerin de çok önemli olduğunu ortaya çıkardı. Ukrayna elde ettiği verileri, bir yazılım aracılığı ile yurtdışındaki özel bir şirketin bulut sunucularında barındırıyor. Finlandiya merkezli özel firmalar Ukrayna'ya hedefleme verileri sunarken, Amerikan firmaları ise uydu iletişimlerini sağlıyor.

Bu gelişmeler göz önüne alındığında şüphesiz savaşlar için yeni sınırlar da şekilleniyor. Zira; bu imkanları taraflara sağlayan özel şirketler, fiziksel çatışma bölgelerinin dışında olsa bile, sanal veya silahlı saldırıya maruz kalabilir ve hedef haline gelebilirler.

Hindistan ve Çin arasında dünyanın bir ucunda gerilim yaşanabilir. Tayvan konusunda bir Çin-Amerikan çatışması ortaya çıkabilir. Bunlar; daha fazla hava ve deniz gücüne, uzun menzilli füzelere ihtiyacı artıracak ve ticarette aksamalara yol açacaktır.

Diğer yandan karşılıklı olarak nükleer kullanım tehdidi, muhtemelen Ukrayna'daki tırmanışı sınırlandırdı. Sonuç olarak NATO, nükleer silahlara sahip olan bir düşmanla doğrudan çatışmaya girmedi. Rusya'nın nükleer tehditleri ise şu anda azalmış durumda.

Ancak Tayvan konusunda yaşanacak bir çatışmada Amerika ve Çin, özellikle erken uyarı ve komuta ve kontrol uyduları devre dışı bırakılırsa, nükleer tırmanışa yol açabilecek şekilde birbirlerine saldırma eğiliminde olacaklardır.

Gelinen noktada liberal toplumlar için en büyük yanlış, silahlı kuvvetlerini modernleştirmenin maliyetlerinden ve çabalarından geri adım atmak olacaktır. Zira hiçbirisi, büyük ve sanayileşmiş ekonomiler arasındaki böyle bir çatışmanın bir defaya mahsus olacağını varsayamazlar.

Otokratik ve istikrarsız bir Rusya, önümüzdeki yıllarda Batı için bir tehdit oluşturabilir. Diğer yandan Çin'in artan askeri gücü, Asya'da istikrarı bozan bir faktör, otokrasinin küresel olarak yeniden canlanması ve çatışmaların artmasını daha olası hale getirebilir.

Ukrayna'da sergilenen yeni tür endüstriyel savaştan ders çıkarmayan ordular, ders çıkaranlara karşı kaybetme riskiyle karşı karşıya.

Kaynaklar

Tartışma