gdh'de ara...

The Hill: Türk seçmenler, kilit NATO ülkesine kimin liderlik edeceğini belirleyecek

Türk seçmenler yeniden sandık başına giderek, kilit bir NATO ülkesine kimin liderlik edeceğini belirleyecek. Oylamadan önce beklenen sonucun aksine, Erdoğan kazanmak için artık çok daha avantajlı konumda.

1. resim

ABD'nin önde gelen yayın organlarından The Hill, Türkiye'de Pazar günü gerçekleşen seçim sonuçlarının ve 28 Mayıs'ta gerçekleşecek olan ikinci turun olası etkilerin değerlendirildiği bir analiz yayımladı. 

Türkiye'deki seçimlerin ilk turunun, enflasyon ve deprem gibi nedenlerle çok daha farklı sonuçlanmasının beklendiği belirtilen analizde, ancak seçmenlerin beklentilerin aksine Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı tercih ettiği belirtildi. 

Analizde ayrıca, AGİT gözlemcilerinin "katılım oranı yüksek ve rekabetçi ortam sağlandı" ifadelerine rağmen, hiçbir veriye dayanmayan bir anlayışla, ortamın Erdoğan'a "haksız avantaj" sağladığı iddia edildi. 

İşte The Hill'de yayımlanan analizin tamamı: 

Türk seçmenler, ülkeye muhafazakar Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın mı yoksa ana rakibi olan laik Kılıçdaroğlu'nun mu liderlik edeceğine karar vermek için iki hafta içinde ikinci tur seçimler için sandık başına gidecek.

İkinci tur seçimleri, Türkiye'nin giderek artan "otoriter cumhurbaşkanı yönetiminde" üçüncü bir döneme mi yoksa Kemal Kılıçdaroğlu'nun iddia ettiği daha demokratik rotaya mı gireceğine karar verecek.

Milliyetçi Erdoğan, önceki yıllarda olduğu gibi son derece saldırgan bir kampanya yürüttü. Ülkenin "Kürt yanlısı partisinin" desteğini almış olan Kılıçdaroğlu'nu “teröristlerle” işbirliği yapan ve sapkın LGBTQ haklarını destekleyen bir kişi olarak tasvir etti.

Sonuç olarak; laik ilkeler üzerine kurulmuş, çoğunluğu Müslüman olan ülkenin dindar bir lideri olarak Erdoğan, muhafazakar seçmenlerin desteğini aldı.

Enflasyonun vurduğu seçmenleri etkilemek amacıyla, Türkiye'nin yerli savunma sanayi ve altyapı projelerini sergilerken, maaşları da artırdı ve elektrik-gaz faturalarını sübvanse etti.

Bazı seçmenler açıklanan sonuçların Erdoğan'a seçmenleri ikna etmesinin önemine değindi.

Türkiye'de bir seçmen olan Sena Dayan, Erdoğan ittifakına oy verdiğini ancak ikinci tur sonucunun ortaya çıkmasına üzülmediğini belirtti.

Diğer seçmenlerin açıklamaları da aslında Türkiye'nin ne kadar kutuplaştığını gösterdi.

İstanbul'da yaşana bir seçmen olan Suzan Devletşah;

"Sonuçlardan hiç mutlu değilim. Türkiye'nin geleceğinden endişe ediyorum"

ifadelerini kullandı.

Kılıçdaroğlu, modern Türkiye'nin kurucusu tarafından kurulan laiklik yanlısı ana muhalefet partisinin başında bulunuyor. İfade özgürlüğü ve diğer demokratik geri adım biçimlerine yönelik baskıları tersine çevirme ve yüksek enflasyon ve para birimi devalüasyonu ile hırpalanmış bir ekonomiyi onarma vaatleri üzerine kampanya yürüttü.

En son resmi istatistikler, enflasyonu yaklaşık %86'dan yaklaşık %44'e düşmüş gösteriyor. Ancak bağımsız uzmanlar enflasyonun çok daha yüksek olduğunu tahmin ediyor.

Ancak sonuçlar, bu unsurların seçmenleri beklendiği gibi sarsmadığını ortaya koydu. Türkiye'nin muhafazakar merkez seçmeni ezici bir çoğunlukla iktidar partisine oy verirken, Kılıçdaroğlu'nun ana muhalefeti batı ve güneydeki kıyı illerinin çoğunu kazandı.

Batılı ülkeler ve yabancı yatırımcılar, Erdoğan'ın ekonomideki alışılmışın dışında liderliği ve Avrupa ile Asya'yı kapsayan ülkeyi birçok büyük diplomatik müzakerenin merkezine koymaya yönelik başarılı çabaları nedeniyle sonuçla özellikle ilgileniyorlardı.

Erdoğan, yaşam maliyeti krizi ve Şubat depreminin etkileri nedeniyle, eleştiri rüzgarlarıyla karşı karşıya kaldı. Ancak ittifakı parlamentodaki hakimiyetini sürdürürken, Erdoğan artık ikinci turda kazanmak için iyi bir konumda.

Yüksek Seçim Kurulu'na göre, ön sonuçlara göre Pazar günü Erdoğan yüzde 49,5, Kılıçdaroğlu yüzde 44,9 ve üçüncü aday Sinan Ogan yüzde 5,2 oy aldı.

Yener, geriye kalan sayılmamış oyların Erdoğan'ı kesin zafere ulaştırmak için yeterli olmadığını belirterek, ikinci turun yapılacağını açıkladı. 2018'deki son cumhurbaşkanlığı seçimini Erdoğan ilk turda oyların %52'sinden fazlasını alarak kazanmıştı.

2003 yılından bu yana Türkiye'yi başbakan ya da cumhurbaşkanı olarak yöneten Erdoğan, Pazar günkü seçimi hem kendisi hem de ülke için bir zafer olarak resmetti.

Pazartesi günü sosyal medyada, kendisine ve ittifakına verilen oyların ulusun güvenini teyit ettiğini, ancak kendisini kesin bir zaferden yarım puanla koruyan sonuçlara saygı duyduğunu da sözlerine ekledi.

Erdoğan;

"İnşallah 14 Mayıs'tan itibaren oylarımızı artırarak, 28 Mayıs seçimlerinden galip çıkacak ve tarihi bir galibiyet elde edeceğiz."

ifadelerini kullandı.

Kılıçdaroğlu ise, ikinci tur seçimlerinin yapılacağı açıklandığı sıralarda sosyal medyadan, meydan okurcasına konuştu:

Kılıçdaroğlu;

"Umutsuzluğa kapılmayın. Ayağa kalkıp bu seçimi birlikte kazanacağız."

ifadelerini kullandı.

74 yaşındaki Kılıçdaroğlu ve partisi, 2010'da başa geçtiğinden bu yana önceki tüm cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerini kaybetmişti.

Diğer yandan üçüncü aday Sinan Oğan, seçimlerin ikinci tura çıkması halinde kime destek vereceğini henüz açıklamadı.

İlk sonuçlara göre, Erdoğan'ın partisi ve müttefikleri Meclis'te 322 sandalye elde ederken, muhalefet 213 sandalye kazandı ve kalan 65 sandalye "Kürt yanlısı" ve solcu bir ittifaka gitti.

Anadolu Ajansı tarafından açıklanan sonuçlar, Erdoğan'ın partisinin depremin vurduğu bölgeye hakim olduğunu ve cumhurbaşkanını geleneksel olarak destekleyen bu bölgedeki 11 ilden 10'ununda Erdoğan'ın kazandığını gösterdi.

Türkiye'de seçmenin yaklaşık yüzde 89'u, yurt dışında ise seçmenin yarısından fazlası sandığa gitti. Hükümetin yıllar boyunca ve özellikle 2016 darbe girişiminden bu yana ifade ve toplanma özgürlüğünü bastırmasına rağmen, Türkiye'de seçmen katılımı geleneksel olarak güçlü oluyor.

AGİT'in seçimi izleyen gözlemci misyonunun lideri Michael Georg Link, seçimlerin rekabetçi bir ortamda yapıldığını ancak yine de bunun sınırlı olduğu değerlendirmesinde bulundu.

AGİT gözlemci heyeti ise; seçimlerin Türk demokrasisinin dayanıklılığını gösterdiğini söylerken, kamu kaynaklarının kullanılması, medyanın Erdoğan lehine olması, yanlış bilgi yaymanın suç sayılması ve çevrimiçi sansür gibi unsurların Erdoğan'a "haksız avantaj" sağladığını kaydetti.

Kaynaklar

Tartışma