The Jerusalem Post: İsrail, “ilhak mı güvenlik mi?” tercihi ile karşı karşıya!

İsrail, sıkı İsrail yanlısı olan Trump ve kabinesinin desteğini nasıl kullanacak? Yeni Trump yönetimi İsrail'in ilhak planlarına ve savaştaki hedeflerine destek verecek mi?

1. resim

İsrail'in önde gelen yayın organlarından The Jerusalem Post'da, Netanyahu yönetiminin Batı Şeria'yı ilhak ederek yeni bir işgal hamlesi yapacağına dair planların ve Trump yönetimi sonrası İsrail'in olası adımlarının değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.

Yeniden ABD Başkanı olan Trump'ın ve Dışişleri Bakanı olarak belirlediği Marco Rubio'nun, İsrail'e destek konusunda büyük bir fırsat olduğu iddia edilen analizde, İsrail Maliye Bakanı Smotrich'in Batı Şeria'nın ilhakı için yaptığı son çağrısının İsrail'e zarar vereceği ve bunun yerine Trump yönetimi ile İran'a odaklanılması gerektiği belirtildi.

Analizde ayrıca; böyle bir adımın İsrail'i hem uluslararası arenada hem de Arap dünyasında daha fazla izole edeceğine ve yeni bir intifada süreci yaratarak, İsrail için zor bir dönemi tetikleyeceğine dikkat çekildi.

İşte The Jerusalem Post'da yayınlanan analiz:

İsrail bir seçimle karşı karşıya. Batı Şeria'nın ilhakını sürdürmek ya da İran ve bölgesel güvenlik tehditlerine odaklanmak.

İsrail Maliye Bakanı Bezalel Smotrich'in Batı Şeria'nın ilhakı için yaptığı son çağrı İsrail'i belirleyici bir yol ayrımına getirdi.

Smotrich, Batı Şeria'daki Judea ve Samaria üzerinde İsrail egemenliğini sağlamak için yeni bir adım atmayı öngörüyor ve yeni gelen Trump yönetimi, bu hedef doğrultusunda potansiyel bir müttefik olarak görüyor.

Ancak İran'ın durmak bilmeyen nüfuz mücadelesinden Hizbullah ve Hamas'la devam eden çatışmalara kadar artan bölgesel tehditlerin ortasında İsrail, odaklanılması gereken çok daha acil önceliklerle karşı karşıya.

Smotrich yaptığı açıklamada İsrail'in 2025 yılında egemenliğini Batı Şeria'ya kadar genişletmesini umduğunu ve Washington'un desteğini kazanmak için hükümeti yeni yönetimle ilişki kurmaya zorlayacağını söyledi.

İsrail'in yeni Dışişleri Bakanı Gideon Sa'ar da henüz bir karar verilmediğini ancak konunun Washington'da gelecek ABD yönetimiyle yapılacak görüşmelerde gündeme geleceğini açıkladı.

Başbakan Benjamin Netanyahu ilhakı uzun zamandır siyasi bir koz olarak kullanıyor ve Smotrich'in açıklamaları da seçilmiş başkan Donald Trump döneminde Washington'un tutumunu ölçmek için bir deneme balonu işlevi görebilir.

Trump'ın dışişleri bakanı olarak atadığı Senatör Marco Rubio, İran konusundaki iddialı tutumuyla tanınıyor ve İsrail'in İran'ın etkisini kontrol altına alma konusundaki tutumuyla örtüşüyor.

Rubio'nun diplomatik bir müttefik olmasıyla İsrail, ilhak peşinde koşarak yeni bir cephe açma riskine girmektense İran'ın emellerine karşı koymak için ABD'den önemli bir destek toplayabilir.

Batı Şeria'nın ilhakı risklerle dolu

İsrail'in Judea ve Samaria'da hayata geçirmek istediği ilhak planı yeni bir fikir değil.

Smotrich'in fraksiyonu uzun zamandır tarihi ve güvenlik gerekçelerini öne sürerek ilhakı savunuyor. Ancak Filistinlilerin, devletlerinin bir parçası olarak gördükleri Batı Şeria'da egemenliği genişletmek, özellikle uluslararası hukuk ve küresel algı bağlamında risklerle dolu.

Dünya güçlerinin çoğu Batı Şeria'daki yerleşimleri yasadışı olarak görüyor ve tek taraflı bir egemenlik hamlesi İsrail için ciddi bir küresel izolasyona yol açabilir.

Ayrıca İsrail, önceki Trump yönetimindeki İbrahim Anlaşması'nı imzalayanlar ülkelerde de dahil olmak üzere, Arap dünyası tarafından daha büyük bir izole tehdidi ile karşı karşıya kalabilir.

Diplomatik sonuçların ötesinde, ilhak Batı Şeria'da şiddetin ve huzursuzluğun artmasına yol açacaktır ve zaten birçok cephede tehditlerle karşı karşıya olan İsrail'in başa çıkmaya hazır olmadığı, potansiyel olarak anlaşılmaz bir Üçüncü İntifada'yı tetikleyecektir.

Gazze'de Hamas ile devam eden savaş ve Lübnan'da Hizbullah'ın süregelen varlığı, yeni bir savaş alanı eklenmeden de yeterince karmaşık. Bu savaşlar kazanılana kadar, meşhur yangına körükle gitme düşüncesi asla olmamalıdır.

İsrail'in öncelikli odak noktası İran'ın kendisine yönelttiği varoluşsal tehdide karşı kendini güvence altına almak olmalıdır.

Bir ilhak hamlesi İran'ı, vekillerini silahlandırarak bölgeyi istikrarsızlaştırma konusunda daha da cesaretlendirebilir ve potansiyel olarak daha fazla grubu İsrail ile açık bir çatışmaya sürükleyebilir.

Bu İsrail'in göze alamayacağı bir risktir.

İran'a karşı güçlü bir ABD dış politikasının sadık bir savunucusu olan yeni ABD Dışişleri Bakanı Rubio, İsrail'in Tahran'a karşı koymak için ihtiyaç duyduğu desteği sağlama potansiyeline sahip.

Dış politikadaki deneyimi ve İran gibi düşmanlarla yüzleşme konusundaki görüşleriyle Rubio'nun atanması, ABD-İsrail güvenlik işbirliğini derinleştirmek için çok önemli bir fırsat olabilir.

İsrail, bölücü bir ilhak hamlesiyle uluslararası desteği düşmanlaştırmak yerine, bu desteği İran karşıtı konsolide bir cepheye yönlendirmelidir.

İran'ın etkisi vekilleri aracılığıyla İsrail'in sınırlarına sızarken, her kaynak, her diplomatik ilişki ve her stratejik karar bu tehditleri etkisiz hale getirmeye yönelik olmalıdır.

Aksi takdirde İsrail'i dünya çapında çok daha zor günlerin beklediğini bilmek gerekir.

Tartışma