The Jerusalem Post: İsrail, Türkiye'deki seçimlerden büyük dersler çıkarabilir

 İsrail'in Türkiye'deki seçimlerden alacağı çok sayıda ders var. Türk muhalefetinin Erdoğan'ın yerini alma girişimi, ideolojik birleşmeler arasındaki sorunlar ve kampanyadan çıkarılacak sonuçlar...

1. resim

İsrail merkezli Jerusalem Post, Türkiye'de gerçekleşen 14 Mayıs seçimleri hakkında, İsrail'in ve dünyanın ders çıkarması gerektiği fikrine yer verilen bir analiz yayımladı. 

Muhalefet bloğunun tek bir aday etrafında birleşmesinden, HDP'nin desteğinin alınmasına kadar çok sayıda başlıkta İsrail ile ortak yönler aranan analizde, seçim sonucunun ortaya çıkaracağı ortam ile ilgili tespitler de yapıldı.

İşte The Jerusalem Post'da yayımlanan analizin tamamı: 

Türkiye'deki 2023 cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri, genel olarak İsrail'deki demokrasi destekçileri ve İsrail muhalefetindekiler için anlamlı dersler içeriyor.

Recep Tayyip Erdoğan, 20 yılı aşkın bir süredir Türkiye genel seçimlerine, önce mevcut siyasi düzene meydan okuyan Adalet ve Kalkınma Partisi'nin kurucusu, ardından hükümet sistemini yeniden şekillendiren bir başbakan ve son olarak da çok güçlü bir başkan olarak giriyor.

İster Erdoğan'ın başlangıçta Türkiye'nin İran'ın yoluna gittiğine dair spekülasyonlara yol açan İslamcı bağlantısı nedeniyle olsun, ister daha yakın zamanda iktidarda devam etmesinin İsrail-Türkiye ilişkileri ve bölgesel jeopolitik üzerindeki etkisi olsun, Türkiye seçimleri yıllar içinde İsrail'de ilgi uyandırdı.

Son yıllarda İsrail'in Türkiye hakkındaki söylemini yeni bir boyut şekillendirdi. Yedi yıl önce İsrail muhalefeti “İsrail'in Türkiye'ye dönüşmesine” karşı uyarılarda bulundu ve 2020'de Benny Gantz'ın muhalefetteki partisini “Mavi ve Beyaz ya da Erdoğan” kampanya sloganını benimsedi.

İsrail'deki demokrasi yanlısı güçler, Türkiye'deki süreci bu nedenle yakından takip ediyor ve için ipuçları arıyor.

Türkiye'nin son seçimlerinde yaşanan birleşik muhalefet anlayışı, İsrail muhalefet güçleri arasında da yankılanıyor. Çünkü, Türk muhalefetinin Erdoğan'ın yerini alma girişiminden damıtılabilecek çok sayıda ders var.

İttifaklar ve birleşmeler

2023 seçimleri öncesinde çok sayıda Türk muhalefet grubu, tek bir cumhurbaşkanı adayının arkasında güçlerini birleştirdi. Cumhuriyet Halk Partisi'nin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu muhalefet bloğunun adayı olarak kabul edildi. Erdoğan'a karşı birleşik bir cepheyi pekiştirmeye yönelik bu hamle, 2018 başkanlık seçimleri öncesinde başladı ve 2019 belediye seçimlerinde büyük şehirlerde muhalefet adaylarının kazanmasını sağladı.

2023 cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde de bu yol izlendi ve siyasi ve sosyal yelpazenin dört bir yanından altı parti, demokratik düzenin yeniden tesis edilmesi ve parlamenter hükümet sistemine dönüş çağrısında bulunan ortak bir kampanya yürüttü.

Kılıçdaroğlu'nun yanı sıra, kampanyada kilit rol oynayan İstanbul ve Ankara belediye başkanları gibi diğer beş partinin genel başkanları da cumhurbaşkanı yardımcısı olmsk için yarıştı.

İdeolojik olarak bu cephe, kampanya sırasında iyi performans gösterdi, ancak sonuçta beklentileri karşılayamadı.

Bu örnek, İsrail'in parçalanmış siyasetiyle ilgili de bir işaret olarak kabul edilmeli. Türkiye'nin güneydoğusundaki “Kürt etnik azınlığı”, muhalefet cephesiyle anlaşmaya vararak seçimlerde Kılıçdaroğlu'na büyük bir destek sağladı.

Bu, tek bir siyasi çatı altında resmi işbirliği pek olası olmasa da, İsrail'in Arap vatandaşlarıyla yapıcı siyasi ittifaklar kurma umutları için de cesaret verici bir ders.

Ortak Cumhurbaşkanlığı kampanyası, birlik, kararlılık ve kapsayıcı bir ulusal hedefe ulaşmak için farklılıkları bir kenara bırakma isteğini yansıtıyordu. Partiler arasındaki ön anlaşmalar, muhalefet partilerinin ortak siyasi hamleleri formüle etmelerini sağladı.

Öte yandan, bloğun büyük ve ideolojik çeşitliliği, seçilmesi durumunda muhalefetin benimseyeceği politikalar ve ardından gelecek siyasi atamaların kimlikleri konusundaki kesinliği baltaladı.

Bu, örnek olarak dış politika alanında açıkça görülüyordu. Muhalefet bloğu, Erdoğan'ın eski dışişleri bakanı Ahmet Davutoğlu'nun yanı sıra Türkiye'nin Arap ve Müslüman çevrelerindeki konumunu güçlendirmesiyle tanınan ve Batı yanlısı görüşlere sahip eski Türkiye'nin İsrail ve ABD büyükelçisi Namık Tan'ı içeriyordu.

Peki muhalefet kazansaydı diplomatik havayı ikisinden hangisi belirlerdi? Seçmen bunu önceden bilemezdi ve muhalefetin kapsamlı bir seçim platformu yayınlayarak bu belirsizliği gidermeye çalışması gerekiyordu.

Parlamento cephesinde ise bloğun en büyük partisi CHP, birkaç küçük partiyle birleşmeye izin vermek için gelecekteki temsilinin bir kısmından önceden vazgeçti. Seçim sonuçları, birleşmelerin CHP'nin gücünü artırmada başarısız olduğunu ve ideolojik olarak kendisine uzak partilere koltuk devretmek zorunda kaldığını gösterdi.

Bu nedenle, siyasi konsolidasyonlar oluşturulurken, yalnızca seçim gününde karın nasıl maksimize edileceği değil, aynı zamanda gelecekteki bir dönem boyunca etkili parlamento eyleminin nasıl sağlanacağı da düşünülmelidir.

Buna ek olarak muhalefetin, zafer durumunda üst düzey pozisyonlar için atanan, ancak yenilgi durumunda parlamento üyeliği için atanmayan kilit isimlere (belediye başkanlarına) bel bağlaması, çeşitli planlarının gelecekte zayıflaması riskini taşıyordu.

İsrail için alınacak ders, ulusal siyasete girişin, muhalefetin parlamenter faaliyetlerine yer açmak için mevcut pozisyonlardan vazgeçmeye istekli olmak da dahil olmak üzere, tüm adımlarda sonrasını da düşünen adımlar samimi olması gerektiğidir.

Momentum ve umut

Türkiye'de yaşanan bu süreç özellikle seçimler yaklaşırken, muhalefet kampında büyük bir iyimserlik yarattı. Bu kampın son yıllarda tekrar tekrar yaşadığı hayal kırıklıkları ve Erdoğan'ın uzun süreli iktidarının yarattığı çaresizlik duygusu göz önüne alındığında, bu hiç de küçük bir mesele değildi.

Halkın, bu bloğun sorumlu ve ortaklaşa hareket ettiğini hissetmesi, umut uyandırmanın ve değişim için susamışlığı güçlendirme hakkında önemli bir ders içeriyordu.

Kolektif bir muhalefet ittifakının oluşumu, birleştirici ulusal söylem, toplumsal tabuları yıkma ve etnik ve dini azınlıkları meşrulaştırma istekliliği değişimin mümkün olduğu duygusunu verdi. Bu da, seçmen katılımını artırdı ve seçmenleri, muhalefetin seçim günü stratejisinin temel dayanaklarından biri olan sandık merkezi denetimi için gönüllü olmaya motive etti.

Muhalefetin seçim kampanyasına getirdiği küresel boyut da önemliydi ve diğer ülkelerdeki benzer düşünen seçmenler için bir model olarak ortaya çıktı.

Ocak 2023'te İsrail'de demokratik protestoların başlamasından bu yana, İsrail'in diğer ülkelerdeki benzer düşüncelere sahip müttefiklerin deneyimlerinden ders almaya daha çok ihtiyacı var. Bu, Türkiye'deki son seçimlerden çıkan seslerin gerçekten de İsrail'de yankı bulacağına ve değişime yardımcı olacağına dair umut uyandıran hoş bir eğilim.

Tartışma