gdh'de ara...

The Middle East Institute: Orta Doğu'da tarih tekerrür mü ediyor?

Orta Doğu'da tarih tekerrür ediyor ancak, ne Hamas ne de İsrail 1980'lerdeki gibi değil. Savaş, beş cephede topyekûn bir savaşa dönüşebilir ve bölge ülkeleri ilk kez bu süreçten nasibini alabilir.

1. resim

ABD merkezli düşünce kuruluşlarından The Middle East Institute'de, İsrail ve Filistin arasında devam eden çatımaların ve olası sonuçlarının değerlendirildği James Dorsey imzalı bir analiz yayınlandı.

İsrail'in Gazze'ye karşı başlattığı saldırıların, beş cephede topyekün bir savaşa dönüşebileceği uyarısı yapılan analizde, bölye bir durumda İsrail'in sadece bu cephelerde değil, şehirlerde de zor bir süreç yaşayabileceği belirtildi.

Analizde ayrıca, Ortadoğu'da tarihin tekerrü ettiği tespiti yapılarak, sürecin Ortadoğu'ya olası etkileri hakkında öngörülerde bulunuldu.

İşte The Middle East Institute'de yayınlanan analiz:

Gazze savaşından çıkarılacak bir ders varsa o da tarihin tekerrür ettiğidir. Diğer yandan yaşananlar göstermiştir ki; İsrail-Filistin bölünmesinin her iki tarafındaki sertlik yanlıları birbirlerini güçlendirmiştir.

Bu durum, Yaser Arafat'ın Filistin Kurtuluş Örgütü ve İsrailli liderler için, FKÖ'nün 1988'de İsrail'i tanımasından ve 1993 İsrail-Filistin Oslo anlaşmalarından önce de geçerliydi.

İsrail işgali altında Filistin topraklarının işgaline karşı doğan Hamas'ın, Filistin milliyetçiliğine karşı hayali bir panzehir olarak İsrail tarafından zımnen desteklenmesi de öyle.

Son savaşla pekiştirilen sertlik yanlısı tutumlar, insani hassasiyetlerin hiçe sayıldığı bir çatışma olarak ortaya çıktı.

İsrail-Filistin çatışmasını çözme ihtimali olmadan İsrail işgaline karşı direnişin artması kaçınılmazdı ancak Hamas ve İsrail'in çatışmaları nasıl yürüteceklerine dair seçenekleri vardı.

Hamas, İsrail'in askeri ve istihbarat üstünlüğüne dair algıları yerle bir eden, işgalin sürdürülemezliğini ortaya koyan ve sadece geleneksel ABD ve Avrupalı müttefiklerinden değil Kenya ve Hindistan gibi etkili Küresel Güney ülkelerine de veren bir saldırı gerçekleştirdi. Ancak bu saldırı ile kendisine de bölgeye de iyilik yapmadı.

Hamas, DEAŞ tarzı bir çılgınlığa girişmek yerine, saldırısını İsrail askeri tesislerini ve personelini hedef almakla sınırlandırarak hedeflerine daha rahat ulaşabilirdi. Hamas tarafından kaçırılan 100'den fazla rehine arasında bilinmeyen sayıda İsrail askerinin bulunması da bunu kanıtlıyor.

Aynı şekilde İsrail, Gazze'yi taş devrine geri döndürecek şekilde bombalamak yerine Hamas'ın üst ve orta düzey liderlerini hedef alarak öldürmeyi tercih edebilirdi.

Kabul etmek gerekir ki, geçmişte bu tür süreçler iki taraf için de istenen sonucu vermedi. Benzer şekilde, her iki tarafın da uluslararası hukuku ihlal eden mevcut stratejisi de yüksek ihtimalle nihai çözüm için sonuç üretmeyecektir.

İsrail ordusundan emekli Tümgeneral Itzhak Brik;

“Bölgesel bir savaş patlak verirse ve biz buna hazırlıklı olmazsak, felaket yüzlerce kat daha büyük olur. Gazze'deki bir askeri operasyon beş cephede topyekün bir savaşa dönüşebilir"

uyarısında bulundu.

Brik'e göre bu sadece Hizbullah ve Lübnan, Batı Şeria, Suriye ve İran'ı değil, İsrail şehir ve kasabalarını da kapsayan çok cepheli bir savaş haline gelecek.

Tümgeneral Itzhak Brik;

"Bir sonraki aşamada hem karada çok zorlu muharebeler hem de havadan çok zorlu saldırılar olacak. İsrail iç cephesi her gün binlerce füzeyle vurulacak ve sınır boyunca, karşıya geçmek isteyen binlerce savaşçıyla karşı karşıya kalacağız. Ama en büyük felaketle ülke içinde karşılaşacağız. Çünkü on binlerce silahlı Arap tüm ülkeye yayılacak ve biz buna hazırlıklı değiliz."

İfadelerini kullandı.

Londra merkezli Kuveytli Şii Müslüman din alimi Yasir el-Habib ise sosyal medyadan yaptığı değerlendirmede;

"Aramızda kim Siyonist düşmanların zaiyat vermesinden hoşlanmaz ki? Bu haber ilk geldiğinde hepimiz heyecanlandık. Ancak saatler geçtikçe, rastgele öldürülen insanlar ve benzeri durumlarla duygularım kötüleşti.”

ifadelerini kullandı.

Sonuç olarak; İsrail-Filistin çatışmasına yönelik tarihi sürecin tekerrür ettiğine şahitlik ediyoruz ve Orta Doğu'nun diğer bölgeleri de ilk kez bu süreçten dolayı nasibini alabilir.

Tartışma