gdh'de ara...

The New Arab: Afrika'da darbe rüzgarları ve Batı etkisinin sonu

Sahel'deki Fransa karşıtı hareketler, uzun süreli stratejik başarısızlıkların bir sonucu olarak görülebilir. Nijer'deki darbe, bölgede Batı etkisinin sonunu işaret eden bir dönüm noktası olarak kabul edilebilir.

1. resim

İngiltere merkezli The New Arab'da son dönemde Afrika'da yaşanan darbe süreçleri ve darbe ile iktidarı ele geçiren cuntaların Batı'ya karşı yaklaşımlarının değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.

Afrika'da son dönemde gerçekleşen Burkino Faso ve Mali gibi ülkelerdeki darbelerin ardından, yönetime gelen cuntaların başta Fransa olmak üzere Batı askeri varlıklarını ülkeden çıkarmaya çalıştığı belirtilen analizde, son olarak gerçekleşen Nijer darbesinin ise Nijer'in, uluslararası askeri güçler için önemli bir üs konumunda olması nedeniyle ayrı bir önem taşıdığı belirtildi.

Analizde ayrıca; Sahel'deki Fransa karşıtı hareketlerin uzun süreli stratejik başarısızlıkların bir sonucu olduğu ve Nijer darbesinin bölgede, Batı etkisinin sonunu işaret eden bir dönüm noktası olarak kabul edilebileceği belirtildi.

İşte The New Arab'da yayınlanan analiz:

Afrika'daki bir dizi darbeci rejim artık Atlantik ile Kızıldeniz'i birbirine bağlıyor. Geçtiğimiz ay, bir kamera etrafında toplanan bir grup subay Nijer'deki darbeyi duyurmak için ulusal televizyonu ele geçirdi ve Afrika'nın geniş Sahel bölgesinde hükümetin askeri bir darbeyle devrilmesine tanık olan altıncı ülke oldu.

Batı etkisinin azaldığı algısının yaygınlaştığı bir ortamda gerçekleşen darbe, Fransa'nın bölgesel stratejisi ve Rusya'nın kıtadaki artan etkinliğine ilişkin Batı adına hayal kırıklıklarını da ortaya çıkardı.

Birçok ölçüme göre dünyanın en fakir ülkesi olan Nijer, yine de uluslararası askeri güçler için önemli bir üs konumundadır.

Ülkedeki yabancı askeri varlık anlamında en dikkat çekici nokta, ABD tarafından inşa edilen hava üssüdür. Milyonlarca dolarlık üs, ABD Afrika Komutanlığı'nın "Boko Haram'ın kontrol altına alınmasının" yanı sıra "Sahel'deki şiddet yanlısı aşırılık yanlısı örgütlerin çökertilmesi ve Libya'daki istikrarsızlığın kontrol altına alınması" girişimlerinin merkezinde yer aldı.

Fransa'nın Mali'den çekilmesinin ardından 2022'den bu yana Nijer, Niamey hava üssünde 1.500 Fransız askerine ev sahipliği yapıyor. Fransa'nın başarısızlıkla sonuçlanan Barkhane Operasyonu'nun kalıntıları olan bu güç, aşırılık karşıtı bir işlev görürken Bazoum'un popülaritesine de önemli ölçüde zarar verdi.

Nisan 2022'de müttefiklerinin çoğunlukta olduğu bir parlamentonun aşırılık yanlılarıyla savaşan yabancı güçlerin konuşlandırılmasına devam edilmesi yönünde oy kullanmasını sağlayan Bazoum, ülke içinde uzun süredir ulusal egemenliği tehdit eden işgalciler olarak damgalanan yabancı (özellikle Fransız) askerlerin varlığına karşı kampanya yürüten seslerin tepkisini çekti.

Ağustos 2020'deki bir başka darbenin ardından Fransa'nın Mali ile ilişkilerinin bozulmasının ardından Nijer, bu tür operasyonlar için merkezi bir üs haline geldi ve bununla birlikte yabancı varlığına yönelik önemli yerel ve askeri eleştiriler de beraberinde geldi.

Bu nedenle, potansiyel bir darbe söylentilerinin bir süredir dolaşımda olduğu göz önüne alındığında, Fransız ve ABD'li yetkililerin olayların son dönüşü karşısında gafil avlanmış görünmeleri şaşırtıcıdır.

Nijer, Batı açısından Sahel'deki uluslararası terörle mücadele faaliyetlerinin son sığınağıydı. ABD buradan Libya, Burkina Faso ve Mali'de gözetleme ve insansız hava aracı saldırıları gerçekleştiriyordu. Ülke Fransa için de benzer şekilde önemliydi, bu da yeni cuntanın Paris ile savunma işbirliğini durdurduğunu açıklamasını son derece önemli kılıyor.

Nitekim 7 Ağustos'ta 94 kişilik Fransız senatör grubu, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'a açık bir mektup göndererek "Barkhane Operasyonu'nun başarısızlığından" ve Afrika'da "Fransa'nın silinmesinden" dolayı üzüntülerini dile getirdiler.

Nijer'deki darbe sadece bölgedeki siyasete askeri müdahalelerin endişe verici eğilimine dikkat çekmekle kalmadı, aynı zamanda Rus bayraklarının artık her yerde görüldüğü bölgede Batı etkisinin sonunu işaret eden bir dönüm noktası olarak da öne çıktı.

Orta Afrika Cumhuriyeti ve Mali, Fransa'dan uzaklaşırken, Moskova'da hazır destek buldular. Rus devletinin finanse ettiği özel askeri şirket Wagner, Batı'nın her iki askeri rejime de yaptırım uyguladığı bir dönemde bu boşluğu doldurdu.Uluslararası askeri fonların kritik bir ekonomik can damarı sağladığı Nijer gibi kırılgan bir ülkede, katı uluslararası yaptırımlar, Moskova'nın kıtada dostlar edinmeye çalıştığı bir dönemde Rusya ile daha fazla işbirliğine açık bir kapı bırakacaktır.

Macron'un Sahel'deki Rus dezenformasyonuna ilişkin daha önceki uyarıları göz önüne alındığında, Vladimir Putin şimdi Nijer'de büyüyen boşluğu doldurmaya çalışıyor, ihtiyatlı olmaya çağırıyor ve Batı'nın bu konudaki ataleti karşısında Mali'nin askeri liderine kur yapıyor.

Rusya'nın kıtaya geri dönüşü, Fransız askeri varlığının sınır dışı edilmesi ihtimalini daha olası hale getiriyor. Fransız ordusunun yirmi yıllık beceriksiz müdahalesi, Fransa'nın eski Afrika sömürgelerindeki yeni-sömürgecilik uygulamaları olduğu iddia edilen "Francafrique "e son verilmesini isteyenleri cesaretlendirdi.

Mali ve Nijer'de zayıf yerel yetkilere sahip liderleri destekleyen Fransa'nın müdahalesi büyük tepki çekti. Dış ilişkilerini yeniden dengelemeye çalışan Fas gibi bölgesel güç merkezlerinin algılanan başarısı, Fransa'nın cesaretlendirdiği kişilerin de zararına oldu.

Örneğin son darbe, yabancı rezerv mevduat zorunlulukları ile CFA frankının kullanımına yönelik eleştirileri artırdı. 12'si daha önce Fransa tarafından yönetilen 14 ülkede kullanılan CFA frankları, nesiller boyunca yerel ihracatın aleyhine Fransız mallarının ithalatını kolaylaştırmıştır.

Kısa vadeli dış müdahaleler ve yeni sömürgeci yapıların mirası, son yıllarda Sahel bölgesindeki istikrarsızlığı arttırmıştır. Devam eden darbeler silsilesi, zayıf devletlerin istikrarsızlığa kurban gitmesine izin veren hem yerel hem de uluslararası liderlik eksikliğine bir cevap niteliğindedir.

Libya'ya 2011'de yapılan başarısız dış müdahale, ABD'nin teröre karşı düzensiz ve zaman zaman karışık küresel savaşından doğan daha geniş bir aşırılıkçı etki alanının ortasında bölgeyi kaosla karşı karşıya bıraktı.

Sonuç olarak Sahel'in Batı'nın elinden çıkması, aslında uzun süreli stratejik başarısızlıkların uzun vadeli bir sonucudur. ABD ile Fransa başta olmak üzere Batı ülkelerinin bu gerçekle yüzleşmesi kaçınılmaz bir hal almıştır.

Kaynaklar

Tartışma