The New Arab: Suriye sahnesi, 2024 yılında Ortadoğu'daki fırtınayı tetikleyebilir!

Dünya; İsrail, İran, Lübnan ve Gazze'ye odaklanmışken Suriye sahnesi hareketlenebilir. Suriye'de yaşanabilecek gelişmeler, Ortadoğu'nun çehresini görülmemiş bir şekilde değiştirebilir.

1. resim

İngiltere merkezli The New Arab'da, Ortadoğu'da İsrail, İran ve direniş ekseni olarak adlandırılan gruplar arasındaki gerilim devam ederken, arka planda kalan Suriye'nin çatışmalarda merkez haline gelebileceğinin değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.

Dünyanın; İsrail, İran, Lübnan ve Gazze'ye odaklanmışken Suriye çatışmaların merkezi haline gelebileceği iddia edilen analizde, çok sayıda ülkenin Suriye'deki askeri varlığının ve vekil güçlerin harekete geçebileceği belirtildi.

İşte The New Arab'da yayınlanan analiz:

Siyah kuğu olayı, ne tahmin edilen ne de beklenen ancak yıkıcı sonuçları olan bir olaydır. Orta Doğu'daki duruma baktığımızda, o kadar çok senaryo yazılmış ve analiz edilmiştir ki, büyük bir kesinlik derecesiyle, beklenmedik hiçbir şeyin olamayacağını söyleyebiliriz çünkü her zaman en kötüsü olabilir.

Peki, 2024 yılında herkesin bingo kartlarında yer almayan hangi bölge hareketlenebilir? Bölgenin dinamiklerini ve geleceğini değiştirebilecek hhngi bölge daha kritik hale gelebilir?

Gazze'deki savaşın dalgalanma etkileri İsrail ile Hizbullah ve Husiler arasındaki gerilime doğru devam ederken, mükemmel fırtınayı yaratabilecek bir başka bir sahne daha var: Suriye.

Kısacası, Gazze'deki savaşın siloları izole ettiğini ve mevcut angajman kurallarına tüm tarafların saygı gösterdiğini gözlemliyoruz. Bu durum çatışmanın bölgesel ya da küresel bir çatışmaya dönüşme riskini sınırlandırmasa da azaltıyor denilebilir. Hizbullah'ın İsrail'in tekrarlanan saldırılarına verdiği tepkilere bakıldığında bu durum çok net bir şekilde görülebilir.

Aynı durum Kızıldeniz'deki durum için de geçerlidir ve bu da on yıllardır Kızıldeniz'de geçerli olan "dengeleme yaklaşımının” devamı anlamına gelmektedir.

Amerikan donanmasına ait gemilerin Devrim Muhafızları tarafından yakalanıp serbest bırakıldığı 2016 olayı da bu durumu hatırlatıyor.

Hatta bu listeye Irak da eklenebilir.

Bütün bu noktaların dışında ise Suriye en beklenmedik sonuçları yaratabilecek bir silo olarak kabul edilmelidir.

Nitekim, doğrudan ve dolaylı tüm aktörlerin sahada varlık bulundurduğu tek ülke Suriye'dir. İran, Türkiye, ABD, Rusya, Çin, İsrail ve hatta vekil güçler aracılığı ile başka ülkeler de Suriye'de varlıklarını sürdürüyor.

Suriye aynı zamanda kendine has angajman kuralları olan bir çatışma bölgesi olarak göze çarpıyor. Bunlardan en açık olanı, YPG ile Arap aşiretlerinin karşıt pozisyonlarıdır. Bunlardan ilki ABD tarafından, ikincisi ise dolaylı olarak NATO üyesi olan Türkiye tarafından desteklenmektedir.

Aynı şekilde Suriye'de, aynı tarafta yer almalarına rağmen İran ve Rusya arasında da zaman zaman gerginlikler yaşandığını ve çıkar çatışmaları yaşandığını görüyoruz.

Suriye'de uzun süredir “sakinlik” olarak adlandırılabilinecek bir dönem yaşanıyor olsa da, son dönemde olayların yoğunluğu ve sıklığı hızla artıyor.

Geçtiğimiz günlerde Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'a bağlı güçler İdlib vilayetinde kalabalık bir pazarı hedef alarak iki kişinin ölümüne neden oldu. İdlib halen Suriyeli muhalif savaşçıların kontrolünde olan son kale olma zöelliği taşıyor.

4,5 milyon kişiye ev sahipliği yapan İdlib'in Suriye'nin kuzeybatısındaki en yoğun nüfuslu bölge olduğu düşünülüyor. Bu nüfusun 1,9 milyonu ülke içinde yerinden edilmiş kişilerin kaldığı kamplarda ikamet ediyor.

Bu saldırıdan birkaç gün önce Türkiye, Kuzey Irak'taki üslerine düzenlenen ve 12 askerin ölümüne neden olan iki ayrı saldırıya misilleme olarak Suriye'nin YPG kontrolündeki kuzeydoğusuna yeni bir hava saldırısı dalgası gerçekleştirdi.

Bu olaydan kısa bir süre sonra ise İsrail Savunma Kuvvetleri, İsrail'in kuzeyine yapılan roket atışlarına karşılık olarak Suriye'deki hedeflere saldırı düzenlediğini açıkladı.

Liste bununla da kalmadı ve son olarak birkaç gün önce, Özgür Suriye Ordusu ile YPG arasında Deyrezzor vilayetinin doğusundaki yedi ilçede ölümcül çatışmalar yaşandı.

Suriye rejimi bu bölünmelerden büyük fayda sağladı. Her ne kadar topraklarının tamamında kontrolü yeniden sağlayamamış olsa da, kendini idame ettirme kapasitesine olan güvenini yeniden kazanmayı başardı. Daha doğrusu, karşıt tarafların müttefikleri arasındaki bölünmeler Esad rejimine koz verdi.

ABD-Türkiye arasındaki bölgedeki varlıklar hakkındaki bölünme, Esad'a karşı muhalefetin birleşmesini ve rejime karşı inandırıcı bir tehdit olarak yeniden ortaya çıkmasını engelledi. Rusya-İran rekabeti ise rejime karar alma konusunda daha fazla özgürlük sağladı ve tek bir gücün kıskacında olmamasını sağladı.

Son olarak bölgede, IŞİD'in yeniden canlanma potansiyelini de eklersek bu durum, Suriye sahnesinin bir örümcek ağına dönüşmesine neden oluyor.

Tüm bu dengeler ışığında, bölgedeki kaosu engelleyebilecek en olası iki ihtimal var.

Birincisi, ABD ile Türkiye arasında rejimi birleşik bir muhalefetin ciddi tehdidi altına sokacak ve ülkenin yeniden tam bir kaosa sürüklenmesi riskini doğuracak bir anlaşmadır. İkincisi ise, Ukrayna'daki değişiklikler ve şu anda müzakere edilmiş bir sonuçtan bahsedilen olasılıklar ışığında ABD ile Rusya arasında bir anlaşma yapılmasıdır.

Elbette başka seçenekler de var ama mevcut durumda kaosu bitirebilecek en akla yatkın olan seçenekler bunlardır.

Yüksek olasılıkla her ikisi de olmayacak. Ancak her ikisi de aynı anda gerçekleşirse, bu Şam rejimine karşı en büyük meydan okuma olur ve Ortadoğu'nun çehresini görülmemiş bir şekilde değiştirebilir.

Kaynaklar

Tartışma