The New Arab: Türkiye, iddialı dış politikasını sürdürecek mi?

Fidan'ın Dışişleri Bakanlığı, Türkiye'nin bölgesel ve küresel meselelerde daha iddialı rol alma niyetinin işareti olarak görülebilir. Yeni kabine, Erdoğan'ın Türkiye'nin bölgedeki ve ötesindeki nüfuzunu genişletmeye devam edeceğini işaret ediyor.

1. resim

İngiltere merkezli The New Arab, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın seçim zaferinden sonra atadığı kabine üyeleri üzerinden Türkiye'nin olası dış politika adımlarını değerlendirdiği bir analiz yayımladı. 

Çok sayıda uzman görüşüne yer verilen analizde, özellikle Hakan Fidan'ın Dışişleri Bakanı olarak atanması üzerinden Türkiye'nin dış politikasının daha iddialı bir konuma geleceği değerlendirildi. 

"Fidan'ın Dışişleri Bakanlığı, Türkiye'nin bölgesel ve küresel meselelerde daha iddialı rol alma niyetinin işareti olarak görülebilir." tespiti yapılan analizde ayrıca, özellikle İsveç'in NATO üyeliği konusunda, Batı'nın Türkiye'ye tavizler vermesi gerektiği belirtildi. 

İşte The New Arab'da yayımlanan analizin tamamı: 

Yeniden seçilmesinin ardından Erdoğan, kabinesinde değişiklik yaparak dış politika ve ekonomi politikasını şekillendirecek yeni isimlerle çalışmaya başladı. Yeni kabine üyelerinin, Türkiye'nin uluslararası konumunu güçlendirmesi ve ülkenin ekonomik zorluklarını çözmesi bekleniyor.

Türkiye'nin yeni atanan Dışişleri Bakanı Hakan Fidan; ülkenin istihbarat, güvenlik ve dış politika hamlelerinin yeniden yapılandırılmasında çok önemli rol oynayan bir isimdir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yakın ilişkileri olan Hakan Fidan, ulusal güvenlik konularındaki sert duruşuyla tanınıyor. Fidan'ın Dışişleri Bakanlığı'na atanması, Türkiye'nin bölgesel ve küresel meselelerde daha iddialı bir rol alma niyetinin işareti olarak görülebilir.

Boğaziçi Üniversitesi'nde yardımcı doçent olan Selçuk Aydın, The New Arab'a yaptığı değerlendirmede;

“Fidan son yirmi yıldır, aslında dış politikasının içinde ve Cumhurbaşkanı Erdoğan 2003 yılında Başbakan olduğundan bu yana çok önemli görevlerde bulundu. 2003 yılında TİKA'nın başına geçti. TİKA, Türkiye'nin yumuşak gücünün artmasında etkili rol oynadı. TİKA, özellikle son 20 yılda dünyanın farklı yerlerinde çeşitli kalkınma projeleri hayata geçirerek Türkiye'nin küresel bir aktör imajının gelişmesine yardımcı oldu.”

ifadelerini kullandı.

Türkiye'nin Orta Asya, Orta Doğu, Afrika ve Balkanlar'daki farklı ülkelerle diplomatik bağlarının güçlenmesinde kuşkusuz TİKA'nın çalışmaları önemli rol oynamıştır .

Fidan, diplomatik dünyaya da yabancı değil. 2007 yılında dış politika ve uluslararası güvenlikten sorumlu Başbakanlık Müsteşar Yardımcılığına atandı ve 2010 yılında gerçekleşen İran ile nükleer müzakerelerinde, diplomasi elçisi olarak görev yaptı.

2010-2023 yılları arasında Türkiye'nin Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) başkanlığı görevine atanan Hakan Fidan, o sırada 42 yaşındaydı ve Türk istihbaratına liderlik eden en genç devlet görevlisi oldu. Tunus, Mısır, Suriye ve Libya'daki kitlesel ayaklanmalarla başlayan jeopolitik değişimler nedeniyle bu dönem, tartışmasız en etkin Türk dış politika sürecine de tanık oldu.

Türkiye önemli bir ticari güç ama ekonomik refahı büyük ölçüde ihracata bağlı ve Ankara dış politikasını oluştururken bu ticari çıkarları ve yatırımları göz önünde bulundurmaya çalışıyor.

Özellikle Suriye ve Libya'daki durum, Türkiye'ye zorlu engeller teşkil etti. Örneğin, 2011'de Arap Baharı ayaklanmaları, Türkiye'nin bölgedeki ticari çıkarlarını önemli ölçüde etkiledi.

Bu durum, dış politika ile ilgili kararlar alınırken siyasi ve ekonomik faktörler arasındaki dengenin gözetilmesinin önemini vurguluyor. Fidan'ın çeşitli müzakerelere ve üst düzey toplantılara yoğun katılımı göz önüne alındığında, bu tür zorlu koşulların üstesinden gelmek için iyi bir tecrübeye sahip olduğu görülüyor.

The New Arab'a konuşan TRT Dünya Araştırmaları Merkezi Araştırmacısı Burak Elmalı;

"Hakan Fidan'ın Dışişleri Bakanı olması, Türk dış politikasında devamlılık anlamına geliyor. Türk Dış politika misyonu uzun zamandır; terörle mücadele, dengeleyici politikalar, devlet ve iş çevreleri ile çok katmanlı bir diplomatik denge oluşturma çizgisinde ilerliyor.”

değerlendirmesinde bulundu.

SETA Araştırmacısı Bilgehan Öztürk de The New Arab'a, Türkiye'nin mevcut dış politika vizyonu ve yaklaşımında süreklilik görmeyi beklediğini söyledi.

Bilgehan Öztürk;

“Hakan Fidan'ın istihbarat şefi olarak özellikle Suriye gibi alanlarda geniş bir uzmanlığı var. Bu, ona diğer ülkelerin dışişleri bakanlarıyla yapacağı görüşmelerde önemli bir avantaj sağlayacak. Bilgi onun gücü ve avantajı olacak.”

ifadelerini kullandı.

Görünüşe göre Erdoğan, Türkiye'nin güvenlik, ekonomi ve enerji çıkarlarını önceleyen pragmatik dış politika anlayışını sürdürecek. Türkiye ayrıca, jeopolitik çıkarlarını ilerletmek için Rusya ile Batı ülkeleri arasında uyguladığı dengeleme stratejisini de sürdürecektir.

Ankara ve Moskova, TürkAkım doğal gaz boru hattı ve Türkiye'nin ilk nükleer santrali gibi altyapı girişimlerinde işbirliği yapıyor. Türkiye, Rusya'yı Türkiye üzerinden Avrupa'ya bağlayan TürkAkım boru hattı ile Avrupa'da bir gaz merkezi haline geliyor gibi görünüyor. Bu işbirliği aynı zamanda iki ülke arasındaki ekonomik bağların artmasına da neden oluyor.

Rusya ile Türkiye arasındaki ticaret cirosu 2022 yılında ikiye katlanarak 34,73 milyar dolardan 68,19 milyar dolara yükseldi. Bu nedenle, Fidan'ın mevcut dengeleme politikasını sürdürmesi bekleniyor.

Hakan Fidan, istihbarat şefi olarak görev yaptığı süre boyunca çok sayıda önemli istihbarat ve diplomatik başarıya imza attı. Türkiye'de Dışişleri Bakanlığı ve Milli İstihbarat Teşkilatı yakın işbirliği içinde çalıştı. Örneğin Hakan Fidan'ın perde arkasındaki diplomasisi, Türkiye'nin Körfez ülkeleri, Mısır, İsrail ve Suriye ile uzlaşmasına katkıda bulundu.

Hakan Fidan'ın girişimleri ile Ankara, bu ülkelerle birçok anlaşmazlığı çözdü ve Fidan'ın bu diplomatik başarısı, karmaşık jeopolitik meseleleri idare etme yeteneği nedeniyle ona uluslararası tanınırlık kazandırdı.

Fidan'ın atanması, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Türkiye'nin bölgedeki ve ötesindeki nüfuzunu genişletmeye odaklanmaya devam ettiğine işaret ediyor.

The New Arab'a konuşan Ortadoğu araştırmacısı Omar Munassar;

"Hakan Fidan, özellikle bölge içinde olmak üzere üç temel hedefi önceliklendirecek. Ekonomik bağları güçlendirmek, normalleşme sürecini tamamlamak ve mültecilerle sorunları Türkiye'nin Suriye'deki güvenliğini sağlayacak şekilde çözmek."

değerlendirmesinde bulundu.

Kuşkusuz yeni dışişleri bakanı, Türk dış politikasının kilit konularından biri olan Suriye konusuna aşinadır. Dolayısıyla yeni rolünde Esad ile ilişkileri normalleştirmek için elverişli bir ortam oluşabilir.

Fidan, Ankara ile Şam arasında Rusya'nın arabuluculuk yaptığı 2022 siyasi görüşmeleri öncesinde Suriye istihbarat şefi ile birkaç görüşme yaptı. İç dinamikleri güçlü bir şekilde kavradı ve güvenilir bir iletişim ağı kurdu. Suriye sınırındaki güvenliği artırması, Suriyeli mültecilerin geri dönmesine yardım etmesi ve PKK (terör örgütü) ile onun Suriye'deki kolu YPG'yi zayıflatması bekleniyor.

Katar Üniversitesi'nde profesör olan Ali Bakır da, Fidan'ın deneyiminin Türkiye'nin dış politikası üzerinde önemli bir etkiye sahip olacağını belirtti.

Bakır;

“Uzun süre MİT'in başında olduğu düşünülürse, bu Fidan'ın, Türkiye'nin çıkarlarını ilerletmek için eşsiz ve güvenilir bilgilere sahip olduğu anlamına geliyor. Ayrıca, bölgedeki birkaç ülkeyle yakınlaşma ve normalleşme sağlamak için yürütülen arka kapı diplomasisine de dahil olması, Türkiye'nin bölgesel ve uluslararası oyuncularla bağlarını ilerleteceği anlamına geliyor.”

ifadelerini kullandı.

Hakan Fidan, Türkiye'nin Batılı ortaklarıyla iyi bir muhatap olabilir. Fidan, Türkiye istihbarat teşkilatının başı olarak, güvenlik ve dış politika konularını ele alma konusunda geniş bilgi ve deneyime sahiptir.

Ek olarak Hakan Fidan, yetenekli bir arabulucu olarak biliniyor ve terörizm, bölgesel meseleler ve Ukrayna'daki ihtilafın çözümü konusunda süren gerilimlerin çözülmesine yardımcı olabilir.

Hakan Fidan'ın girişimleri ile Batı ile Türkiye arasında İsveç'in NATO'ya katılımının onaylanması gibi olumlu gelişmeler yaşanması potansiyeli de var. Bunun karşılığında ise, NATO üyelerinin muhtemelen Ankara'ya tavizler vermesi gerekecek.

Sonuç olarak Ankara, küresel angajmanlarında bağımsızlık ve işbirliği arasında bir denge sağlamayı amaçlayarak NATO ve Avrupa Birliği ile sağlam ilişkiler sürdürmek için çaba gösterebilir.

Kaynaklar

Tartışma