Tunç Çağı'nda medeniyetlerin aynı anda çöküşene ne sebep oldu?
M.Ö. 1170 civarında, Tunç Çağı'nın en büyük ve en gelişmiş medeniyetleri, yaklaşık 3.200 yıl önce aniden ve gizemli bir şekilde tarihten silindi. Bu ani çöküşün arkasında yatan nedenlere dair çeşitli teoriler ortaya atıldı. Peki, bu güçlü medeniyetlerin bir anda yok olmasının ardındaki sebepler nelerdi?
Yaklaşık 3.200 yıl önce, insanlık tarihinin en parlak zirvelerinden birine ulaşmış gibi görünüyordu. Doğu Akdeniz, Kuzey Afrika ve Yakın Doğu’da, birbirleriyle diplomasi, ticaret ve kültürel alışveriş yoluyla bağlantılı karmaşık ve son derece organize medeniyetler hüküm sürüyordu. Kültürler gelişiyor, şehirler yükseliyordu. Ancak bu yükseliş, aniden bir çöküşe dönüştü ve bu felaketin nedenleri hala tam olarak anlaşılabilmiş değil.
Bu dönem, "Tunç Çağı Çöküşü" olarak anlatılıyor ve etkilenen toplumlar arasında Mezopotamya’daki Orta Assur İmparatorluğu, Mısır’ın Yeni Krallık dönemi, Babil, Anadolu’daki Hitit İmparatorluğu, Troya, Yunanistan’ın Mikenleri ve Girit’teki Minoslular yer alıyordu. Çoğu toplum için, bu çöküşün ardından gelen dönem, teknolojik veya kültürel ilerlemenin yaşanmadığı, sosyal durağanlığın hakim olduğu bir "karanlık çağ" olarak tanımlanabilir.
Tunç Çağı, yaklaşık MÖ 3300'de, bakırın kalay, arsenik veya diğer metallerle alaşımlanarak eritilmesiyle bronzun keşfi ve kullanımının başlamasıyla tanımlanan bir dönemdi.
Bu teknolojik yenilik, mevcut metallere kıyasla daha güçlü ve dayanıklı bir malzeme sunarak silah yapımı, mühendislik ve sanat gibi alanlarda önemli bir devrim yarattı. Bu sayede, Tunç Çağı medeniyetleri, askeri üstünlükten mimari gelişmelere kadar pek çok alanda büyük avantajlar elde etti.
Bronzun sağladığı bu ilerlemeler, aynı zamanda daha büyük ve karmaşık kentsel merkezlerin oluşmasına, katı sosyal hiyerarşilerin kurulmasına ve çivi yazısı gibi gelişmiş yazı sistemlerinin icat edilmesine zemin hazırladı. Bu toplumlar, kültürel ve teknolojik açıdan benzersiz bir refah ağı oluşturdu.
Ancak, bu görkemli uygarlıkların ağı, MÖ 12. yüzyıl civarında gizemli bir şekilde çöktü. Çöküşün nedenleri tam olarak anlaşılamamış olsa da iklim değişikliği, doğal afetler, istilalar veya iç karışıklıklar gibi çok yönlü faktörlerin bu süreci hızlandırmış olabileceği düşünülüyor.
Amerikalı arkeolog Eric Cline, 2014 yılında yayımlanan Tunç Çağı Çöküşü adlı kitabında, MÖ 1177'yi tarihi bir dönüm noktası olarak tanımlar. Ancak, belirttiği gibi, karmaşık sistemlerin çöküşü bir anda gerçekleşmez. Bu süreç, birkaç on yıl süren isyanlar, savaşlar, şehirlerin harabe haline gelmesi, yazı sistemlerinin kaybolması ve kültürlerin neredeyse tamamen silinmesiyle kendini gösterdi.
Tarihçiler, bu çöküşü açıklamak için farklı teoriler geliştirti. Bunlar arasında, toplumların çöküşüne yol açan klasik faktörler de bulunur.
Deniz kavimleri teorisi
En yaygın teorilerden biri, o dönemde yeni bir güç olarak ortaya çıkan Deniz Kavimleri’ni öne sürer. Ancak, bu denizci kavimlerin kimlikleri hala belirsizdir; ne anıtlar bırakmışlardır ne de yazılı kayıtlara rastlanmıştır. Varoluşları hala tartışmalı olup belki de birleşik bir kültür değillerdi ve Akdeniz’in farklı bölgelerinden gelen göçmen denizcilerden oluşuyorlardı.
Bu göçebe denizcilerin etkisi, MÖ 13. ve 12. yüzyıllarda Anadolu, Suriye, Fenike, Kenan, Kıbrıs ve Mısır’da şehirlerin terk edilmesiyle ilişkilendirildi.
Sosyal adaletsizlik teorisi
Bir diğer teori ise, bazı uygarlıkların içsel çöküş yaşadığına işaret eder. Dönemin teknolojisinin gelişmiş olması ve toplumların iç yapısında yaşanan sosyal ve ekonomik adaletsizlik bir iç çözülme sürecini başlattığına dair.
Geç Tunç Çağı toplumlarının “aşırı merkeziyetçi, karmaşık ve hiyerarşik” yapıları, eşitsizlik ve sömürüye yol açmış; bu da sosyal istikrarsızlığa neden olmuştur.