Türk Donanması çağ atladı: Havadan Bağımsız Tahrik (HBT) sistemi, Türkiye’ye neler kazandıracak?
Türk Deniz Kuvvetleri Komutanlığı, deniz savunmasında çığır açacak yeni bir teknolojiyi envanterine kattı. Havadan Bağımsız Tahrik (HBT) sistemiyle donatılmış ilk denizaltı REİS sınıfı TCG PİRİREİS, donanmanın gücüne güç kattı.
HBT sistemi, denizaltıların su altında kalma sürelerini önemli ölçüde uzatıyor.
Bu teknoloji, geleneksel dizel-elektrik (SSK) denizaltıların sık sık yüzeye çıkma zorunluluğunu ortadan kaldırıyor. Böylece denizaltılar, düşman tarafından tespit edilme riskini en aza indirerek daha uzun süre gizli kalabiliyor.
SSK tipi denizaltılar, sessiz çalışma avantajına sahip. Ancak bu tür denizaltıların bataryalarını şarj etmek için belirli aralıklarla şnorkel yapmaları gerekiyor. Bu işlem, denizaltının tespit edilme olasılığını artırıyor ve su altındaki hareket kabiliyetini sınırlıyor.
Nükleer denizaltılar (SSN) ise sınırsız su altında kalma süresine sahip. Fakat reaktörleri ve karmaşık sistemleri nedeniyle daha gürültülü çalışıyor.
HBT sistemi, her iki denizaltı tipinin avantajlarını birleştiriyor ve dezavantajlarını en aza indiriyor.
HBT teknolojisi, denizaltının oksijen ihtiyacını karşılamak için yüzeye çıkma gereksinimini ortadan kaldırıyor.
Bu sayede, klasik denizaltılar gibi sürekli şnorkel yapma ihtiyacı duymuyor. SSN'ler kadar olmasa da 1-2 hafta gibi uzun süreler su altında kalabiliyor ve SSK'ların sessizlik avantajını koruyor.
Denizaltı harekatlarında gizlilik, stratejik öneme sahip.
Düşman sularında varlığı bilinen bir denizaltı bile, karşı tarafın deniz trafiğini ve operasyonlarını ciddi şekilde etkileyebiliyor. Bu nedenle, HBT sistemli denizaltılar, donanmaların caydırıcı gücünü artırıyor.
Yeni teknoloji, Türkiye'nin bölgesel deniz gücü dengesinde önemli bir adım atmasını sağladı.
Şu anda Yunanistan'ın 4 Papanikolis sınıfı ve 1 HS Okeanos, İsrail'in ise 3 Dolphin-II sınıfı HBT'li denizaltısı bulunuyor.
Türkiye'nin HBT'li denizaltı filosu, önümüzdeki yıllarda genişleyecek.
REİS sınıfı denizaltıların tamamlanmasıyla 2029'da Türkiye'nin HBT'li denizaltı sayısı 6'ya yükselecek.
2030'ların ortalarında ise Milli Denizaltı (MILDEN) projesinin tamamlanmasıyla bu sayının 10'a çıkması planlanıyor.
Örneğin, AIP ile donatılmış denizaltılar, su yüzeyine çıkmadan geleneksel dizel-elektrikli denizaltılardan beş kata kadar daha uzun süre su altında çalışabilir.
AIP teknolojisi denizaltılara daha fazla operasyonel esneklik sağlar.
Düzenli olarak yüzeye çıkma zorunluluğu olmadan uzun süreli devriyeler ve gizli operasyonlar da dahil olmak üzere daha geniş bir görev yelpazesini yerine getirebilirler.
Bu esneklik özellikle kıyı sularında ya da destek üslerine sınırlı erişimi olan bölgelerde faaliyet gösteren donanmalar için faydalıdır.
Nükleer denizaltılarla karşılaştırıldığında, AIP denizaltılarının tedariki ve işletilmesi genellikle daha ekonomiktir.
AIP denizaltılarının maliyeti 200 ila 600 milyon dolar arasında değişmektedir, bu da bu denizaltıları nükleer enerjili gemiler için gereken önemli yatırımlar olmadan deniz yeteneklerini genişletmek isteyen uluslar için uygun maliyetli bir alternatif haline getirmektedir.
AIP sistemleri genellikle mevcut dizel-elektrikli denizaltılara uyarlanabilir ve donanmaların tamamen yeni gemilere ihtiyaç duymadan mevcut filolarını geliştirmelerine olanak tanır. Bu uyarlanabilirlik eski denizaltıların operasyonel ömrünü ve kabiliyetlerini önemli ölçüde uzatabilir.
AIP teknolojisinin kurulması bir denizaltının toplam maliyetini yaklaşık %10 oranında artırabilir. Bu maliyet sadece AIP sistemlerine yapılan ilk yatırımı değil, aynı zamanda daha karmaşık makinelerle ilgili devam eden bakım ve işletme giderlerini de içerir.
Sonuç olarak, donanmalar stratejik ihtiyaçlarına bağlı olarak konvansiyonel denizaltılara ya da nükleer enerjili seçeneklere yatırım yapmayı daha ekonomik bulabilirler.
AIP denizaltıları geleneksel dizel-elektrik denizaltılarına göre daha uzun süre su altında kalabilseler de nükleer denizaltıların dayanıklılık kabiliyetlerinin gerisinde kalmaktadırlar.
AIP denizaltılar tipik olarak aylarca su altında kalabilen ve yüzeye çıkmadan daha yüksek hızlarda hareket edebilen nükleer enerjili denizaltıların operasyonel menzilini ve sürekli hızını yakalayamaz.
AIP denizaltıları bakım ve yakıt ikmali için limanlara ya da üslere erişime ihtiyaç duyabilir, bu da özellikle dost kıyılardan uzakta uzun süreli görevlerde operasyonel esnekliklerini sınırlayabilir.
Bu bağımlılık uzun süreli gizlilik operasyonları gerektiren senaryolarda stratejik bir dezavantaj olabilir.
Sonuç olarak, Türkiye'nin deniz savunma kapasitesinde yeni bir dönem başlıyor.
HBT teknolojisiyle donatılmış denizaltılar, Türk Donanması'nın caydırıcılığını ve operasyonel etkinliğini yükselterek, bölgesel deniz gücü dengesinde kritik bir faktör haline geliyor.