gdh'de ara...

Türkiye'nin ölümcül silahı ve diplomasiye etkisi

14 Nisan'da Ukrayna kuvvetleri, Moskova'nın Karadeniz filosunun amiral gemisi olan ağır silahlı Rus kruvazörü Moskva'yı batırdığında tüm dünyayı hayrete düşürdü. Uluslararası basında yaygın olarak belirtildiği üzere Ukraynalılar, gemi önemli savunma unsurlarına sahip olmasına rağmen Neptün füzeleriyle gemiyi vurmayı başardılar. Bununla birlikte bilinmesi gerek şey; bu olağanüstü saldırıyı mümkün kılan insansız hava araçlarıydı. Ukraynalı yetkililere göre saldırı, geminin radarından kaçabilen ve füzeler için kesin hedefleme bilgileri sağlayan bir çift Türk Bayraktar TB2 insansız hava aracı tarafından koordine edildi. Türk insansız hava araçları, Ukrayna'nın Moskova'nın işgaline karşı direnişinde belirleyici olduğunu ilk kez kanıtladı.

1. resim
28.04.2022

14 Nisan'da Ukrayna kuvvetleri, Moskova'nın Karadeniz filosunun amiral gemisi olan ağır silahlı Rus kruvazörü Moskva'yı batırdığında tüm dünyayı hayrete düşürdü. Uluslararası basında yaygın olarak belirtildiği üzere Ukraynalılar, gemi önemli savunma unsurlarına sahip olmasına rağmen Neptün füzeleriyle gemiyi vurmayı başardılar.

Bununla birlikte bilinmesi gerek şey; bu olağanüstü saldırıyı mümkün kılan insansız hava araçlarıydı. Ukraynalı yetkililere göre saldırı, geminin radarından kaçabilen ve füzeler için kesin hedefleme bilgileri sağlayan bir çift Türk Bayraktar TB2 insansız hava aracı tarafından koordine edildi. Türk insansız hava araçları, Ukrayna'nın Moskova'nın işgaline karşı direnişinde belirleyici olduğunu ilk kez kanıtladı.

Rus saldırısının ilk günlerinden bu yana, düşük maliyetli ama ölümcül olan Bayraktar TB2 insansız hava araçları, Rus tanklarını vurmakta ve Rus ilerlemesini durdurmada tekrar tekrar çok önemli olduğunu kanıtladı.

Bu bir tesadüf değil. Ocak ayında, Rusya Ukrayna sınırına çok sayıda asker yerleştirirken, Kiev sessizce Türkiye ile bir askeri anlaşma gerçekleştirdi ve 16 adet Bayraktar TB2 insansız hava aracı ve diğer Türk silah sistemlerini yaklaşık 60 milyon dolara satın aldı. Ve bu yeni Bayraktar TB2'ler, Ukrayna'nın daha önce Türkiye'den satın aldığı yaklaşık 20 Bayraktar TB2'ye katıldı.

Bayraktar, Ukrayna'nın savaş çabaları için o kadar önemli ki sosyal medyada yer alan vatansever bir Ukrayna şarkısına bile ilham bile verdi. Ukrayna'nın insansız hava araçlarına olan ilgisi çokca konusulurken, onları tedarik eden Türkiye'nin stratejisine ise çok daha az dikkat edildi.

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile yakın bağları olan bir Türk firması tarafından üretilen TB2, Ukrayna'daki savaşta çok önemli bir dengeleyici unsurdan daha fazlası haline geldi. Son yıllarda bu dronlar; Kafkasya, Afrika ve Orta Doğu'daki sayısız çatışmada belirleyici bir rol oynamıştır.

Ankara, çoğunlukla düşük ve orta gelirli yaklaşık iki düzine devlete insansız hava aracı pazarlayarak, jeopolitik etkisini genişletmeyi başardı. Aynı zamanda kendisini, büyük bölgesel güç mücadelelerinin sonucunu şekillendirecek olan yeni bir güç olarak konumlandırdı.

Dğer yandan; Ankara'nın insansız hava aracı diplomasisi rakipleri tarafından karşılıksız bırakılmadı. Ortadoğu'da, Türkiye'nin Libya gibi ülkelerde genişleyen askeri müdahalesi, Yunanistan ve Mısır gibi rakiplerini Türkiye'nin gücünü sınırlamayı amaçlayan yeni koalisyonlar kurmaya teşvik etti.

Son yıllarda, ABD Kongresi'ndeki Cumhuriyetçiler ve Demokratlar, Türkiye'nin insansız hava araçlarının yayılmasından endişe duyduklarını belirttiler. Bu insansız hava araçlarının Dağlık Karabağ'da Ermenistan ile çatışmasındaki rolüne atıfta bulunan New Jersey'li bir Demokrat olan ABD Senatörü Bob Menendez, geçen sonbaharda "Türkiye'nin insansız hava aracı satışları tehlikeli, istikrarsızlaştırıcı ve barış ve insan hakları için bir tehdit" açıklamasında bulundu.

Bununla birlikte Türk hükümeti, uluslararası profilini dönüştürmek için Bayraktar ve diğer kendi üretimi insansız hava araçlarını kullandı.

Bu insansız hava araçları Orta Doğu'da, Türkiye'nin nispeten sınırlı diplomatik kaynaklarla kendi çıkarlarını ortaya koymasına yardımcı oldu. Ankara'nın Ukrayna'ya askeri yardımı, hükümetinin içeride tehlikeli bir konumda olduğu ve ABD ile Avrupa ile ilişkilerinin birkaç yıldır krizde olduğu bir dönemde Erdoğan'a NATO'da bir nüfuz kazandırdı.

Türkiye, insansız hava aracı programını başarılı bir şekilde yönetmeye ve geliştirmeye devam edebilirse, kendisine çok önemli ve yeni bir etki biçimi yaratmış olabilir. Ayrıca insansız hava aracı savaşını yeniden tanımlamış olabilir.

Türkiye'nin insansız hava aracı programı aslında yabancı tedarikçilerle ilgili yaşadığı hayal kırıklığından dolayı ortaya çıktı.

1990'ların sonlarında, diğer bir yaklaşımla ABD'nin silahlı insansız hava araçlarının baskın üreticisi olduğu zamanlarda, Türkiye hem ABD'nin hem de Türkiye'nin terör örgütü olarak tanımladığı Kürdistan İşçi Partisi (PKK) ile mücadele etmek için ABD teknolojisine erişmeye çalıştı fakat hayal kırıklığına uğradı. Daha sonra 2005 yılında İsrail'e döndü ancak benzer şekilde hayal kırıklığı yaratan sonuçlarla karşılaştı. Daha sonraki yıllarda Ankara, ABD'nin MQ-9 Reaper modelinin silahlı bir versiyonu da dahil olmak üzere daha gelişmiş ABD insansız hava araçlarını satın alma çabalarına girişti ama reddedildi. Ve sonunda, kendi ürünlerini geliştirmeye karar verdi.

2012 yılında, Türk hükümetine ait bir işletme, yeni bir drone prototipi geliştirdi ve 2016 yılına kadar etkili bir keşif performansı sağladı. Aynı yıllarda, MIT tarafından eğitilmiş bir mühendis ve Erdoğan'ın damadı Selçuk Bayraktar'ın, Bayraktar TB2'yi tasarladığı bir başka atılım daha yaşandı.

2012 yılında TB2 seri üretime geçti ve üç yıl gibi kısa bir sürede hassas vuruşlar gerçekleştirme kabiliyetine ulaştı. Bu da onu Türkiye'nin cephaneliğinde önemli bir yeni araç haline getirdi.

ABD yapımı MQ-1 Predator ve MQ-9 Reaper gibi Bayraktar TB2 de, bir tür Orta İrtifa Uzun Dayanıklılık (MALE) özelliğine sahiptir. Türk emsalleri karşılaştırıldığında, ABD insansız hava araçları tartışmasız daha sofistike, on kat daha fazla menzile, iki kat daha fazla hıza sahiptir ve neredeyse iki kat daha fazla silah taşıyabilir. Ama aynı zamanda TB2'lere göre üç hatta dört katı kadar pahalıdır.

2015'ten itibaren Türk ordusu, bu insansız hava araçlarını PKK militanlarına karşı kullanmaya başladı ve Türkiye'nin PKK'yı büyük ölçüde Türk topraklarından çıkarmasını sağladı. Türkiye PKK'nın Irak'taki liderliğinin bir kısmı da dahil olmak üzere çok sayıda PKK üyesini öldürdü.

Kısa bir süre sonra Ankara, İHA'ları Suriye'deki YPG olarak bilinen ve PKK ile bağlantılı savaşçılara karşı da kullanmaya başladı. Bu, Türkiye'nin güneydoğu ve güney sınırlarının kontrolünü pekiştirmesine ve sahada büyük askeri güçleri riske atmadan kuzey Suriye ve Irak'a erişimini genişletmesine izin veren bir stratejiydi.

Ankara on yıllardır ilk kez, PKK ile uzun süredir devam eden çatışmada belirleyici bir avantaj elde etmeyi başardı.Bayraktarlar; Türkiye'nin kendi güvenlik öncelikleri için vazgeçilmez bir hale geldi ve kısa sürede yurtdışındaki çok sayıda küçük ve orta boyutlu güç için de eşit derecede yararlı olduğunu kanıtladı.

Nispeten mütevazı olan bu yatırım ile bir ülke, herhangi bir çatışmanın dinamiklerini değiştirebilecek, isyancılara veya diğer güçlere karşı etkili bir caydırıcılık sağlayabilecek ölümcül askeri teknoloji elde edebiliyor.

2017 yılında Türkiye, Bayraktar TB2'yi ihraç etmeye başladı ve beş yıl içinde Avrupa'daki müttefikler ve ortaklar (Arnavutluk, Polonya ve Ukrayna) dahil olmak üzere yaklaşık iki düzine ülkeye insansız hava aracı sattı. Orta ve Güney Asya (Kırgızistan, Pakistan ve Türkmenistan); Afrika (Etiyopya, Libya, Fas, Somali ve Tunus); Körfez (Katar) ve Kafkasya (Azerbaycan).

Her ne kadar bu silah anlaşmalar merkantilizm ve jeopolitiğin bir kombinasyonu tarafından yönlendirilmiş olsa da, neredeyse her zaman Türkiye'nin stratejik bir çıkarı olan ülkelere gerçekleşti.

Bu anlaşmaların ardından, Türk insansız hava araçları çok sayıda çatışmada dengeyi bozdu. 2020'de Libya'da, Trablus'taki Türkiye destekli ve uluslararası alanda tanınan hükümetin, Rusya destekli Halife Hafter'in acımasız saldırısını yenilgiye uğratmasını sağladı. Benzer şekilde, Azerbaycan kuvvetlerinin on yıllardır Ermeni kuvvetleri tarafından tutulan tartışmalı Dağlık Karabağ bölgesindeki topraklarını başarılı bir şekilde geri kazanmasına yardımcı oldu.

Suriye'nin İdlib vilayetinde, Suriyeli muhalif güçlerin Suriye hükümetinin kendilerini Türkiye'ye sürmeyi amaçlayan bir saldırısını durdurmasını sağladı. Etiyopya'da, Addis Ababa'daki hükümete tedarik edilen Türk insansız hava araçları, Tigrayan isyancılarıyla olan iç savaşında gidişatın değişmesine yardımcı oldu.

Diğer örneklerde olduğu gibi, Türkiye'nin Etiyopya'ya olan ilgisi de sadece ticari değildi. Ankara; Addis Ababa ile güçlendirilmiş bağlarını, Afrika Boynuzu'nda Türk etkisini artırmanın ve bölgesel nüfuz için rekabet ettiği Mısır'ı dengelemenin bir yolu olarak görüyor.

Türkiye'nin düşük ve orta gelirli ülkelerin önde gelen drone tedarikçisi olarak hızla ortaya çıkması, Türk gücü için faydalar yaratmakla birlikte aynı zamanda yeni zorluklar da yarattı. Etiyopya, Somali ve Tunus da dahil olmak üzere bir dizi ülke, TB2'lerin teknik sistemleri tam olarak öğrenmeden bu araçları satın aldı. Bu ülkeler, iyi eğitilmiş veya sayısal olarak üstün bir düşmana karşı belirleyici sonuçlar elde edemeyebilir ve bazen yanlış adımlar atabilirler.

Örnek olarak, Tigray'daki çatışmalar sırasında Etiyopya hükümeti, sivil kayıplara neden olduğu için sert bir şekilde eleştirildi. Bu tür olay, bazı ABD'li yetkililer tarafından paylaşılan, "Türkiye'nin pervasız bir drone satıcısı haline geldiği" algısına da katkıda bulundu.

Daha da büyük bir sorun ise rakip devletler üzerindeki etkisi olabilir. Türkiye'nin Libya'daki gibi çatışmalara müdahalesi, Mısır, Fransa ve Birleşik Arap Emirlikleri de dahil olmak üzere bu durumlardan huzursuz olan rakipler ortaya çıkardı.

Mayıs 2020'de Türk insansız hava araçları Libya'daki iç savaşın seyrini değiştirirken, Doğu Akdeniz'deki Türk faaliyetlerine karşı çıkmak için Kıbrıs, Fransa, Yunanistan ve Birleşik Arap Emirlikleri gayri resmi bir ittifak kurdu. Amerika Birleşik Devletleri son zamanlarda Yunanistan'a askeri yardımı Rusya'ya karşı bir koruma adı altında artırdı.

Ukrayna ikilemi

Türkiye'nin insansız hava aracı diplomasisinin çok riskli olduğu bariz bir şekilde Ukrayna'da kanıtlandı. Kiev, 2019'da TB2'leri satın almaya başladı ve ilk olarak 2021'de Rusya destekli Donbas ayrılıkçılarına karşı kullandı.

Ancak Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Ukrayna'ya karşı savaşıyla birlikte, bu silahlar daha endişe verici bir statü kazandı ve ilk kez doğrudan Rusya'nın kendi güçlerine karşı konuşlandırıldı. TB2'lerin Rus tanklarına, topçularına, araçlarına ve hatta ikmal trenlerine 60'tan fazla başarılı saldırısı oldu. Ve bildirilmeyen olaylar da eklenirse muhtemelen bu sayı daha yüksek.

Türkiye'nin Batı ile ilişkileri açısından, Bayraktarların Kiev'in Moskova'ya karşı elini güçlendirmede oynadığı bu beklenmedik rolün önemli sonuçları oldu. Ankara'nın NATO içindeki konumunu yıllardır tanık olunmayan bir seviyeye yükseltti ve şimdi Fransa da dahil olmak üzere bazı önemli Avrupa hükümetleri ile Türkiye yakınlaşması devam ediyor.

Ancak Ukrayna'nın insansız hava aracı savaşı, Türkiye'nin Moskova ile ilişkilerinde karmaşık ve yeni sorunlar ortaya çıkardı. Türkiye, Karadeniz'den Suriye'ye ve Azerbaycan'a kadar birçok alanda Rusya ile uğraşmak zorunda.

Stratejik açıdan Ankara, Kiev'in Moskova'nın etkisi altına girmemek için elinden geleni yapacaktır. Bunun nedeni, Putin'in Ukrayna'ya yönelik saldırganlığının, Türkiye'nin tarihi düşmanı Rusya söz konusu olduğunda Ankara'ya bir gerçekçilik duygusu aşılamış olmasıdır.

Ankara şimd Ukrayna'ya ve diğer Karadeniz ülkelerine, Rusya'ya karşı bir blok inşa etmek için her zamankinden daha fazla değer veriyor.

Ancak Putin Ukrayna'nın bir kısmını fethetmeyi başarırsa ya da başarısız olur ve başarısızlıktan Türkiye'yi sorumlu tutarsa, Türkiye'ye karşı önemli yeni bir politika uygulayabilir.

Örneğin Putin, İdlib'den Türkiye'ye doğru kitlesel mülteci akınlarını tetikleyerek Ankara'nın Suriye'deki çıkarlarını baltalayabilir. Türkiye'deki mülteci karşıtı duygular, özellikle ülkenin ekonomik krizi nedeniyle son zamanlarda güçlendi. Büyük bir mülteci akını olursa Erdoğan muhtemelen büyük bir baskı altına girecek.

Putin ayrıca, Türkiye'nin Rusya'ya tarımsal ihracatını sınırlandırarak, Rus turistlerin Türkiye'ye gitmesini engelleyerek veya Türkiye'ye gaz sevkiyatını durdurarak Türkiye üzerinde ekonomik baskı oluşturabilir. Bu tür hamleler Türkiye'nin ekonomik toparlanmasını ve bununla birlikte Erdoğan'ın 2023'te yeniden seçilme ihtimalini baltalayacaktır.

Ankara kamuoyu önünde, Ukraynalıların silahlandırılmasındaki rolünü hep küçümsedi ve Bayraktar tedariğini sağlayanın Türk hükümeti değil, özel bir şirket olduğunu iddia etti. Türkiye Kiev'e insansız hava aracı tedarik ederken bile, Ukrayna ve Rusya dışişleri bakanlarıyla Antalya'da bir toplantıya ev sahipliği yapmak da dahil olmak üzere kendisini çeşitli şekillerde arabulucu olarak konumlandırmaya çalıştı.

Eğer Putin'in savaştan sonra Ukrayna'yı desteklediği için cezalandıracağı ülkelerin bir listesi varsa, bunların arasında Baltık ülkeleri, Polonya, Birleşik Krallık ve ABD'den sonra Türkiye'de bu listenin en üstlerinde olacaktır.

Erdoğan, Rus oligarkların varlıklarını ve nakitlerini, Türkiye'nin ekonomisini canlandırmaya yardımcı olabileceğini umarak Türkiye'ye çekmek istiyor. Türkiye ayrıca, Rusya'nın servetini korumaya istekli üst-orta sınıfı için bir emlak piyasası haline gelebilir.

Erdoğan'ın Ukrayna'daki stratejisi, Putin'le diplomatik kanallar ve Rusya'dan ekonomik kazançlar elde etmeye çalışırken bile Kiev'e sessizce askeri destek sağlamaktır. Bu amaçla Erdoğani Batı'nın Rusya'ya karşı yaptırımlarını desteklemeyi reddetti ve Rus petrolünü satın almaya devam ediyor. Batılı muadillerinin aksine Türkiye, hava sahasını da Rus sivil uçuşlarına açık tuttu.

Rus liderin şu anda Türkiye ile bir kavgayı seçmesi pek olası değil. Özellikle de Erdoğan kendisine ve oligarklarına ekonomik bir can simidi sağlıyorken. Ancak Ukrayna'daki savaş uzarsa ve TB2'ler Moskva gibi büyük Rus varlıklarını imha etmeye devam ederse, Türkiye'nin Rus donanma gemilerine yönelik boğazdan geçiş yasağı, Ankara ve Moskova'yı daha doğrudan bir çatışmaya sokabilir.

Dış ilişkiler otomatik pilotta mı?

Ukrayna'daki savaş, Erdoğan hükümetine Batı ittifakının güçlü bir parçası olması için artan bir avantaj sağlarken ABD ile başa çıkmak içinse özel bir zorluk olmaya devam ediyor. Türk askeri teknolojisinin Ukrayna direnişindeki şaşırtıcı rolü, Türkiye'ye NATO'da yeni bir saygı kazandırdı.

Rus işgalinin başlamasından bu yana, Erdoğan ile aralarındaki siyasi kavgalara rağmen Hollanda Başbakanı Mark Rutte de dahil olmak üzere birçok Avrupalı lider, Ankara ile bağlarını yeniledi. Ancak Erdoğan, ABD Başkanı Joe Biden tarafından henüz diğer ülke liderli gibi kucaklanmadı.

Biden, 2013-2016 yılları arasında ABD Başkan yardımcısı olarak Türkiye ile ana muhataptı. Ancak Erdoğan'ın Mısır'daki 2013 darbesinden dönemin ABD Başkanı Barack Obama'yı sorumlu tutmasıyla ilişkiler kötüleşti.

Erdoğan o dönemde, ABD'nin IŞİD'ı yenmenin anahtarı olarak gördüğü PKK bağlantılı YPG'ye verdiği destekten dolayı ABD'ye öfkeliydi. Biden ise bu desteğin; "taktiksel ve geçici" olacağına dair Türkiye'ye söz vermişti.

Biden daha sonra, Erdoğan'ın ABD'nin Ortadoğu'daki stratejik ve politik önceliklerine meydan okuması ve Obama yönetimini giderek daha fazla eleştirmesi nedeniyle hayal kırıklığına uğradı.

Türkiye'nin Ukrayna'ya müdahalesi, Türk dış politikasını Batı'ya daha yakın bir şekilde yeniden konumlandırmış olsa bile görünen o ki; Biden gibi bazı liderler Ankara ile yakınlaşmayı 2023 seçimlerinden sonrasına erteleyecek.

Foreign Affairs'de yayımlanan analiz gdh.digital tarafından çevrilmiştir.