Türkiye'nin önemi Osmanlı'dan beri görülmemiş bir düzeyde
Türkiye anahtar konumundan dolayı; AB, Washington, Moskova ve Pekin'i rahatlıkla masaya oturacaktır.
Savaşta kazanan olmadığı sık sık söylenir. Ancak bu eski klişe, uluslararası konumlarının çatışma yoluyla güçlendiğini gören güçleri hesaba katmıyor. Örneğin Çin, Ukrayna'nın işgali nedeni ile Moskova ile avantajlı petrol ve gaz sözleşmeleri imzalama yolunda.
Ancak en önemli kazanan, Kremlin ile milyonlarca ton Ukrayna tahılının ihracat yolunu açan bir anlaşma yaparak büyük bir küresel gıda krizini önleyen Türkiye'dir.
Erdoğan tahıl tedarikinin sağlanmasına yönelik girişimleri ile küresel bir kıtlığın önlenmesine yardım etti. Önümüzdeki süreçte ise dünya düzenini kendi çıkarları doğrultusunda yeniden çizmek için Avrupa'nın yaklaşan enerji krizinden yararlanması muhtemel.
Ama bundan daha fazlası var.
Türkiye çok önemli bir jeopolitik kavşakta bulunuyor. Türkiye'nin bir ayağı Avrupa'da bir ayağı Asya'dadır. Karadeniz'e açılan boğazları kontrol ediyor ve Orta Asya'dan gelen ve önümüzdeki kışı Rus gazı olmadan geçirecek olan Avrupa'nın kurtarıcısı olabilecek petrol ve gaz boru hatlarının üzerinde oturuyor.
Türkiye, önemli bir gıda ihracatçısı, NATO üyesi ve Avrupa Birliği dışında yer almasına rağmen Avrupalı üreticiler için üretim maliyetlerini düşürecek olan gelişmiş bir sanayi sektörüne sahip.
Türkiye'nin bir de mülteci pazarlık kozu var. Türkiye, birçok ülkeden evlerini terk edip şansını Avrupa'da denemek isteyen on milyonlarca göçmen için Avrupa'ya açılan kapıdır.
Ankara'nın 2015'te sınır kapılarını açması, Avrupa'da siyasi kargaşaya neden oldu ve bir mülteci krizinin AB'nin sonunu getirebileceği yönündeki spekülasyonları alevlendirdi. Krizle birlikte ortaya çıkan anlaşma ile, AB ülkeleri, Türkiye'ye sınırlarını kapatması ve Avrupa'ya göçmen akınını durdurması için milyarlarca Euro ödedi. Ancak taraflar arasında hala anlaşmazlıklar var.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, hem Moskova'yı hem de Batı dünyasını memnun ederken, Türkiye'nin çıkarlarını destekleme rolünü de sert bir şekilde sürdürüyor.
Türkiye, Bayraktar İHA'larını Ukrayna'ya tedarik ederken, Rus savaş gemilerinin Boğaz'dan geçmesine de izin vermiyor. Ancak aynı zamanda Cumhurbaşkanı Erdoğan Soçi'de Putin ile de bir araya geliyor.
Soçi'deki zirvenin en görünür sonucu, uluslararası toplumun çıkarları doğrultusunda imzalanan tahıl sevkiyatı anlaşmasıydı.
Ancak Türkiye ve Rusya arasındaki arka oda müzakerelerinin asıl konusu şüphesiz petrol ve gaz olacaktır. Bu konu aynı zamanda Erdoğan'ın önümüzdeki kış aylarında Avrupa Birliği ile ilişkilerinde koz olarak kullanacağı hayati bir mesele.
Hem Moskova hem de Avrupa'nın ucuz Rus petrolüne bağımlı hale gelen büyük sanayi ekonomileri tek bir şeyin peşinde: Orta Doğu, Orta Asya ve aslında Rusya ile Akdeniz'in petrol ve gaz alanlarını birbirine bağlayan boru hatları ağına erişim.
Avrupa, önümüzdeki kış, kıtanın ışıklarının sönmesini durdurmak için yeni enerji kaynakları arıyor. Avrıpa'nın Kuzey Avrupa'dan geçen Rus gaz boru hatlarına olan yoğun bağımlılığı, birçok ülkeyi bu yaz hidroelektrik enerji gibi alternatif üretim araçlarını tehdit eden kıta çapındaki kuraklığa ek olarak kritik bir enerji depolama sıkıntısı ile karşı karşıya bıraktı.
Bütün bu sıkıntılar içerisinde Erdoğan'ın Avrupa'yı kurtarmasının bedeli ise, Ankara'nın iddialı 'Mavi Vatan' konseptine bağlı.
Bu konsept; Doğu Akdeniz'de nesiller boyu Türkiye'nin enerji ihtiyacını karşılayabilecek doğal gaz yataklarının bulunmasıyla yeniden önem kazanan ve aynı zamanda ülkeyi Avrupa'ya enerji ihracatçısı haline getirecek olan iddiasıdır.
Bu amaçla, Ankara, Mavi Vatan'ın bir parçası olarak, 9 Ağustos 2022'de Abdulhamid Han gemisini derin su sondaj çalışmalarına gönderdi.
Abdulhamid Han gemisinin şu anda sondaj yaptığı nokta tartışmasız bir bölge olsa da deniz bölgesinin diğer bazı kısımları, örneğin doğu Akdeniz'de Kıbrıs ve Ege Denizi'nde Yunanistan tarafından hararetli bir şekilde tartışılmaktadır.
Türkiye için bu sorun aslında tarihseldir: Yunan adalarının geniş yayılımı o kadar fazladır ki, Yunan karasuları şu anda Türkiye'nin kıyı şeridine kadar uzanmaktadır. Ve bu, Ankara'nın şiddetle itiraz ettiği bir durumdur.
AB geçmişte, denizcilik iddiaları nedeniyle Türkiye'yi yaptırımlarla tehdit etti. Ancak gelinen noktada Erdoğan'ın hedefi, bölgedeki sondaj haklarının Türkiye'ye teslim edilmesini sağlamak ve Avrupa ile petrol ve gaz boru hatlarıyla ilgili müzakerelerde bu durumu kilit olarak kullanmak olacaktır.
Ayrıca Erdoğan, bu durumu Türkiye'yi yeni bir düzenin en önemli parçası yapmak ve dünyanın yerleşik jeopolitik haritasını yeniden çizmek için fırsat olarak görecektir.
Bu vizyonda Türkiye; AB ekonomisinin ve NATO'nun önemli bir bir parçası, Doğu ile Batı arasındaki çok önemli bir ticari ve siyasi köprü, Çin'in Kuşak ve Yol girişiminin fiili olarak Avrupa'daki son noktası ve anahtar konumundan dolayı; AB, Washington, Moskova ve Pekin'i rahatlıkla masaya oturacaktır.
Bütün bunlar, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Türkiye'yi Osmanlı İmparatorluğu günlerinden beri görülmemiş bir uluslararası önem düzeyine geri getiren ezici bir başarı olarak görülecektir.
Erdoğan aynı zamanda, Avrupa'nın siyasi ve endüstriyel güçlerine, Ankara ile müzakerenin herkes için ileriye dönük tek karlı yol olduğuna dair güçlü bir sinyal gönderecektir.
Daily Mail'de yayımlanan analiz gdh.digital tarafından çevrilmiştir.