Üçüncü film daha savaş ve hırs dolu geldi: “Kingsman: Başlangıç”
Bazen siz hayatınızı planlasanız da, olaylar anında gelişir. Kötülükler gelebilir belki, ama onlarla başa çıkmanın yolunu bulduğunuz anda her şey çok güzel olur! İlk filmleriyle Harry ve Eggsy karakterlerini bize kazandıran, Hollywood’un üçleme seri filmlerinden bir tanesi haline gelen “Kingsman” serisi, üçüncü filmiyle geldi. Bu kez hikayenin en başına, Kingsman’ın kuruluşundan da önce yıllara gittiğimiz “The Kingsman. Başlangıç” filmi, fragmanı yayınlandığı günden bu yana merakla bekleniyordu.
Duke ve Rasputin’in muazzam sahnesi
İlk iki filme göre biraz daha fraklı bir hikayenin yakalandığını hissettiğimiz film, binevi tarihi bir yolculuk yaptırıyor izleyene. Görüntü yönetimi oldukça yüksek bir performansla karşımıza çıkan Kingsman: Başlangıç, yönetmenlik anlamında duygusal ve mücadeleci anlamında da oldukça kaliteli gösteren bir yapım oluyor. Özellikle Duke ve Rasputin’in bacak iyileştirmeyle başlayıp amansız bir savaşla devam eden sahneleri, muazzamdı. Hem oyunculuk anlamında hem de çekim tekniği açısından müthiş bir sahne olarak değerlendirebileceğimiz bu sahne, filmin zirve sahnesi olarak dikkat çekiyor. Ayrıca geminin denizaltı tarafından bertaraf edilme sahnesi de, efektif açıdan başarılıydı.
Zamana karşı amansız bir mücadelenin içine izleyenleri sokan film, iyilerin ve kötülerin birbirine girdiği karmaşık bir senaryo sunuyor. Tarihten önemli karakterleri ve olayları hikayesine dahil eden film, zamanla oynuyor ve bu noktada bazı mantık hataları da bulunuyor. Birinci Dünya Savaşı, suikastler, ayaklanmalar, din motifleri gibi gibi olayları kendi mizanseninde işleyen film, bunları yaparken zor bir yoldan gidiyor. Tabi Hollywood’un tarihi aksiyon severlerinin eğlenebileceği bir yanı da olan filmin, çok fazla hatalara bakmadan eğlenebileceği bir popcorn savaş filmi tadında izleyebilmeniz de mümkün.
Şaşırtmayan ve sürprizsiz Fiennes performansı
Harry Potter serisi başta olmak üzere özellikle Schindler’in Listesi, İngiliz Hasta ve Kızıl Ejder gibi filmlerindeki performanslarıyla aklımızda yer edinen Ralph Fiennes, filmin başrolü Duke olarak karşımızda. 2019’da yazıp yönettiği Beyaz Karga filmindeki performansına hayran kaldığım Fiennes, bu filmde son derece sıradan ve kendi gibi bir performans sergilemiş. Kendini güçlü bir karakter canlandırmak için yormamış olduğu hissedilen Fiennes, kayıp yaşadığı duygusal sahnede bir nebze de olsa başarılı bir his yakalamış. Rasputin’e oldukça şehvetli bir performansla hayat veren Rhys Ifans’a ayrıca hayran kaldım. Filme heyecanlandırıcı, eğlendirici ve etkileyici bir hava katan Ifans, filmin en büyük artılarından biri olarak dikkat çekiyor. Matthew Goode’un şaşırtıcı performansı dikkat çekerken, Harris Dickinson da umut vadedici bir şekilde sürpriz yapıyor.
Kingsman serisinin ilk filmi “Kingsman: Gizli Servis”, benim için çok özel ve güzel bir yerde kalacak. Çünkü anlatım dili hem kendine hakim, hem de sistematik şekillendirilmiş bir senaryoyla son derece güçlü bir filmdi. Serinin ikinci filmi “Kingsman: Altın Çember” ise son derece hayal kırıklığıydı. Maceranın absürtlükle harmanı, izlerken oldukça boğmuş ve mizahi yöne çekilen film, oldukça başarısız bir mizaha sahipti. Bence “The King's Man: Başlangıç”, bu üçlemede orta sırada yer alıyor. Ne ilk film kadar güçlü bir senaryosu var, ne ikinci film kadar başarısız bir mizaha sahip değil. Ama buna rağmen hikayenin en başına yolculuk etmek, ikinci filmin başarısızlığını unutturabilmenin, bir çoğumuza iyi geldiğini düşünüyorum.
Filme dair, sinema eleştirmeni Haktan Kaan İçel ile video içeriğimizde de filmi değerlendirdik.