UnHerd: Türkiye'nin yeniden dirilişi Batı'yı zor durumda bırakıyor!

ABD'nin hegemonik gücü azalırken dünya, 1. Dünya Savaşı öncesi jeopolitiğe doğru geri dönüyor. Dünyada hatlar yeniden çizilirken küresel güçler artık Türkiye'yi hesaba katmak zorunda.

1. resim

İngiltere merkezli yayın organlarından UnHerd'de, Türkiye'nin bölgede artan etkisinin ve Batı'nın bölgesel gelişmelere ve Türkiye'nin hamlelerine karşı olası reflekslerinin değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.

Esed rejiminin düşmesinin ardından Türkiye'nin bölgedeki etkisini artırdığına dikkat çekilen analizde, Batının ise Türkiye'nin bölgesel gücünün yeniden ortaya çıkmasına hazırlıksız yakalandığı tespiti yapıldı.

Analizde ayrıca; Amerika'nın hegemonik gücünün dünya genelinde azaldığı ve dünyanın, Birinci Dünya Savaşı öncesinde var olan uygarlık jeopolitiğine geri dönüldüğü tespitine yer verildi.

İşte UnHerd'de yayınlanan analiz:

Suriye'de Beşar Esed rejiminin bu ayın başlarında düşmesinin ardından Batılı dış politika çevrelerinde kısa bir heyecan dönemi yaşandı. Şimdi, yeni hatlar çiziliyor ve Türkiye bölgedeki etkisini artırıyor.

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriye'deki “Kürt milislerin” (PKK/YPG/SDG) silah bırakmaması halinde “gömüleceklerini” söyledi.

Hay'at Tahrir al-Sham (HTŞ) yönetimindeki yeni Suriye hükümetinin bu konudaki tutumu net değil, ancak Türklerin grup üzerinde muazzam bir etkiye sahip olduğu giderek daha belirgin hale geliyor.

Erdoğan'ın açıklamasından kısa bir sonra ise Ocak'ta İstanbul'da bir miting düzenleneceği duyuruldu.

“Dün Ayasofya, bugün Emevi Camii, yarın El Aksa.” sloganı ile Dilistin'e destek için düzenlenecek olan mitingin geniş katılımlı olması bekleniyor.

Emevi Camii Şam'da bulunuyor, dolayısıyla buradan Türklerin kendilerini Suriye'deki yeni büyük güç olarak gördükleri sonucunu çıkarabilir. Mescid-i Aksa Kudüs'te bulunuyor ve bu nedenle İsrail'de Türkiye'nin bölgesel gücündeki bu yeniden canlanmaya dair endişeli.

Erdoğan'ın koalisyon ortağı, milliyetçi lider Devlet Bahçeli de benzer duyguları dile getirdi.

Bahçeli bir konuşmasında;

“Şam'ı fethetmenin Kudüs'ü fethetmek anlamına geldiğini ve İsrail'in Tel Aviv ve Kudüs'te Osmanlı tokadını unutmaması gerektiğini”

ifade etti.

Kasım ayı ortasında Türk hükümeti, Esed rejiminin çöküşü ışığında çok farklı görünen bir eylemle İsrail ile tüm bağlarını kesti. Öyle görünüyor ki Türk liderler İsrail ile diplomatik ilişkilerini keserken aynı zamanda Suriye operasyonuna da hazırlanıyorlardı.

Bölge uzmanları, bu tür açıklamaların Türkiye'nin bir zamanlar Osmanlı İmparatorluğu'nun bir parçası olan Suriye'de yeniden büyük bir nüfuz elde etmesinin heyecanını yansıttığını savunuyor.

Washington'daki politika yapıcılar da gelişmeleri yakından takip ediyor.

Seçilmiş Başkan Donald Trump, Erdoğan'ın Esed'ın düşüşünü planladığını iddia etti ve Türkiye'nin büyük bir bölgesel güç haline gelebileceğini belirtti.

Trump;

“Finalde Suriye'de kimin hüküm süreceğini kimse bilmiyor. Ben bunun Türkiye olacağına inanıyorum.”

ifadelerini kullandı.

İsrail ise şimdi Orta Doğu'daki yeni durumu anlamlandırmaya çalışıyor.

Bazı İsrailli yorumcular Türkiye'nin durdurulması için ABD'yi “Kürtleri” (PKK/YPG/SDG) her ne pahasına olursa olsun korumaya çağırıyor. Hatta, Suriye'de bu grupların kontrolündeki bölgede uçuşa yasak bölge ilan etmek de dahil önlemler alınmasını istiyor.

Ancak böyle bşr eylem ABD'yi, hava kuvvetleri Amerikan yapımı uçaklarla donatılmış bir NATO müttefiki olan Türkiye ile potansiyel bir çatışma içine sokacaktır.

Diğer yandan batılı dış politika uzmanları, Türkiye'nin bölgesel gücünün yeniden ortaya çıkmasına hazırlıksız yakalanmış görünüyor.

Esed hükümetinin çöküşüne kadar çoğu yorumcu Erdoğan'ın büyük laflar eden ama nihayetinde dengeleyici bir güç olarak hareket eden, kimin işine gelirse onunla çalışan temkinli bir oyuncu olduğunu varsayıyordu.

HTŞ Suriye'de ilerlemeye başladığında Batılı analistler Suriye İç Savaşı'na ilişkin eski pozisyonlarına geri döndüler ve Esed'i Rusya'nın müttefiki ve dolayısıyla Batı ve Türkiye düşmanı olarak gördüler.

Batılı güçler Türkiye'yi de hesaba katmak zorundalar ve bundan ne çıkaracaklarını bilmiyorlar. Batı'nın jeopolitik çatışmalara bakış çerçevesi giderek daha fazla kırılıyor ve modası geçmiş görünüyor.

Amerika'nın hegemonik gücü dünya genelinde azalırken, görünüşe göre Birinci Dünya Savaşı öncesinde var olan uygarlık jeopolitiğine geri dönülüyor.

Yüz yıl önce büyük oyuncuları harekete geçiren dürtüler hiçbir zaman gerçekten ortadan kalkmadı. Türkiye gibi ülkeler bölgesel nüfuzlarının dağılmasına olumsuz bakmaya devam ettiler.

Belki de yakında, dünya önceki bin yıl boyunca hakim olan etki alanlarına geri dönerken, 20. yüzyılı alışılmadık bir ara dönem olarak görülmeye başlanacak.

Kaynaklar

Tartışma