Washington Examiner: Erdoğan'ın yeni döneminde Türk dış politikası nasıl olacak?
Türkiye'nin dünya sahnesinde bağımsız politikalar yürütmesi, ABD ve Batı ile yakınlaşmasının önündeki en büyük engel oluyor. Batı yeni bir Erdoğan döneminde, temkinli iyimserlik ile temkinli kötümserlik arasında bir yer tutmalı.
ABD merkezli Washington Examiner, artık günler kalan ikinci tur seçimi öncesi, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın zafere yakın olduğunu belirten ve seçimden sonra yeni bir Erdoğan döneminin, dış politika anlamında neler getireceğini değerlendirdiği bir analiz yayımladı.
Türkiye'nin ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bugüne kadar yürüttüğü dış politika hakkında değerlendirme yapılan analizde; "Türkiye'nin dünya sahnesinde bağımsız politikalar yürütmesi, ABD ve Batı ile yakınlaşmasının önündeki en büyük engel" ifadeleri kullanıldı.
Ayrıca Türkiye'nin ABD'den talep ettiği F-16'lara da değinildi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yeniden kazanması durumunda, Türkiye'nin uçak ihtiyacını alternatif seçenekler üzerinden değerlendirme ihtimali olduğu ve Biden yönetiminin bunu asla istemeyeceği belirtildi.
İşte Washington Examiner'de yayımlanan analizin tamamı:
Türk seçmenleri, önümüzdeki beş yıl boyunca Türkiye'yi kimin cumhurbaşkanı olarak yöneteceğine Pazar günü karar verecek.
Beklenen sonuç gerçekleşirse, bu kişi 2003'ten beri ülkeyi yöneten Recep Tayyip Erdoğan olacak. Erdoğan, 14 Mayıs'ta kendisine cumhurbaşkanlığı getirecek olan ilk tur oylamada %50 barajını kıl payı kaçırmıştı.
Batılı liderler, Erdoğan'ın yeni döneminde benzer dış politika adımlarına devam mı edeceğini yoksa daha uzlaşmacı bir tavır mı sergileyeceğini merak ediyor.
Peki Erdoğan kazanırsa, dünya sahnesinde nasıl bir politika yürütecek?
Bu sorunun cevabına dair şimdiye kadar birkaç ipucumuz olduğu söylenebilir. Geçen hafta Erdoğan, CNN International'a Biden yönetimiyle çalışmaya ilgi duyduğunu vurguladığı ender bir röportaj verdi.
Ankara'nın Washington ile ilişkisi, özellikle kongrenin Erdoğan'ın politikalarına yönelik itirazlarının bir sonucu olarak giderek gerginleşiyor. Türkiye , Rusya'dan aldığı S-400 füze savunma sistemini elinde tutmaya devam ediyor ve bu da Ankara'nın F-35 programından çıkarılmasıyla sonuçlandı.
Türkiye, Ukrayna ihtilafında Batı'ya yardımcı olurken, Batı ittifakının çoğunluğunda olduğu gibi Washington'un arzusu, Türkiye'nin Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'e karşı yaptırım kararlarına katılması olacaktır. Ayrıca Erdoğan'ın İsveç'in NATO üyeliğini en kısa sürede onaylamasını istiyorlar.
Ayrıca Türkiye'nin, Doğu Akdeniz'de Yunanistan ve Kıbrıs'a olan yaklaşımında, Erdoğan'ın daha az düşmanca bir politika yürütmesini istiyor.
Genel olarak bu beklentilerin tamamı, temkinli iyimserlik ile temkinli kötümserlik arasında bir yerde tutulmalıdır.
Erdoğan, CNN'e verdiği röportajda Türkiye'nin S-400'lerden vazgeçmeyeceğine dair cüretkar duruşunu sürdürdü. Ayrıca, Türkiye'nin Ukrayna'nın bölgesel pazarlara tahıl sevkiyatını ve Kiev'e önemli silah satışlarını kolaylaştırma çabalarını görmesi muhtemel olan Rusya'ya karşı “dengeli” bir yaklaşım sürdürme arzusunun altını çizdi.
Türkiye'nin kırılgan olan ekonomisine ağır zarar vereceği için Türkiye'nin Moskova'ya yönelik sert yaptırım kararlarına katılması beklenmemelidir.
Öte yandan Erdoğan'ın S-400'ler konusunda geri adım atması da olası. Birkaç hafta önce Erdoğan'ın sözcüsü İbrahim Kalın Washington'u ziyaret etti ve böyle bir olasılığı ima etti. O zamandan beri Türk yetkililer, ABD Hazine yetkilileriyle iş birliği yaparak Türkiye'de DEAŞ bağlantılı olduğu bilinen çok sayıda kişi ve şirkete yaptırım uyguladı.
Türkiye, F-35 programından çıkarılmış olmasına rağmen, yeni F-16 jetleri almak istiyor. Bu nedenle, ABD ve diğer NATO müttefiklerinin uzun süredir arzuladığı İsveç'in NATO'ya katılımını onaylamasını muhtemel görebiliriz.
Böyle bir çözülme, Washington ile bir "sıfırlama" olarak yorumlanabilir. Aynı zamanda Erdoğan'ın Suriye, İsrail ve Mısır gibi bölgesel güçlerle ilişkileri yeniden inşa etme girişimleriyle de uyumlu olacaktır.
ABD ve Batı ile bu yakınlaşmanın ve iyimserliğin önündeki olası engel, Erdoğan'ın Türkiye'nin dünya sahnesinde bağımsız politikalar yürüttüğünü rutin bir şekilde vurgulayan söylemlerine devam etmesi olacaktır.
Erdoğan'ın her gün kullandığı bu anlatım, Türkiye'nin güçlü yerli savunma sanayisinin, bölgesel ve küresel diplomatik erişiminin ve ulusal hedeflerine ulaşmak için Rusya gibi ortaklarla çalışmanın getirdiği güvenin altını çiziyor.
Bu, Erdoğan'ın ve Türkiye'nin Batı ile çalışma ihtiyacını küçümseyen bir duruş ve muhtemelen Washington'a, Türkiye'nin ABD'den istediğini F-16'ları alamaması durumunda Erdoğan, bu ihtiyacını alternatif kaynaklardan temin edebilir. Biden yönetimi bu perspektifin farkında ve böyle bir ihtimalden kaçınmak istiyor.