Washington Examiner: Rusya ve İran zayıflarken Türkiye önemli bir aktör olarak öne çıkıyor
Şam'ın düşüşü ile birlikte Rusya ve İran etkisini kaybederken, Türkiye Suriye'de en önemli aktör haline geldi. Esad'ın ardından Suriye yeni bir geleceğe uyanırken, bölgedeki dengelerde yeniden şekillendi.
ABD'nin önde gelen yayın organlarından Washington Examiner'de, Suriye'de Esad rejiminin düşmesinin ardından yaşanan gelişmelerin ve Rusya, İran ve Türkiye'nin rollerinin değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
Esad'ın devrilmesinden sadece 12 saat önce Suriye'deki kilit güçler olan Rusya, İran ve Türkiye'nin Katar'ın başkenti Doha'da gerçekleştiği toplantı üzerinden değerlendirme yapılan analizde, son ana kadar etkin olmaya çalışan Rusya ve İran dışişleri bakanlarının, dünya tarihinde nadiren yaşanacak kısa bir sürede önemsiz hale geldiği tespiti yapıldı.
Analizde ayrıca; Şam'ın düşüşü ile birlikte Rusya ve İran'ın etkisini kaybettiği ve sürecin Türkiye'yi en önemli aktör haline getirdiği belirtildi.
İşte Washington Examiner'de yayınlanan analiz:
Suriye, uzun süredir beklenmesine rağmen sürpriz olarak nitelendirelebilecek bir gelişme ile karşı karşıya kaldı. Beşar Esad rejimi ile muhalefet arasında siyasi bir çözüm yaratmaya yönelik son diplomatik girişimler de akamete uğradı ve taraflar Esad'ın düştüğü haberiyle güne uyandı.
Özgürlüğüne kavuşan Suriye'de kutlamalar yapılırken, büyük bir diyalog forumuna katılmak üzere Doha'da bulunan İran ve Rusya'nın dışişleri bakanları Şam'daki olaylar karşısında güçsüz ve etkisiz kalarak adeta sessizliğe gömüldü.
Esad'ın devrilmesinden sadece 12 saat önce Suriye'deki kilit güçler olan Rusya ve İran, Türkiye ile birlikte Katar'ın başkenti Doha'da biraraya gelmişti.
Rus temsilciler toplantıya Esad'ın esnek olmadığını, gerçekleri kabul etmeyi reddettiğini ve başkenti tehdit eden askeri güçleri destekleyen Türkiye ile diyaloğun gerekliliğini bildirdiler. İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi ise bir teklif dahi sunamayacak kadar dikkati dağılmış görünüyordu.
Yorgun diplomatlar toplantıdan ayrıldıktan altı saat sonra Esad'ın düştüğü haberiyle yeni güne uyandılar.
Dünya tarihi boyunca, nadiren bu düzeydeki diplomat bu kadar kısa sürede bu kadar önemsiz hale getirilmiştir.
Cumartesi günkü zirvenin başlarında Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov'a sahnede Suriye'nin geleceğiyle ilgili sorular yöneltilmiş, Rusya'nın son on yılda ülkedeki rolünü açıklaması istenirken giderek daha rahatsız edici bir karşılaşma yaşanmıştı.
Bir noktada Lavrov, Al Jazeera muhabiri James Bays'ın soruları karşısında;
“Eğer şunu söylememi istiyorsanız söylüyorum. Evet Suriye'de kaybettik, çok çaresiziz, eğer ihtiyacınız olan buysa söyledim. Buyrun devam edelim.”
ifadelerini kullandı.
Lavrov sinirlenerek röportajcısına konuyu Ukrayna'ya, yani Rusya'nın askeri gücünü ortaya koyabileceği bir zemine getirmesi için baskı yaptı.
Ancak yine de, muhalif grupların Suriye'de tutunamayacağı ve Esad'ın bunu engelleyen bir siper olduğu yönündeki görüşünü sürdürdü.
Lavrov;
“Terörist grupların var olan anlaşmaları ihlal ederek toprakların kontrolünü ele geçirmesine izin vermek kabul edilemez”
açıklaması yaparak, Esad Rejimini son dakikaya kadar savunmaya devam etti.
Lavrov, BM Güvenlik Konseyi'nin Aralık 2015'te kabul ettiği 2254 sayılı kararın uygulanması gerektiğine ve Suriye'de Esad'ın katılmayı reddettiği bir sürecin başarılı olmayacağına dair açıklamalarına devam etti.
Esad'ın iktidarın el değiştirmesine neden yardımcı olmadığı sorusuna Lavrov;
“Kimse mükemmel değildir”
yanıtını verdi.
Ancak Lavrov, Rusya'nın Esad'ı korumak için BM Güvenlik Konseyi kararlarını 17 kez veto etmesine ise hiç değinmedi.
Röportaj devam ederken Rusya'nın Tartus'taki deniz üssü ve Hmeymim'deki hava üssünün geleceği sorulduğunda Lavrov tedirgin bir şekilde ne olacağına dair tahmin yapmayacağını belirtti.
Lavrov muhtemelen dünyanın en deneyimli diplomatlarından birisi. Ancak hiçbir zaman bu kadar açık bir şekilde “aşağılanmanın eşiğinde” röportaj vermemişti.
Arakçi da Doha'da Esad'ın hayatta kalmasının mümkün olduğu konusunda ısrar etti ve tüm dış güçlerin Suriye'nin toprak bütünlüğünün korunması gerektiği konusunda hemfikir olduğu noktasına tutunmaya çalıştı.
Ancak yüzünde, olayların aniden ellerinden kaydığını bilen bir adamın bakışı vardı.
Çünkü aslında; İran'ın Suriye'deki 12 yıllık angajmanı sona eriyor, Lübnan ve Hizbullah'a uzanan kara koridoru kapanıyordu.
Buna karşılık Türk Dışişleri Bakanı ve aynı zamanda eski bir MİT Başkanı olan Hakan Fidan, Esad'ın düşüşünden en büyük faydayı ülkesinin sağlayabileceğini bilen bir özgüven ile hareket ediyordu.
Türkiye, bölgedeki diğer tüm ülkelerden daha fazla Suriyelilerin uzun özgürlük mücadelelerinin hak ettiği bağımsız uzlaşı hükümetini kurmalarına yardım etme gücüne sahip.
Şam'ın düşüşü Rusya'yı ve İran'ı bir kenara iterken Türkiye'yi öne çıkardı ve Suriye'nin geleceği için en önemli aktör haline getirdi.