Yabancı öğrenci meselesinde hiç bilinmeyenler!

YTB Başkanı Abdullah Eren basın mensupları ve sivil toplum kuruluşları temsilcilerini ağırladığı toplantıda hiç bilinmeyenleri anlattı.
O toplantıda anlatılanları Cüneyt Polat yazdı.

1. resim

Geçtiğimiz Cuma günü Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar (YTB) Başkanı Abdullah Eren bir grup gazeteci ve sivil toplum kuruluşu temsilcisine önemli bir sunum yaptı.

O sunuma davet edilenler arasındaydım.

Sunumun detaylarına ve gerçek anlamda zihninizdeki sorulara cevap olacak bilgilere geçmeden önce biraz Abdullah Eren’e ve YTB’ye dair gözlemlerimi paylaşmak istiyorum.

YTB, yurt dışında yaşayan vatandaşlarımız, soydaş ve akraba topluluklarımız için önem arz eden bir kuruluş.

Dünyanın dört bir yanında yaşayan yaklaşık 7 milyonluk Türk diasporasının anavatan Türkiye olan bağlarının güçlendirilmesi sadece Türkiye için değil, hem de mesken ülkeler için önemli.

YTB, yurt dışında bulunan Türk varlığına yönelik çok boyutlu ve kapsayıcı bir diaspora politikası izliyor.

Abdullah Eren genç yaşına rağmen, kamu açısından böylesine kritik bir kuruluşun tepe yöneticisi.

Eren’in sunum sırasında konusuna hakimiyeti ve yaklaşımı, sunum görselinde yer alan ana başlıkların altını dolduruş biçimi etkileyici.

Böylesine genç ve işine hakim bir kamu yöneticisini dinlemek keyifli olduğu kadar aynı zamanda güven verici.

Şimdi dönelim asıl konumuza… Kimi zaman yerin göğün inletildiği yabancı öğrenci meselesine….

UNESCO verilerine göre 2000 yılında dünya genelinde 2 milyon olan uluslararası öğrenci sayısı 2024 yılında 7 milyona ulaşmış durumda. 2025 yılında ise bu sayının 8 milyona ulaşması bekleniyor.

Bu rakamın yarısından fazlası 10 ülkeyi tercih ederken, ilk sırada ise ABD var. Peşinden İngiltere, Kanada ve fransa geliyor. Türkiye ise Avustralya ve Almanya’nın peşinden 7. sırada.

Türkiye’nin peşinde ise Rusya, Çin ve Japonya var.

ABD’nin ağırladığı uluslararası öğrenci sayısı 1 milyon 57 bin iken, Türkiye’nin ağırladığı yabancı öğrenci sayısı 336 bin 366. En yakın rakibi olan Almanya’nın ise ağırladığı öğrenci sayısı 349 bin 438.

Evet rakibi diyorum, çünkü uluslararası öğrenci meselesi son zamanlarda sosyal medyada kopartılan kıyamet gibi bir mesele değil. Çok derin ve tamamen rekabet odaklı bir mesele.

Şuradan başlayalım…

Dünyanın önde gelen devletleri finanse ettikleri burs programları ile uluslararası öğrencileri, ülkelerinde üniversite eğitimi almaları için teşvik ediyor.

  1. ABD - Fulbright
  2. İngiltere - Chevening
  3. Almanya - DAAD
  4. İsveç - Swedish Institute Scholarships
  5. Avustralya - Australian Awards Scholarships
  6. İsviçre - Swiss Goverment Excellence Scholarships
  7. Çin - Hükümet Burs Programı
  8. İtalya - Hükümet Burs Programı
  9. Fransa - Campus France Eiffel Excellence Scholarships
  10. Japonya - MEXT
  11. Hollanda - NL Burs Programı
  12. Türkiye - Türkiye Bursları

Bu burs programlarını açan devletlerin bazı hedefleri var.

  1. Eğitim, kültür ve kamu diplomasisi çalışmaları
  2. Yükseköğretimin uluslararasılaşması
  3. Akademik ve mesleki işbirliği çalışmalarının uluslararasılaşması
  4. Bir ihracat kalemi olarak uluslararası öğrenci hareketliliği
  5. Ekonomik, siyasi, askeri, sosyal ve kültürel ilişkilerin tetikleyici ve geliştirici unsuru
  6. Nitelikli iş gücü ihtiyacı

Burada 2 madde çok önemli. “Eğitim, kültür ve kamu diplomasisi çalışmaları” ve “Ekonomik, siyasi, askeri, sosyal ve kültürel ilişkilerin tetikleyici ve geliştirici unsuru” basitçe okunup geçilebilecek bir hedef cümlesi değil.

ABD’nin 41 Devlet Başkanı, 62 Nobel Ödülü, 95 Pulitzer Ödülü sahibi Fulbright mezunu olduğunu biliyor muydunuz?

Peki aşağıda sadece bazılarına yer verilebilen devlet başkanlarının ve devlet yöneticilerinin ABD’nin Fulbright bursları ile okuyan mezunlar olduğunu biliyor muydunuz?

Bu listeyi uzatabilmek mümkün. Devletlerin ana yönetimlerinde ve çeşitli kadrolarında yer alan binlerce Fulbright mezunu yönetici…

Bu “kudretli” devletlerin bursları ile veya kapılarını açtıkları üniversitelerinden sadece devlet yöneticileri çıkmıyor.

Bugünün dünyasını şekillendiren teknoloji devlerinin yöneticileri de yine “beyin göçünün” eseri.

Microsoft, Google, IBM, YouTube gibi kurumların yöneticileri ile birlikte 21 teknoloji devi şirketin CEO’su hindistan kökenli.

21 CEO da ABD veya İngiltere’de üniversite eğitimlerini tamamlamış.

Hal böyleyken, bizim sözüm ona milliyetçi geçinenlerin “yabancı” olarak lanse ettiği uluslararası öğrenci meselesini neden rekabet olarak tanımladığım daha iyi anlaşılmaktadır umarım.

Türkiye’de eğitim gören, yine sözüm ona ülkesini çok seven milliyetçi odakların, “defolup gitsinler” dedikleri Afrikalı uluslararası öğrenciler sayesinde, yıllardır “egemen güçlerin” sömürüsü altında ezilen Afrika kıtasında işbirliklerimizi nasıl güçlendirdiğimizin farkında mıyız?

Afrika Kıtası toplam ticaret hacmimiz 2003 yılında 5,4 milyar $ seviyesinden, 2021 yılı sonu itibariyle ise 34,5 milyar $ seviyesine ulaşmış.

Türk müteahhitlik firmalarının üstlendiği proje hacmi 77,8 milyar $ düzeyine ulaşmış.

45 Afrika ülkesiyle İş Konseyi oluşturulmuş.

THY’nin 39 Afrika ülkesinde 60 farklı uçuş destinasyonu oluşmuş.

Türkiye Mezunu Somali Savunma Bakanı Abdulkadir Muhammed Nur’un katkılarıyla “Savunma ve Ekonomik İşbirliği Çerçeve Anlaşması” imzalanmış.

Yukarıdaki bütün bu gelişmelerin temelinde 1992’den bugüne 15 binden fazla Afrikalı öğrenciye verilen lisans, lisansüstü ve doktora bursları yatıyor.

Zanzibar Cumhurbaşkanı, Kosova Bölgesel Kalkınma Bakanı, Somali Savunma Bakanı, Irak Bölge Bakanı, Bosna Hersek’in Ankara Büyükelçisi, farklı alanlarda çok sayıda profesör, işadamı, CEO ve yönetici Türkiye’de eğitim görmüş.

Bütün bu ekonomik katkıları umursamayıp, uluslararası öğrencileri elimizin tersi ile “kudretli” denilen devletlerin ocağına bırakınca mı milliyetçi oluruz, yoksa sahip çıkıp, Türkiye’nin 7 milyonluk uluslararası öğrenci pastasından daha büyük pay alması için çabalayarak mı?

Akıl var mantık var…

Paralarımız gitti, bu öğrencilere neden burs veriyoruz yaygarası koparanları üzecek daha vurucu bir veriyi paylaşayım;

“Türkiye’deki yabancı öğrencilerin sadece yüzde 5’i Türkiye devlet bursuyla eğitim görüyor. Geriye kalan yüzde 95 kendi imkanlarıyla okuyor.” diyor Başkan Eren.

Genel üniversite öğrenci sayımız baz alındığında ise Burslu yabancı uyruklu öğrenci sayısı oranı yüzde 0,2.

Bir düşünün o %0,2’yi dahi Türkiye’ye bırakmak istemeyen bir tahammülsüzlük.

Çünkü 370 milyar dolarlık küresel bir yükseköğretim ekonomisi var ortada.

Türkiye’deki uluslararası öğrencilerin daha mezun olmadan Türkiye ekonomisine katkıları ise 2011 yılında 200 milyon dolar iken, 2024 yılı itibarıyla 1,5 milyar dolara ulaşmış durumda.

Eğitim dışı harcamalar, ortalama yaşam maliyetleri de hesaba katıldığında bu rakam 3 milyar dolara kadar çıkıyor.

Bu öğrenciler ülkelerine döndükleri zaman, biraz yukarıdaki ekonomik katkıların devletler arası anlaşmalarla Türkiye’ye dönmesi de cabası.

Tüm bunların ışığında, Türkiye’de eğitim gören uluslararası öğrencilerin neden artık daha sık gündeme getirildiğini, uluslararası öğrenci ağırlamada Almanya ve Fransa’ya giderek yaklaşan Türkiye’nin uluslararası öğrenciler üzerinden neden Fransız basınına meze edildiğini, yalan ve çirkin iftiralarla başvuru sayılarının düşürülmeye çalışılmasını daha iyi anlamak mümkün.

Ben kendi adıma zihnimdeki sorulara net cevaplar buldum. Müsterihim.

YTB Başkanı Abdullah Eren’e de paylaştığı bu değerli bilgilerden ötürü tekrar teşekkür etmek istiyorum.

Bu kadar tezviratın, yalanın ve bilinçli veya bilinçsiz ihanetin içerisinde doğru bilgiyi aktarmamıza vesile oldu.

Son bir çağrı ise, hıyarım var diyene tuzlukla koşan sosyal medyadaki bilinçsizlere.

Uluslararası öğrenciler üzerinden kıyamet koparanların peşine takılmadan önce, yukarıdaki verileri okuyarak, anlayarak, bilinçsizliğin, cahilliğin sizi nasıl ülkenize ihanete sürükleyebileceğini bir düşünün…

Tartışma