"Yaşayan insan hazinesi" mirasını aktaracak çırak arıyor
Bergama'da tarihsel kökeni milattan önce 2. yüzyıla kadar uzanan parşömeni geleneksel yöntemlerle üretmeye devam eden "karatabak" ustası İsmail Araç, meşakkatli mesleğini ilk günkü sevgisiyle yaşatmaya devam ediyor.
İzmir'de, göçmen anne ve babanın oğlu olarak dünyaya gelen 91 yaşındaki İsmail Araç, maddi imkansızlıklar nedeniyle okula devam edemedi. Deriyle ilk tanışması, bir arkadaşının tavsiyesi üzerine 1953'te Bergama Tabakçılar Köprüsü'nün altındaki tabakçıların yanında çıraklığa başlamasıyla oldu.
Askerlik nedeniyle iki yıl ara vermek zorunda olduğu mesleğine geri dönen Araç, beş yıl tabakhanede çalıştıktan sonra kendi dükkanını açtı. Kimyasal kullanmadan geleneksel yöntemlerle yaklaşık bir ay süren işlemlerle tabakladığı derileri parşömen, kösele, davul derisi ve pöstekiye dönüştüren Araç, yıllar geçtikçe ve modern tabaklama yöntemi geliştikçe azalan siparişlere rağmen zanaatını bırakmadı.
Kuzu, oğlak, kuş, balık, yılan gibi birçok hayvanın derisini işleyebilen Araç, mesleğini sonraki nesillere aktarma konusunda birçok zorluk yaşadı. Mesleğin zorluğu sebebiyle çırak bulmakta zorlanan Araç'ın yaptığı sınavdan sadece iki kadın geçerek bu zanaatı öğrenebildi.
İngiltere ve Yunanistan'da çırakları var
Mesleğin kaybolmaması için elinden gelen her şeyi yapan İsmail, başarıları sayesinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dan 11 Ocak'ta "Yaşayan İnsan Hazineleri Geleceğe Aktarılan Mirasın Temsilcileri Ödülü"nü aldı.
Soğuk kış günlerinde bile dereye girerek deri sıyırdıklarını, birçok kimsenin buna dayanamadığını anlatan Araç, "Eskiden aynı anda 25 deriyi basıyordum, bir sürü müşterim vardı, şimdi ise ancak 1-2 tane basabiliyorum. Domuz derisi dışında işlemediğim hayvan derisi kalmadı. Bu özel mesleğin benden sonra da yaşatılmasını istiyorum." dedi.
İşin zorluklarını gördükten sonra çırakların kaçtığını söyleyen Araç, bu konuda bir anısını şu sözlerle anlattı:
"İbrahim diye bir çırağım vardı. Ondan su teknesinin içindeki koyun derilerini çıkarmasını istedim. Baktım büzülmüş. 'İsmail abi kollarım gitti, kollarım yok' dedi. Ben de bıçakla ellerini kesti zannettim. 'Çabuk bana ocak yak, kollarım yok, hissetmiyorum' dedi. 'Bak İbrahim, ocağı yakarsam düşer bayılırsın, sakın korkma, cesaretle sok kollarını suyun içine ovala' dedim. Soktu, ovaladı 10-20 sefer. Sonra kolları açıldı. Ondan sonra gelir mi bir daha? Pazartesi aldı parasını bir daha da gelmedi."
Sadece Demet Sağlam Tokbay ve Nesrin Ermiş Pavlis'in bu zorlu imtihandan geçebildiğini dile getiren İsmail usta, sözlerine şöyle devam etti:
"İkisini de yetiştirdim. Birisi İngiltere'de diğeri de bir yıldır Yunanistan'da parşömen yapmaya başladı. İngiltere'de yaşayan Demet, İstanbul'da resim öğretmeniydi. Derilerin üzerine fevkalade resimler yapıyor. Yazılar yazıyordu. Dualar, kralların resimlerini, Atatürk'ün resimlerini deriye çok güzel işliyordu. Ressam da olduğu için yapıyordu."
Ankara'da Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi'nde 11 Ocak'ta düzenlenen "Yaşayan İnsan Hazineleri Geleceğe Aktarılan Mirasın Temsilcileri Ödül Töreni"nde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın elinden ödül alan İsmail Araç, o günün heyecanını hala yaşadığını şu sözleriyle anlattı:
Yerden göğe kadar selam getirdim
"O gece otelde uyuyamadım. 'Eyvah yarın ne olacak?', 'Yat uyu' diyorum kendime. Ama aklıma Cumhurbaşkanı geliyor. Yine uyku kaçıyor. Sabah oldu hiç uyuyamadım. Sonra sıra bize geldi, Cumhurbaşkanımızın karşısına çıktım. Selam verdim ilk önce, selamımı aldı. Sonra 'Sayın Cumhurbaşkanım, çok ağır yüküm var' dedim. 'Hayrola ne var?' dedi. 'Yerden göğe kadar selam getirdim sana' dedim. 'Aldım, kabul ettim.' dedi. 'Bir de seninle bir saat yüz yüze geleyim derdimi dökeyim' dedim. 'İnşallah o da olur' dedi. Çok mutlu oldum, Ona sürekli dua ettiğimi söyledim. Allah ondan razı olsun."