Yeni bir dünya kuruluyor ve birileri orada yerini alıyor mu?

💢 Uluslararası toplumun siyasi ve ekonomik haritasında sınırlar değişiyor.

💢 Değişim lokomotiflerinden birinin makinisti Brezilya Devlet Başkanı Lula Da Silva.

💢 Lula, 12 Nisan’da başlayan Çin ziyaretinde “Çok Kutuplu Dünya Düzeni”ne ilişkin önemli mesajlar verdi.

1. resim

Türkiye’nin 20’inci yüzyıl boyunca Kıbrıs davası başta olmak üzere uluslararası alanda haklarını savunmakta yetersiz kaldığı ya da ekonomik kalkınma alanında patinaj yaptığı dönemler hiç şaşırtıcı olmayan bir şekilde kendi iç sorunlarına fazlasıyla gömülmek zorunda bırakıldığı yıllar oldu. Dünyanın her zamankinden daha hızlı döndüğü 2022-2023 yıllarını da, bir kez daha demokrasinin olağan bir parçası haline gelmiş olması gereken seçimlere odaklanmış halde geçiriyoruz. 

Oysa bu esnada küresel toplumun siyasi ve ekonomik haritasında sınırlar değişiyor. Bu değişim lokomotiflerinden birinin makinisti de Brezilya Devlet Başkanı Lula Da Silva. Lula’nın 12 Nisan’da başlayan Çin Halk Cumhuriyeti ziyareti baştan sonra “Çok Kutuplu Dünya Düzeni”ne ilişkin mesajlarla bezeliydi.

2023 yılının başlamasıyla beraber Çin Halk Cumhuriyeti ziyaretçi akınına uğradı. Avrupa ülkelerinin liderleri, Avrupa Birliği yüksek bürokrasisi, Körfez ülkelerinin dışişleri bakanları soluğu Pekin’de aldılar. Bu ziyaretlerdeki beklentilerin başında Pekin yönetiminin Rusya üzerindeki etkisinin kullanarak Ukrayna-Rusya Savaşı’nı son vermesi geliyordu.

Bunun yanısıra ABD yörüngesinden kurtulmak isteyen Suudi Arabistan gibi ülkeler Çin’i barış sağlayıcı bir süper güç rolüyle yeni “abileri” olarak tercih etme yoluna girdiler. Avrupa ülkeleri ise ( başta Paris-Berlin ekseni ) yine savaşla beraber Rusya yerine ABD’ye enerji ve güvenlik alanında daha da fazla bağımlı hale geldiklerinin bilinciyle Çin’i dengeleyici olarak devreye sokma arayışı içindeler.

Ziyaretlerin bir amacı da hiç şüphesiz, ABD-İngiltere ikilisinin Tayvan üzerinden Çin Halk Cumhuriyeti ile bir çatışma imkanı yaratmasının önüne geçmek. Fransa-Almanya ikilisi bunu Ukrayna konusunda da denemiş ancak başarılı olamamışlardı. Avrupa, Tayvan merkezli başlayabilecek bir çatışmanın tedarik, hammadde ve teknolojik düzeyde kendisine vurabileceği darbenin büyüklüğünün bilincinde.

Ancak tüm yolların Pekin’e çıktığı bu ziyaretler silsilesi içerisinde Brezilya’da yeniden devlet başkanlığına seçilen Lula da Silva’nın 12 Nisan’da başlayan ziyaretini ayrı bir yere koymakta fayda var. Bu ziyaret açılış anından itibaren Amerika Birleşik Devletleri’ne karşı bir meydan okuma olarak gerçekleşti.

Brezilya Devlet Başkanı’nın Çin’deki ilk durağı Çin-Rusya-Brezilya-Hindistan ve Güney Afrika Cumhuriyeti’nin oluşturduğu BRICS grubunun Şanghay’da düzenlenen toplantısıydı. Bu toplantı esnasında Lula’nın devlet başkanlığındaki halefi olan Dilma Roussef BRICS Kalkınma Bankası Başkanlığı görevini devraldı.

Lula da Silva, ABD ve onun İkinci Dünya Savaşı sonrasında inşa ettiği mali sisteme karşı ilk atışını da Şanghay’daki bu toplantının açılış konuşmasında yaptı. Brezilya Devlet Başkanı, “Neden ülkeler ticaret için ABD dolarına bağımlı olsun ki?” sorusunu yöneltirken, Uluslararası Para Fonu IMF’yi de ABD dışındaki ekonomileri boğmaya çalışmakla itham etti.

Lula, Brezilya’nın komşusu Arjantin’de tırmanan ekonomik krize işaret ederek IMF’nin, gelişmekte olan ülkeler ve üçüncü dünya ülkelerinin liderlerinin boğazlarına borç bıçağı dayayarak onları icraat yapamaz hale getirdiğini vurguladı.

Temelleri 2006 yılında atılan, 2010 yılında Güney Afrika Cumhuriyeti’nin katıldığı BRICS grubu, küresel toplumun gerek ekonomik gerek silahlı çatışma düzeyinde karşı karşıya kaldığı ABD kaynaklı krizler karşısında, ulusal para birimleri ile ticaret yapma fikrine giderek daha fazla sahip çıktı.

Bu fikir 2014 yılında 50 milyar dolar sermayeli BRICS Kalkınma Bankası’nın doğuşuna vesile oldu. Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu IMF’ye alternatif olarak tasarlanan yapı 2019 yılının son çeyreğinde küresel ekonomide etkisini gösteren yavaşlama ve onu takip eden Covid-19 salgınının tedarik zincirine verdiği hasarla daha ilgi çekici hale geldi.

IMF’nin acı reçetelerinin yarattığı siyasi istikrarsızlıktan ağzı yanan ülkeler 2020 yılından itibaren BRICS’in savunduğu fikirlerle daha fazla ilgilenmeye başladılar. Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır, Bangladeş, Uruguay Cezayir, Arjantin, Meksika, Tunus ve Nijerya bu grubun potansiyel üyeleri arasında bulunuyor.

ABD’nin siyasi ve ekonomik baskısından yılmış olan ülkelerin biraraya geldiği Şanghay İşbirliği Örgütü’nün de artan cazibesi, Asya merkezli yapıların uluslararası siyaset ve ekonomideki rollerini artırırken, çok kutuplu dünya arayışının zeminini inşa ediyorlar. ABD’nin İkinci Dünya Savaşı sonrasında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi merkezli inşa ettiği jeopolitik denge alanının küresel ihtiyaçlara yanıt veremeyecek hale gelmesi de BRICS ve Şanghay İşbirliği Örgütü’ne gösterilen ilginin artmasına vesile oluyor.

Rusya-Ukrayna Savaşı bu arayışların somutlaşmasında önemli rol oynadı. Gelişmekte olan ekonomiler bir yandan Ukrayna’da savaşın bitmesi için arayışlarını sürdürürken, bir yandan da Tayvan merkezli bir çatışmanın önüne geçmeye çalışıyorlar. Brezilya Devlet Başkanı’nın Çin ziyaretindeki gündeminin önemli bir kısmını da bu konu başlıkları oluşturuyordu.

Nitekim Lula da Silva, Çin Devlet Başkanı ile görüşmesinde de mesajını olabilecek en doğrudan şekilde verdi.

“Her iki ülke arasındaki stratejik işbirliğini derinleştirmek ve dünyadaki jeopolitik dengeyi temin etmek istiyoruz”.

Brezilya Devlet Başkanı, ülkesinin Çin’le yalnızca ticari ilişkileri geliştirmekle ilgilenmediğini vurgularken, “Birleşmiş Milletler’in rolünü daha fazla ön plana çıkaracak yeni bir jeopolitik iklim yaratmak” istediklerinin de altını çizdi. Lula da Silva’nın Çin ziyareti muhakkak yakın gelecekte “Çok Kutupluluk-Tek Kutupluluk” mücadelesinin en önemli dönüm noktalarından biri olarak daha detaylı bir şekilde incelenecek ve tarihe not düşülecektir.

Ukrayna-Rusya Savaşı konusunda ise henüz tarafların üzerinde çalıştığı barış planına dair ayrıntılar kamuoyu ile paylaşılmasa da Çin ve Brezilya liderleri düzenledikleri ortak basın toplantısında, ABD’yi savaşı daha da alevlendiren politikalar yürütmekten ve söylemler kullanmaktan vazgeçmeye çağırdılar.

Lula Da Silva’nın Çin ziyareti ile beraber “Çok Kutuplu Dünya Düzeni”ni savunan cephenin daha da konsolide olacağı anlaşılıyor. Ve hiç şüphesiz bu cepheyi cazip hale getirmek için en dikkate değer enstrüman ise BRICS Kalkınma Bankası olacak. Ancak BRICS grubu ile ilgili gözden kaçırılmaması gereken bir nokta var.

Şu anda Hindistan BRICS beşlisinin en zayıf halkası pozisyonunda. ABD ve İngiltere, Hindistan’ı AUKUS İttifakı’na dahil etmek için kayda değer bir çaba harcıyor. Japonya Başbakanı Kişida’nın 19-22 Mart tarihlerinde önce Hindistan’a ardından Ukrayna’ya yaptığı ziyaretleri gözden kaçırmamak lazım.

Çin ile Hindistan arasındaki sınır çatışmaları, bu çatışmalar sırasında ABD’nin Hindistan’a temin ettiği gerçek zamanlı istihbarat, yani Pekin ile Yeni Delhi arasındaki ezeli rekabet Lula da Silva’nın hayal ettiği “yeni jeopolitik iklimin inşasını” akamete uğratabilir. Unutmamak lazım ki 1955’te kurulan Bağdat Paktı ve CENTO yapıları, üyelerinin birbirleriyle yaşadıkları çıkar çatışmaları neticesinde etkisiz kalmıştı.

Lula’nın karşı karşıya kalabileceği ikinci problem ise, Çin Halk Cumhuriyeti’nin uluslararası sisteme dahil olmasında önemli rolü olan eski ABD Başkanı Nixon’un gündeme getirdiği bir husus olabilir. Nixon ve Kissinger gibi Çin ile ABD yakınlaşmasını savunanların hedefi, Çin’in ekonomik refaha ulaşarak liberal demokratik sisteme dahil olmasıydı.

Nixon, 1994’te ölümünden kısa süre önce kendisiyle yapılan bir röportajda Rusya ve Çin’in emperyal geçmişlerinin ve özlemlerinin bir araya gelmesi halinde Batı tipi demokrasilerin ciddi bir otoriter tehditle karşı karşıya kalacağını dile getiriyordu. Bu soru bugün için de geçerli.

Lula da Silva çok kutuplu dünya inşa etmeye çalışırken, emperyal hafızası taze olan iki ülkenin oluşturacağı otoriter sinerjiyi dengeleyebilecek mi ve bunu nasıl başaracak? Dediğim gibi, Lula da Silva’nın yoğun gündemde pek de üzerinde durulmayan Çin Halk Cumhuriyeti ziyareti, üzerinde uzun uzun düşünülmeye değecek mesajlar içeriyor.

Mehmet Kancı

Tartışma