"Yenidoğan çetesi" davasının duruşması yarına ertelendi

İstanbul'da, bebek acil hastalarını önceden anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk edip ölümlerine neden oldukları ve haksız kazanç sağladıkları iddia edilen 47 sanığın yargılandığı davanın duruşması yarına ertelendi.

1. resim

İstanbul Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesince, adliyenin konferans salonunda yapılan duruşmanın üçüncü gününe, organize suç örgütü elebaşı doktor Fırat Sarı'nın da aralarında bulunduğu 22'si tutuklu 42 sanık ile avukatları katıldı. Duruşmada ayrıca maktul Kaya bebeğin babası Mehmet Hanifi Kaya ile avukatı da yer aldı. Bazı tutuksuz sanıklar ise bulundukları şehirlerdeki adliyelerden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi ile duruşmaya bağlandı.

Duruşmanın öğleden sonraki oturumunda savunması alınan tutuklu sanık hemşire Damla Atak, Güney Hastanesi'nde hayatını kaybeden Kaya bebekle ilgili süreci anlattı.

500 gram olan Kaya bebeğin akciğerlerinin kanadığını, tedavi olması için kendisine bu imkanın sağlanması gerektiğini söyleyen Atak, hastanenin mesul müdürü olan doktor Ali Dirik'e mesaj attığını, Dirik'in ertesi gün yoğun bakıma geldiğini ve kontrol için kliniğe bakan başka bir çocuk doktorunu getirdiğini, ancak o süreçte kendilerini yönlendiren bir yoğun bakım doktoru ile hastanenin gece nöbetçi doktorunun mevcut olmadığını ifade etti.

"Bebek geldiğinde akciğerleri kanıyordu"

Atak, Kaya bebeğin annesinin durumunun kötü olması sebebiyle Esencan Hastanesi'nden Güney Hastanesi'ne sevk edildiğini, bebeğin de o şekilde geldiğini belirterek, "Fehmi Alperen'in sevk için Gıyasettin Mert Özdemir'den yardım istediğini biliyorum. Yenidoğanla ilgili konuşup konuşmadığını bilmiyorum. Bebek geldiğinde akciğerleri kanıyordu." dedi.

Kaya bebeği sanık Şeyhmus Çelik'in görmediğini savunan Atak, Çelik'in o süreçte işten ayrıldığını ancak kaşesinin hastanede olduğunu, yeni gelen doktorun henüz kaydı yapılmadığı için Çelik'in kaşesinin kullanıldığını öne sürdü.

Atak, Kaya bebeğin vefat ettiği tarihte sanık Rıza Keykubad'ın hastanede çalışmaya başladığını ifade ederek, "Rıza Bey, alana kendisi geldi. Kaya bebeğin tedavisiyle alakalı yapılabilecek bir şey olmadığını söyledi. İfadesinde Kaya bebeği görmediğini söylemiş ancak gördü. Görmediği bir bebekle ilgili gece aranması mümkün değil." diye konuştu.

Sanık Batuhan Çetin'in gece sorumlusu olduğunu belirten Atak, "Bebek Kaya'nın akciğerleri kanıyordu ama kalp atımında, oksijeninde herhangi bir sıkıntı yoktu. Ben Batuhan Çetin'i gece oraya sorumlu olarak bırakıp eve gittim. Bebek kötüydü evet ama acil bir durumu yoktu. Kötü diye bahsetmemizin sebebi ciğerinin kanıyor olması. O gece oraya Batuhan'ı bıraktığım için Kaya bebeğin ölümüne sebep olmakla suçlanıyorum. Bunu kabul etmiyorum. Zaten bunun üzüntüsünü yaşıyorum. Gece bebek eks olduğunda hastanede bulunmam gerektiğini söylüyorlar. Benim de müdahale etmemem gerekiyor." ifadesini kullandı.

Atak, Çetin'in o gece Rıza Keykubad'ı arayıp bebeğin durumunun kötü olduğunu söylediğini dile getirerek, "Rıza Bey, Batuhan'a 'Durumu kötü olursa fişini çekersin.' diyor. Bunu bebeği bilen bir hemşire olarak ben yapmıyorum, bebeği bilmediğini söyleyen Rıza Bey nasıl yapabiliyor?" dedi.

"Yine eks olacaktı ama ben oraya giderdim"

Batuhan Çetin'in daha sonra sanık Hakan Doğukan Taşçı'yı görüntülü aradığını söyleyen Atak, "Aradığındaki videoyu haberlerde izledim. Orada sitemde bulunuyor. Daha doğrusu Rıza Bey ile görüştükten sonra beni değil, Doğukan'ı arıyor. Batuhan'ın Doğukan'ı arama sebebi dedikodu yapmak. Hasta mahremiyeti diye bir şey var. Kendisine sormak istiyorum, hasta mahremiyeti varken sen nasıl başka bir hemşireyi arayıp hastayı gösterirsin? Eğer ki beni arasaydı hastaneye giderdim. Beni arasa belki ben de bir şey yapamayacaktım yine eks olacaktı ama ben oraya giderdim. Sorumluluğum olmadığı halde vicdanen yapardım. Bebekle ilgili arasaydı Batuhan, Ali (Dirik) Hoca'yı da arardım. Haberim olmadığı halde bebek Kaya ile ilgili ihmalle suçlanıyorum. Kabul etmiyorum bunu." diye konuştu.

Atak, geçmişte yoğun bakımda güvenlik kameralarının olduğunu, bunları Ali Dirik'in çıkarttığını bildiğini ancak bunun Kaya bebeğin ölümünden önce mi sonra mı yapıldığını hatırlamadığını savundu.

Rıza Keykubad'ı çocuk doktoru olarak bildiğini ancak öyle olmadığını söyleyen Atak, eşi olan çocuk doktoru Hilda Keykubad'ın kaşesini kullandığını ve tedavileri de ona sorduğunu öne sürdü.

Kaya bebeğin ailesinin avukatı İsmail Kılıç, Atak'ın savunmasının tamamlanmasının ardından yapılan çapraz sorgusunda, bebeğin doğumdan önce 680 gram olduğunun söylendiğini ancak kayıtlara 500 gram olarak geçtiğini ifade ederek, kayıtlarda değişiklik yapılıp yapılmadığını sordu.

Atak, çalıştığı hastanelerde bebeğin kilosuyla ilgili değişiklik yapılmadığını, bebek doğduğunda ultrasonda görünen baş çevresi ölçüsü, kilo gibi durumların değiştiğini bildiğini söyledi.

"Batuhan Çetin'e neden beni aramadın demediniz mi?" sorusunu Atak, "Kendisi Rıza Bey ile görüştüğünü, 45 dakika konuştuğunu söyledi. Bunu dün gibi hatırlıyorum. Onunla görüştükten sonra hemşireyi arama ihtiyacı yok. Onunla aynı statüde bir hemşireyim." diye yanıtladı.

Atak, bebeğin 3 gün hastanede yattığının ancak SGK'de 6 gün yatmış gibi gösterildiğinin sorulması üzerine, "Bunu şu anda sizden öğreniyorum. Böyle bir şeyin mümkün olup olmadığını da bilmiyorum." dedi.

Sorgunun tamamlanmasının ardından Hüseyin Günerhan'ın avukatı, "Müvekkilim hastaneyle ilişiğini tamamen kestikten sonra, iddianame öncesinde Kaya bebeğin ölümüyle sorumlu tutulmuştur. Bu süreçte cinayet koğuşunda kalmıştır, defalarca canına kastedilmiştir. Daha sonra savcı bu yönden takipsizlik vermiştir. Sorumlular farklıyken 6 ay boyunca nasıl cinayetle itham edilmiştir?" ifadesini kullandı.

"Hiçbir delil olmaksızın suçlu ilan edildim"

Tutuklu sanık doktor Rıza Keykubad ise savunmasında, pratisyen hekim olduğunu, olaylarla alakası bulunmamasına rağmen sanık olmanın kendisini kahrettiğini söyledi.

Keykubad, "Kaya bebeğin vefatında hiçbir kastım yoktur. Esenler Güney Hastanesinde hiçbir zaman çalışmadım. Diplomam Güney Hastanesine kayıtlı değildir. Bu bebeği hiç görmedim, hiçbir müdahalem olmadı. Ne ben ne de eşim o tarihte hastanede bulunmadık. Kaya bebek 13 Kasım 2023'te dünyaya gelmiş, 16 Kasım'da vefat etmiştir. Eşimin (Hilda Keykubad) bu tarihlerde Güney Hastanesinde çalışmadığını ispat ederim. Ben hiçbir delil olmaksızın suçlu ilan edildim. Ne ben ne de eşim bebek Kaya'yı görmedik." diye konuştu.

Denetim raporunda adlarının geçmediğini belirten Keykubad, yabancı oldukları için kendilerine oyun oynandığını öne sürdü.

Kaya bebekle ilgili gece geç saatlerde bilmediği bir numaranın kendisini aradığını dile getiren Keykubad, "Bir hemşire arayarak, bebeğin durumunun kötüleştiğini söyledi. Ben de bebekle ilgili bir bilgim olmadığını, çocuk doktorunu çağırmasını söyledim. Güney Hastanesinde yatan Kaya bebekle ilgili hiçbir bilgim yoktur. Kaldı ki hemşireye yol gösterecek, yönlendirme yapacak bir yetkim de yoktur. Aileye sabırlar diliyorum. Bana çirkin iftiralar attılar. 20 yıllık hekimim. Ben de bir babayım." dedi.

Keykubad, Kaya bebekle ilgili "Fişini çekersin." demediğini, kendisine iftira atıldığını iddia etti.

"Kendi evladını hastaneden bisküvi kutusu içinde almış"

Keykubad'ın savunmasının ardından tekrar söz alan Kaya bebeğin ailesinin avukatı Kılıç, "Sanık sürekli 10 yaşında çocuğu olduğunu ve bir baba olduğunu söylüyor. Allah bağışlasın. Benim müvekkilim de evladını kaybetmiş bir baba. Kendi evladını hastaneden bisküvi kutusu içinde almış ve o kutuyu kucağında götürmüştür." diyerek, sanığın savunmasına tepki gösterdi.

Duruşmada savunması alınan ve Birinci Hastanesi'nde Hasta Hizmetleri Müdürü olarak çalışan tutuklu sanık Emine Avcı, sözlerine, maktullerin ailelerine başsağlığı dileyerek başladı.

Alakası olmayan bir dosyada yargılandığını savunan Avcı, burada yargılanmaktan çok ciddi üzüntü duyduğunu söyledi.

İddianamede maktul olarak yer alan Mive Serdarova adlı bebeğin cenazesinin ailesine teslim edilmemesiyle ilgili soruyu yanıtlayan Avcı, "Babaanne bana gelip, torununun cenazesini alamadığını söyledi. Ödemeyi de yaptığını söyledi. Ödemeyi nerede yaptığını sorduğumda, yoğun bakımda yaptıklarını söyledi. Ben de Hakan Doğukan Taşçı'yı arayarak, durumu sordum. Konuşmasından usulsüzlük yapıldığını anladım. Sonrasında kendisini tekrar arayarak şikayetçi olacağımı, hastane yönetimine de bildireceğimi söyledim." dedi.

Avcı, sanık Hakan Doğukan Taşçı'nın numarasını diğer sanık Hasan Basri Gök'e verdiğini belirterek, "Hasan Basri beni arayarak, hastadan kendi komisyonunu aldıklarını anlattı. O da beni tehdit etmeye çalıştı. Benim tepkim tapelerde de açık ve nettir. Telefonu yüzüne kapattım. Yaşananları yöneticilerime de anlattım." ifadelerini kullandı.

Sanık Avcı ayrıca dosyada adı geçenlerden neredeyse kimseyi tanımadığını öne sürdü.

"Sanıklarla iş dışında ilişkim yok"

Tutuklu sanık hemşire Mehtap Sayar ise savunmasında herhangi bir örgüte üye olmadığını söyledi.

Sanıklarla iş dışında ilişkisi olmadığını savunan Sayar, "Sanıkların çoğunu da tanımıyorum. Suçlamaları da kabul etmiyorum. Maaşımı hastaneden alıyordum. Reyap Hastanesi bildiğime göre bir işletme hastanesi değildir. Fırat (Sarı) Bey beni arayıp bir CİMER şikayetinden söz etmişti. Muhtemelen Deniz Korkmaz'ın yaptığı şikayetten bahsediyor olabilir. Kendisi, şikayetle ilgili danışma amacıyla aramıştı. 2016'da başladım hastanede çalışmaya, Fırat Bey 2018'de yenidoğan yoğun bakımında çocuk doktoru olarak çalışmaya başladı. Kendisini öyle tanıyorum." dedi.

Sayar, para transferleriyle ilgili de özel sektörde maaşların düşük olduğunu, Fırat Sarı'nın diğer sorumlu hemşirelere verdiği motivasyon ödemelerinden kendisinin de aldığını söyledi.

Birkaç kez Sarı'ya borç para gönderdiğini ifade eden Sayar, Sarı'nın kısa sürede ödeyeceğini söylemesine rağmen üzerinden yaklaşık bir yıl geçtiği halde paranın tamamını alamadığını anlattı.

Sanık Hasan Basri Gök ile 3 gün yaşayan bebeğin 6 gün yaşamış olarak gösterilmesine ilişkin telefon konuşmaları sorulan Sayar, "Epikriz raporlarını o dönem Hasan Basri Gök yazıyordu. Raporları yazan kişi birim sekreteriyle iletişim kurardı. Bu hastanın bilgileriyle ilgili yanlışlık yapılmış, sonra da düzeltilmiş. Alanda yatan her bebeğin bilgilerini o dönemin sekreteri Melis, Gök'e iletiyordu. Alanda eks bebek olduğunu, 'bakacağım' deyip Gök'e bildirmemiş. Gök, gerçekte eks olup fark edilmeyen bebek konusunda değil de eksle ilgili kendisine haber verilmediği için sinirlenmişti." ifadelerini kullandı.

"Konuşmak istemiyorum"

Sayar, sanık Gök'ün, "Mehtap öldür şu bebeği.", kendisinin ise "Öldüreceğim de öldürsem de dert." dediği telefon konuşmasının sorulması üzerine de "Sıkıntılı bir bebek hakkında sıkıntılı bir konuşmadır. Bunun sosyal medyada da basında da psikolojik baskısını yaşadım. O yüzden bu konuda konuşmak istemiyorum." dedi.

Çapraz sorgusunda, "Her şey fazlasıyla uygunsuz." cümlesini kurduğu telefon görüşmesinin sorulmasının ardından Sayar, bunun hastaneye yapılan denetimle ilgili bir konuşma olduğunu söyledi.

Denetimin yapıldığı ayda yeni sorumlu hemşire olduğunu ifade eden Sayar, alan içerisindeki uygunsuzluklardan şikayet ettiğini kaydetti. Sayar, denetim sırasındaki uygunsuzluklardan hastane yönetiminin de bilgisi olduğunu, kendisinin de bunlardan dolayı sorun yaşamaya maruz kaldığını dile getirdi.

"Satılan ilaçlardan ne kadar komisyon alıyordunuz?" sorusu üzerine Mehtap Sayar, böyle bir komisyon almadığını öne sürdü. Tutuklu sanık hemşire Mehmet Halis Başli ise savunmasında, üzerine atılı suçlamaları kabul etmeyerek, yasal olmayan bir işlem yapmadığını, yanlış uygulamada bulunmadığını iddia etti.

Hesap hareketlerine ilişkin de Başli, işletmeden maaş ödemesi aldığını, söz konusu ek ödemelerin fazla çalışmasının karşılığı olarak ödendiğini öne sürdü.

Başli, gün içinde hastaların şekerini, tansiyonunu ölçüp, beslenmesini not aldıklarını, doktorların da bu notlardan faydalanarak epikriz yazdıklarını dile getirdi.

Sanık Hasan Basri Gök'ün "38 haftada trombosit yapıldı. Ne göstereyim?" dediği, kendisinin de "Hiçbir şey göstermeyin." şeklinde cevap verdiği konuşmanın sorulması üzerine Başli, görüşmeyi hatırlamadığını öne sürdü.

Başli, "Fırat Sarı hastanedeki hasta sayısını soruyor muydu?" sorusunu, "Evet, işletme onundu." şeklinde yanıtladı.

Sanık Gıyasettin Mert Özdemir'in hasta sayısını neden sorduğuna ilişkin de Başli, "O da hasta takibi sağlıyordu." dedi.

"Niye takip ediyordu?" sorusuna Başli, "Onu kendisine sormak daha iyi olur." yanıtını verdi.

Yaklaşık 11 saat süren ve 7 sanığın dinlenildiği duruşma, sanık savunmalarının alınmasına devam edilmek üzere yarın saat 09.30'a ertelendi.

Kaynaklar

Tartışma