gdh'de ara...

23 yıldan 6 aya vatan borcu

Selçuklu’dan Osmanlı’ya Türk devletlerinin düzenli orduya geçiş süreci zaman zaman sancılı dönemlere tanıklık etmiştir.

Vatani görev haline gelen silah altına alınma durumlarında zaman zaman Osmanlı gençlerini geriye dönmeyi unutacak sorumluluklar yüklenmiştir.

Anayasal bir sorumluluk olan askerlik serüvenini sizler için inceledik.

1. resim

Savaşçı bir millet olan Türk milleti tarihte pek çok askeri uygulamayla yer ettiği gibi fiili olarak adına birçok destan yazılmış, birçok cephede sayıca azınlıkta olup verdikleri mücadelelerle dünya askeri literatüründe yer almıştır.

Selçuklu’dan Osmanlı’ya Türk devletlerinin düzenli orduya geçiş süreci zaman zaman sancılı dönemlere tanıklık etmiş, çoğunlukla gönüllü askerlik uygulamalarının dikkatleri çektiği yapıda profesyonel ordu uygulaması zaman almıştır.

Osmanlı Devleti’yle birlikte süregelen imparatorluk mücadelesi savunma teknik ve yenilik arayışlarını beraberinde getirmiş, dünyanın ilk profesyonel ve daimi ordu anlayışlarından biri 15. Yüzyıldan itibaren “Kapıkulu Ordusu” dünya askeri tarihinde geniş bir yer bulmuş, profesyonel ordunun yanı sıra gönüllü askerlik uygulaması da varlığını sürdürmüştür.

Zorunlu askerlik uygulamasının doğduğu zemin ve sonrasında Osmanlı toplumunun vatani ödevi seneler içerisinde farklı sürelerle tarihte yer almıştır.

Osmanlı Askerlik sistemi olarak Kura Kanunu ile askerlik

Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılmasıyla birlikte Osmanlı Devleti’nde askerlik hizmeti ve anlayışı köklü bir değişimi de beraberinde getirmiştir. Osmanlı Devleti’nde askere alma usulü daha önce ocak mantığıyla ve profesyonel anlamda paralı askerlik olarak uygulanmıştır.

Ocağın kaldırılması ile birlikte askerlik vatan ödevi haline getirildi. Tanzimat’ın getirmiş olduğu eşitlikçi anlayış içerisinde cinsiyeti erkek olan Osmanlı Devleti vatandaşları için askerlik yapması zorunluluğu doğmuştu.

Fakat istisna tutulan, II. Meşrutiyet dönemine kadar gayrimüslim halk çeşitli zorluklardan dolayı askere alınmadı.

45 yaşına kadar Müslüman Osmanlılar Yedek Asker sayıldı

Yeniçeri Ocağı'nın kaldırılmasından sonra bir süre süresiz askerlik uygulandı. 1843'te kura usulü kabul edildi. Buna göre askere alınan kişiler, beş yıl zorunlu askerlik yapıyordu.

Sonraki yedi yıl için yedeğe ayrılıyor ve bu süre içinde yılda bir ay askerlik eğitimi görüyorlardı. 1869'da zorunlu askerlik süresi altı yıl, yedek askerlik süresi de 14 yıl olarak belirlendi. 1916'da, Osmanlı uyruğundaki herkesin askere alınması zorunluluğu getirildi. 45 yaşına kadar herkes yedek asker sayıldı.

Kura sisteminin uygulanış şekli bölgelere göre farklılık gösterse de 1. Meşrutiyet’e kadar var olan sistem, vatandaşlara süreç içerisinde askerlik dönemine dair büyük sorumluluklar yüklüyordu.

Zorunlu askerlik hizmeti her ne kadar 5 yıl ile sınırlandırılmış olsa da 12 ila 20 yıla kadar askerlik görevinde olan Osmanlı vatandaşları kayıtlarda yer aldı.

Bu zorlukların yanında Osmanlı’da askerden muafiyet durumları da söz konusu kanun ve uygulamalarda geniş yer alıyordu.

Osmanlı’da askerden muaf olan sınıflar

Osmanlı ailesi erkekleri, Hicaz'da doğumlu olan vatandaşlar, Arap Bedevileri, Girit ahalisi ve Arnavutlar, Suriye'nin bir kısmı, Doğu Anadolu'nun bazı vilayetleri bir kısmı askerlikten muaftı.

Medrese âlimleri ve öğrencileri, kadılar, müderrisler, imamlar, müezzinler, tekke şeyhleri, muayyen derslerini vermek şartıyla medrese talebesi, Kâbe-i Muazzama, Mescid-i Nebevi, Mescid-i Aksa hademesi, Peygamber kabirlerinin türbedarları ve hademesi askerlikten muaftı.

Gayrimüslimler askerlikten muaf tutulduğu gibi başka yerde otursa bile İstanbul'da doğmuş olanlar askerlikten muaftı. (1909’da çıkan kanunla İstanbul halkının; Galata, Eyüp, Üsküdar’da yaşayanların ve Müslüman olmayanların da askerlik yapmaları zorunlu hale getirildi.)

Tanzimat ile birlikte askerlikten muaf olanlar

Tanzimat sonrası Gayrimüslimlere askerlik zorunluluğu getirildi. İlmiyye, kalemiyye ve mülkiye hizmetinde bulunan kapıcıbaşılık, müderrislik, hacegen-ı divan-ı hümâyûn rütbelerine kadar olan kişiler, her rütbedeki memleket müftüleri, şeyhler, görevlerini fiilen yürüten cami imamları, hatipler, müezzinler, kayyumlar.

Bunlar askerlik çağında olsalar dahi kuraya çağrılmayacaklardı. Bunun dışında ulema sınıfına mensup olanların çocuklarıyla medrese öğrencileri sınav başarısı elde ettikten itibaren askerlikten muaf tutuldu.

Fakat kura kanunu gereğince bu medrese öğrencilerinin tekrar muaf olabilmesi için kura sürecinde sınava tabi tutulma şartı getirdi.

Yaşlı ebeveynine bakacak kardeşi olmayan Osmanlı gençleri de askerden muaf tutuldu. Evlatlık çocuğu olanlar da yine askerlik vazifesinden muaf olan vatandaşlar sınıfına girdi.

Bedensel, fiziksel ve zihinsel engelleri olanlar da muaf sınıfında yer almıştı.

Osmanlı’da Bedelli Askerlik

Hazırlanmış olan kanunda vatan borcu olan askerlik, zorunlu kılınsa da fiili askerlik yerine bedelli askerlik yapabilmenin de yolunu açmıştır. Ancak bedeli nakdi/şahsi özellikle ticaret ve ziraat ile uğraşan ve işleri yerine yürütecek kimsesi olmayanlar için çıkarılmıştır.

Halk arasında bedelli askerlik veya "Bedel-i Şahsî" diye tabir olunan bu sistem bazı şartlara bağlanmıştı. Yalnız, verilien bedeller para olarak verilmeyecek yerine parayla adam göndermek şeklinde uygulanacaktı.

Her ne kadar kanun gereği istisnalar dışında adına kura isabet eden herkese askerlik zorunlu idiyse de, askerlik çağına gelenlerden önemli bir zanaat veya ticaretle veya başka bir işle uğraşanlar beş yıl süre ile işlerinden ayrı kalmaları o işin sekteye uğramasına, devlet ekonomisinin zarar görmesine neden olacağı göz önünde tutularak bu gibilerin askerliklerini, vekil ile yerine getirmelerine aşağıdaki şartlarla fırsat verilecekti:

1. Bedel vereceklerin bağ, bahçe, tarla, ev ve çift levazımatını satmadan bedel ücretini verebilecek güçte zengin olması,

2. Bedel verilecek kişinin 25 yaşını geçmiş, 30 yaşını aşmamış olması,

3. Bedel verilecek kişinin her türlü bulaşıcı hastalıktan uzak, sıhhati, ruhî durumu ve azalarının sağlam ve askerliğe elverişli durumda bulunması,

4. Bedel olacak kişi daha önce askerlik hizmetine girip bunu bitirip rediflik sınıfına ayrılmış olmaması, fakat çeşitli nedenlerle askerliği ertelenip 26 yaşına vardığından dolayı istisna edilenler kabul edilecekti,

5. Her orduya verilecek bedelin o ordu dairesi ahalisinden olması, tersane-i amire ve kala-i hakaniyeye ait sancak ve kaza ahalisinden olmaması,

6. Beyaz köle bedel olarak kabul edilirken, Arap ve siyahi köleler bedel olarak kabul edilmeyecekti, Bedel olarak verilen kişi beş yıl için bedel olabilecekti ve gönül rızası ile bedel olduğuna dair tutanak imzalayacaktı.

Beş yıllık bedelli hizmetten sonra başlayan rediflik hizmeti bedel sahibine ait olacaktı. Verilen bedeller köle veya başıboş adamlardan olması hâlinde bunlar ayrıca redif sınıfına ayrılmayacaklardı.

Ancak redif hizmeti sırasında bedel olmuş olanlar beş yıllık bedelli askerlik süresinden sonra geri kalan rediflik süresini tamamlamak zorunda olacaklardı.

1914 yılında hazırlanan “Mükellefiyet-i Askeriyye Kanun-ı Muvakkatı”, ardından çıkarılan Seferberlik Kanunu ve Askeri Ceza Kanunu ile zorunlu askerlik sistemini pekiştirildi.

1914’te zorunlu olan askerlik süresi 2 yılı kapsıyordu. Mustafa Kemal Paşa’nın başlattığı kurtuluş mücadelesi mevcut kanun ve düzenlemeler çerçevesinde gerçekleştirilecekti.

Osmanlı Devleti’nde görüldüğü gibi Türkiye Cumhuriyeti’nde de vatani görevin sorumluluk ve süresi zaman zaman değişikliklere uğradı.

Cumhuriyetin ilanından sonra 1914 yılında hazırlanan kanun, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yapısına uygun değişikliklerle “1111 Sayılı Askerlik Mükellefiyeti Kanunu” olarak kabul edildi.

Bu kanun Anayasa’nın 72. maddesinde: “Vatan hizmeti, her Türk’ün hakkı ve ödevidir. Bu hizmetin Silahlı Kuvvetlerde veya kamu kesiminde ne şekilde yerine getirileceği veya getirilmiş sayılacağı kanunla düzenlenir.” Hükmüyle korunduğu gibi günümüzde Asker Alma Daire Başkanlığı (ASAL) bu hükümler çerçevesinde faaliyet göstermektedir.

Tartışma