ABD İsrail’i yalnız bırakmaya hazırlanıyor

 İsrail’in katliamlarına sahip çıkmanın ABD’nin küresel düzeydeki itibarına zarar verdiğini öne sürmek mümkün. 

1. resim

Tarih, Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) işbirliği yaptığı partnerlerini yalnız bırakıp “başınızın çaresine bakın” dediği örneklerle dolu. Özellikle de 31 Ağustos 2021’de Kabil Havalimanı’nda yaşanan trajedi, tüm dünyanın hafızasındaki yerini koruyor.

20 yıllık işgal boyunca ABD ile işbirliği yapan kişiler, ABD’nin 29 Şubat 2020 tarihli Doha Antlaşması ile Afganistan’ı Taliban’a teslim etmesi sonrası, Taliban’ın kendilerinden intikam alacağı düşüncesiyle ülkeden kaçmaya çalışmıştı.

Havalanan uçağın kanadına tutunarak ülkeden çıkmak isterken ölen Amerikan işbirlikçilerinin akıbeti, aslında ABD’nin kullandığı kişilerin kullanım ömrü bittiğinde, Washington’un bu insanlara hiç de önem vermediğini gösteren çarpıcı bir örnekti. Farklı uçaklarla Afganistan’dan çıkabilen kişilerin çoğu ise ABD’den vize alamadı ve dünyanın farklı ülkelerinde hayatta kalmaya çalışıyor.

Zelenskiy her geçen gün daha da yalnızlaşıyor 

Rusya – Ukrayna Savaşı da gelinen nokta itibariyle ABD’nin Afganistan’daki partnerlerine benzer bir akıbeti Kiev yönetiminin yaşayabileceğine işaret ediyor. Süreç, farklı dinamikler ile olsa da benzer bir muhtevaya sahip.

Savaşın başında Rusya’nın diz çöktürülmesi gayesiyle Ukrayna’ya açık destek veren ABD, her ne kadar henüz Ukrayna Devlet Başkanı Volodomyr Zelenskiy’yi satmamışsa da Zelenskiy’nin Şubat 2022’de Rus saldırılarının başladığı ilk günlere kıyasla çok daha yalnız hissettiği aşikar. Bunu Eylül 2023’te verdiği demeçlerde kendisi de açıkça ifade ederek Ukrayna’nın zafer elde edeceğine kimsenin onun kadar inanmadığını söyledi.

Mevcut durumda Ukrayna’ya yönelik Batı yardımları devam ediyor. Ancak ABD’de hükümetin kapanmaması için bütçede ilk vazgeçilen başlığın Ukrayna’ya yardımlar olduğu realitesi de hafızalardaki yerini koruyor.

Dahası savaşın ilk günlerine göre, ABD’li senatörler Zelenskiy’nin desteklenmemesi konusunda daha fazla çatlak ses çıkarıyor. Zelenskiy’e toprak kaybetmeyi kabullenerek Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile müzakere etmesini öneren senatörler bile var.

Yaklaşan ABD Başkanlık seçimleri düşünüldüğünde, Biden’ın ABD’nin Afganistan’daki işbirlikçilerini yüzüstü bıraktığı gibi Putin ile iyi ilişkilere sahip olduğu bilinen Donald Trump’un da seçilmesi halinde Washington yönetiminin Ukrayna’daki işbirliği yaptığı ortaklarını yüz üstü bırakabileceği söylenebilir. En azından bu senarya şaşırtıcı olmaz.

ABD’nin Ukrayna’nın desteklenmesi konusunda savaş yorgunluğunu hissetmeye başladığı çok açık. Bu durum, olası başkan değişikliği sonrası ayak sesleri hissedilen politika değişikliğinin somutlaşması ile neticelenebilir. Peki, 7 Ekim’den bu yana Gazze’de sivil halka yönelik soykırım suçu işleyen sayısız savaş suçunun faili İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu için durum farklı mı?

ABD Netanyahu’yu satacak mı? 

İsrail’in Gazze halkını katleden saldırılarının birden fazla suç ortağı var. Ancak en büyük suç ortağının ABD olduğu çok açık. Washington yönetimi, savaşın başından itibaren İsrail’in kendisini savunma hakkının bulunduğunu belirten açıklamalar yaptı. ABD bölgeye “danışmanlık” amacıyla özel birlik ve uçak gemisi de gönderdi.

Dahası İsrail’e yardım paketi de hazırladı. Bu süreçte ABD Başkanı Joe Biden’ın İsrail’e bir kez gitmesinin yanı sıra Dışişleri Bakanı Antony Blinken de 2 ayda 4 defa İsrail’i ziyaret etti.

Bu ziyaretler sırasındaki en dikkat çekici açıklama, Blinken’in Tel Aviv’de “Buraya bir Yahudi olarak geldim.” demesi.

 Ancak biraz geçmişe gittiğimizde başka bir açıklamayı da hatırlayabiliriz. Hem de Biden’ın ağzından: “Siyonist olmak için Yahudi olmaya gerek yok, ben bir siyonistim.” 

İsrail’in Gazze’de sivil yerleşim yerlerini, hastaneleri, okulları, camileri ve kiliseleri bombalayarak çoğunluğu kadın ve çocuk 18 binden fazla sivili öldürdüğü bu süreç, dünya halklarının İsrail’e olan öfkesini büyütürken, uluslararası toplumun katliamları engelleme konusunda başarısız olmasının sorumlusu da bizzat ABD.

Nitekim Washington yönetimi, daimi üyesi olduğu Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’nde (BMGK) veto gücünü etkin bir biçimde kullanarak Gazze için ateşkes çağrısı yapılmasını iki kez engelledi.

Bununla birlikte 12 Aralık’ta BM Genel Kurulu’nda alınan ateşkes çağrısı kararı, sürecin ABD’yi de yalnızlaştırabileceğinin göstergesi. Zira kararda 153 ülke ateşkesi desteklerken, 23 ülke çekimser kalmış ve yalnızca 10 ülke ret oyu kullanmıştır. Bu da dünyadaki devletlerin ezici bir çoğunluğunun Gazze’de akan kanın durdurulmasını istediğinin göstergesi.

Dolayısıyla İsrail’in katliamlarına sahip çıkmanın ABD’nin küresel düzeydeki itibarına zarar verdiğini öne sürmek mümkün. Her ne kadar ABD, Ortadoğu’daki varlığını İsrail’in korunması üzerinden temellendirse de küresel itibarını İsrail’in katliamlarına feda edecek kadar rasyonaliteden uzak bir aktör değil. Son günlerde Washington’dan gelen mesajlar da tam olarak bu nedenle ABD’nin Gazze’deki operasyonlara ilişkin bir söylem değişikliğine gittiğini gösteriyor. Bu noktada ABD Başkanı Biden’ın iki açıklaması oldukça kritik. Bunlardan ilki, Netanyahu hükümetini tarihin en aşırıcı hükümeti olarak tanımlayarak kabine de değişiklik önerisinde bulunması. İkincisi ise küresel düzeyde gerçekleştirdiği temaslarda ABD’nin ahlakının sorgulanmaya başladığını dile getirmesi.

Son günlerde Washington’dan gelen mesajlar, ABD’nin İsrail’i desteklemeyi önemsemesine rağmen İsrail’in katliamlarının dünyada yarattığı öfkenin Beyaz Saray’ı söylem değişikliğine ittiği görülüyor. Öyle gözüküyor ki; ABD’nin İsrail’e operasyonlar için yıl sonuna kadar zaman verdiği iddiaları doğru. Zaman daraldıkça, Washington’un Tel Aviv’e olan desteği de azalacak gibi. Son günlerde Biden yönetiminden gelen mesajlar, bunu teyit eder mahiyette. Zira ABD’nin bir aktöre olan desteğinin temel koşulu, aktörün kullanılabilirliği. Eğer ABD’ye yük olmaya başlıyorsa, ABD de o yükü sırtından atar. Gelişmeler, İsrail’in eylemlerinin ABD’ye zarar verdiğini gösteriyor. Söylem değişikliği de Biden’ın İsrail ile arasına mesafe koyma yoluna gideceğini ortaya koyuyor.

Tartışma