ABD neden İsrail'e “kayıtsız şartsız” destek veriyor?
ABD'nin İsrail'e verdiği desteğin jeopolitik, ekonomik ve teolojik arka planında ne var? İşte desteğin arka planı, ABD'nin İsrail politikasını belirleyen Yahudi-evanjelist lobiler ve faaliyetleri...
Üç büyük dinin ortak buluşma noktası olan Filistin toprakları, geçmişten bugüne farklı şekillerdeki mücadelelere sahne olmuş ve 7 Ekim'de sonra yeniden dünya gündemine oturmuştur.
Daha çok dini, ekonomik ve siyasi anlamda kendini gösteren bu süreç, İsrail’in uluslararası hukuku ve insani değerleri hiçe sayan işgal politikaları sonrasında topyekün bir mücadele alanına dönüşmüştür.
Ancak bu süreçte, İsrail'in soykırım düzeyine ulaşan saldırılarına rağmen ABD'nin verdiği 'sınırsız desteğin' arka planı merak edilmeye devam ediyor.
ABD neden İsrail'e kayıtsız şartsız destek veriyor?
Desteğin jeopolitik ve ekonomik boyutu
İsrail ekonomisi 2022 Dünya Bankası sınıflandırmasına göre yüksek gelir grubunda yer alan bir ekonomidir.
Uluslararası Para Fonu (IMF) ise 2022'de yayınladığı ülkelerin GSYİH oranları baz alınarak oluşturulan raporunda İsrail, OECD ülkeleri içerisinde 13. sırada yer almaktadır.
İsrail özellikle son yirmi yılda teknoloji ihracatı ve açık denizlerde bulunan doğal gaz sayesinde ekonomisini önemli ölçüde iyi bir noktaya taşımış ve kişi başına düşen neredeyse 55 bin dolarlık GSYİH'sı ile; ABD, Japonya ve Almanya'dan sonra dünyada dördüncü sıraya konumlanmıştır.
The Economist Dergisi de 2022 yılında İsrail'i, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü'nün en başarılı dördüncü ekonomisi olarak göstermiştir.
Peki İsrail, bu verilere rağmen Amerikan dış yardımının neden önde gelen alıcısı pozisyonunda?
ABD, İsrail’in 1948 tarihindeki kuruluşundan sadece 11 dakika sonra tanıyan ilk ülke olma özelliği taşımaktadır. 1985 yılında ise ABD tarafından İsrail’e, NATO ülkeleri dışında “en önemli müttefik” statüsü verilmiştir.
İlk olarak; ABD'ye göre İsrail, bölgedeki “aşırılıkçı örgütleri” frenleyerek Orta Doğu'daki Amerikan hegemonyasını güçlendirmede kritik bir rol oynamaktadır.
İkinci olarak; Filistin'in Avrupa'yı Uzak Doğu'ya bağlayan bir ticaret yolu olarak stratejik değerinin farkına varan bölgedeki eski Avrupalı emperyalist güçler gibi Amerika da, İsrail'e yaptığı yardımı benzer nedenlerle yapmaktadır.
Üçüncü olarak Filistin, Orta Doğu enerji kaynakları açısından önemli bir rezerv potansiyeline sahip ve küresel öneme sahip enerji yolları üzerinde bulunmaktadır. İsrail'in bölgedeki varlığı ve bu kritik alanlara sahip olması, ABD'nin emperyalist hedefleri için önemlidir.
Dördüncü olarak; ABD'nin İsrail'e verdiği destek, Amerika'nın Arap devletlerine karşı Orta Doğu'da daha fazla nüfuz sahibi olmasını sağlamaktadır.
Diğer bir ifade ile İsrail'in bölgedeki varlığı, ABD için bir ileri karakol vazifesi görevi görmekte, Arap ülkelerini dengelemekte ve böylece de ABD, Orta Doğu zenginliklerine ve petrolüne daha kolay erişim sağlayabilmektedir.
Desteğin teolojik boyutu
ABD’nin İsrail’e olan desteğinin şimdiye kadar eleştiriye tabi olmadan sürekliliğini sağlayan bir diğer etken ise Hristiyan Siyonistler diğer bir ifade ile evanjelistlerdir.
Evanjelistler ABD'de adeta adı konmamış teokratik bir devlet olma yolunda hızla yol almakta ve ABD siyasetinde de giderek daha etkin rol almaktadır. Yahudilere ve siyonizm'e olan bağlılıkları ise evanjelikleri hristiyan dini içinde oldukça farklı bir yere oturtmaktadır.
Evanjelistler; “Armageddon” savaşıyla, yani “iyi” ile “kötü” arasında yaşanacak olan büyük bir savaşla İsa Mesih’in gelişini hızlandırmak ve gelecek olan kıyameti hızlandırmak için bir strateji izlemektedir. Aslında Hristiyan olan evanjelistler bu strateji doğrultusunda “seçilmiş insanlar” olduklarına inandıkları Yahudilerin desteklenmesi gerektiğine inanmaktadır.
Evanjelistlere ve aşırılıkçı Yahudilere göre;
İlk aşamada Yahudiler, Filistin'in bulunduğu topraklara dönecek ve burada devletleşecektir.
İkinci aşamada, Arz-ı Mev'ud olarak adlandırdıkları (Türkiye’nin de bir kısmını içerecek şekilde) “vadedilmiş toprakları” ele geçirerek “Büyük İsrail” kurulacaktır.
Üçüncü aşamada Mescid-i Aksa'nın bulunduğu alanda Süleyman Mabedi yeniden inşaa edilecek ve Hz. İsa tekrar dünyaya gelecektir.
Dördüncü aşamada evanjelistlerin liderliğinde Armegedon savaşı yaşanacak, dünyada iyiler ve kötüler ölümcül bir dünya savaşına girişecek ve “iyi”ler kazanacaktır.
İşte bu kesimlere göre; ancak bu savaştan sonra Yahudilerin hakimiyeti söz konusu olacağından, bu savaşın biran önce çıkması için İsrail büyütülmelidir.
ABD’nin Ortadoğu’da İsrail’i koşulsuz desteklemesinin, Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak kabul etmesinin nedeni ABD'de söz sahibi olan evanjelist grpların ve kişilerin ABD siyasetindeki etkisidir.
ABD'de Evanjelistlerin ve Yahudi lobilerin etkisi
ABD siyasetinde gerek politikacılara sağladıkları fonlar gerekse de ilişkileri nedeniyle lobilerin ve think tank kuruluşlarının etkisi yadsınamaz derecek yüksektir.
Farklı kesimlerin lobileri ve think tank kuruluşları faaliyet gösteriyor olsa da, bu alanda en etkin olan kuruluşlar siyonist, evangelist ve yahudilerin söz sahibi olduğu ya da kurduğu kuruluşlardır.
ABD'de yayınlanan raporlar bu grupların 80’den fazla örgüt kurduğu ve bunların içerisindeki en önemli 50'den fazla kuruluşun “Büyük Amerikan Yahudi Teşkilatları” çatısı altında bir araya getirildiği şeklindedir.
Bu söz konusu çatı teşkilatın hedefi ise; “grupların tamamının İsrail’in refahı için hem ABD'de hem de dünyada ortak bir güç oluşturması ve ABD-İsrail arasındaki ilişkilerin güçlendirilmesi” olarak tanımlanmaktadır.
Peki bu Yahudi ve evanjelist lobiler arasındaki en etkili yapıları hangileri?
1- American Israel Public Affairs Committee (AIPAC):
Amerikan İsrail Halkla İlişkiler Komitesi olarak adlandırılan kuruluş, 1951 yılında Washington'da “Amerikan Siyonist Konseyi” olarak kurulmuş 1959 yılında ise ismi AIPAC olarak değiştirilmiştir.
Kuruluşun amacı; “ABD ve İsrail’in güvenliğini artıracak şekilde ABD-İsrail ilişkisini güçlendiren ve genişleten politikaları desteklemek” olarak ifade edilmiştir.
Gelinen noktada kuruluşun 50.000’i aşkın üyesi ve milyon dolarlarca bütçesiyle Siyonist lobiler içerisinde baş aktör konumunda olduğu belirtilmektedir.
2- American Jewish Committee (AJC):
Amerikan Yahudi Komitesi olarak adlandırılan kuruluş, 1830’lu yıllarda New York'da kurulmuş ve özellikle İsrail Devleti'nin kuruluşunun kökeni olarak kabul edilen Balfour Deklarasyonu’nun da önemli bir rol oynayarak, İsrail devletinin kuruluşunda önemli bir rol oynamıştır.
Kuruluş, Birleşmiş Milletler üye ülkeleri ile devamlı olarak diplomatik görüşmeler yapmakta ve gerek yayınladığı ABD'nin dış politikası raporları gerekse de desteklediği politikacılar ile etkin bir konumda bulunmaktadır.
3- Anti-Defamation League of B’nai B’rith (ADL):
İftira ve Karalama ile Mücadele Birliği olarak adlandırılan kuruluş, 1913 yılında Chicago’da kurulmuş ve özellikle gerek ABD içerisinde gerekse de uluslararası kurumlar düzeyinde “Yahudilerin haklarını savunmak ve antisemitizm ile mücadele” misyonu ile hareket etmektedir.
Özellikle ABD Senato'sundaki etkisi ile bilinen kuruluş, yayınladığı raporlar ve lobi faaliyetleri ile oldukça etkin bir kurum olarak kabul edilmektedir.
4- American Jewish Congress (AJCongress):
Amerikan Yahudi Kongresi olarak adlandırılan kuruluş, 1918 yılında New York'da kurulmuş ve özellikle Yahudi-Amerikan dostluğunu korumak, Yahudi milletinin varlığıyla ilgili geliştirilen her türlü kültürel faaliyete destek vermek ve İsrail devletinin güvenlik ve özgürlüğü için faaliyetler yürütmektedir.
ABD yasalarını kullanarak Yahudi haklarını savunan ilk Yahudi teşkilat olma özelliği taşıyan kuruluşun, ABD senatosu ve politikacıları üzerinde etkin olduğu bilinmektedir.
5- American Jewish Historical Society (AJHS):
Amerikan Yahudi Tarihi Topluluğu olarak adlandırılan kuruluş, 1892 yılında New York'da kurulmuş ve Amerikan Yahudiliği ile ilgili yayınlar yapmak hedefi ile faaliyet göstermektedir.
Özellikle ABD'de yayın yapan uluslararası kuruluşlarla ilişkiler yürüten kuruluş, çok sayıda basın-yayın organı ile ortak çalışmalar yürütmekte finansal ilişkilerde bulunmaktadır.
6- Christians United for Israel (CUFI)
İsrail İçin Hristiyan Birliği olarak adlandırılan kuruluş, 2006 yılında kurulmuş ve Siyonist Yahudi örgütü AIPAC’in Hristiyan versiyonu olarak karşımıza çıkmaktadır.
İsrail’i ve Yahudileri koruyup kollamak amacıyla hareket eden kuruluş, ABD Büyükelçiliğinin Kudüs’e taşınması konusundaki faaliyetleri ile daha da ön plana çıkmış ve ABD'nin önde gelen politikacılarına verdiği desteklerle tanınmaktadır.
7- International Fellowship of Christians and Jews (IFCJ):
Uluslararası Hristiyanlar ve Yahudiler Kardeşliği olarak adlandırılan kuruluş, 1983 yılında Kanada'da kurulmuş ve Yahudi-Hristiyan ilişkilerini güçlendirmek ve antisemitizme mücadele faaliyetlerini yürütmek için faaliyet göstermektedir.
Kuruluş politik faaliyetlerden ziyade insani destek hizmetleri ile ilgilenmektedir ancak özellikle gerek ABD'de gerekse uluslararası arenada lobi faaliyetleri ile öne çıkmaktadır.
8- Christian Broadcasting Network (CBN):
Amerikan Hristiyan Yayın Ağı olarak adlandırılan kuruluş, 1960 yılında Washington'da kurulmuş ve özellikle “Evanjelist öğretinin yayılması” amacıyla televizyon ve internet üzerinden aktif bir şekilde faaliyet göstermeye başlamıştır.
ABD’nin önde gelen medya kuruluşu CBN kanalının da içerisinde bulunduğu kuruluş, politik yayınları ve raporları ile büyük bir etki alanına sahiptir.
9- Billy Graham Evangelistic Association (BGEA):
Billy Graham Evanjelist Derneği olarak adlandırılan kuruluş, 1950 yılında Washington'da kurulmuş ve televizyon, radyo ve internet alanlarında faaliyet göstermektedir.
Kuruluş ABD Başkanı Richard Nixon dahil olmak üzere üst düzey politikacılarla yakın ilişkileri ve yayın kuruluşları aracılığı ile verdiği ödüller ile dikkat çekmektedir.
Sonuç:
Analiz boyunca verilen bilgiler ışığında ABD'nin İsrail'e verdiği desteğin gerek ekonomik, gerek jeopolitik gerekse de teolojik arka planının göründüğünden daha derin olduğunu göstermektedir.
ABD Başkanı Biden'ın yakın dönemde yaptığı bir değerlendirmede kullandığı;
“Eğer İsrail olmasaydı, eğer Ortadoğu'da böyle bir ülke mevcut olmasaydı onu icat etmemiz gerekirdi.”
ifadelerinin de gösterdiği üzere, ABD'nin İsrail'e verdiği 'sınırsız destek' sadece bir dışpolitika yaklaşımı değil, daha geniş çerçevedeki hedeflerin bir tezahürüdür.
GDH ÖZEL