ABD ve Batı'nın 'koçbaşı' stratejisinde yeni "kurban" Yunanistan
Yunanistan'ı Türkiye'ye karşı bir koçbaşı olarak kullanma planları hayata geçirilmeye başlandı.
Türkiye; AB ve ABD'nin Türkiye'ye karşı uyguladığı çifte standarta karşı izlediği cesur çıkışları ve Türkiye'ye yükledikleri 'Batı için tampon bölge ve karakol olma görevine' karşı çıkan tam bağımsız dış politikası nedeni ile hedef haline getirildi.
Türkiye son dönemde, çok kutuplu ve çok taraflı ilişkiler geliştirerek, ülkenin Batı çıkarlarına hizmet eden ve Batı'ya bağımlı kalmasını sağlayan şartları ve dengeleri değiştirdi.
Türkiye attığı adımlar ile bağımsızlığını güçlendirerek, Batı'nın meydan okumalarına karşı direnme, oyun bozma ve hatta alternatif bir küresel oyuncu olma kabiliyetine kavuştu.
Bu süreçte Türkiye;
-Libya'da Hafter üzerinden şekillenecek olan Batı planlarını, UMH hükümetine destek vererek bozdu!
-Kafkasya'daki doğal zenginlikler ve bölgesel etkilerini artırmak için, ABD ve Fransa gibi ülkelerin desteği ile oluşturulmak istenen 'Büyük Ermenistan' planını Azerbaycan'a destek vererek bozdu!Doğu Akdeniz'de Türkiye'yi devre dışı bırakarak, buradaki hidrakarbon ve gaz rezervlerini EastMed projesi üzerinden Batı'ya aktarma planını bozdu!
-Suriye'de kurulacak kukla bir terör devleti ile ABD'nin ve İsrail'in bölgesel çıkarlarına hizmet edecek olan planları bozdu!
-Ekonomik ve savunma sanayi yaptırımları ile Türkiye'yi güçsüzleştirme planlarını, savunma sanayi atılımları ve milletimizin iradesi ile bozdu!
Artık Türkiye'ye istediklerini yaptıramayan Batı blokunun yeni projesi ise Yunanistan üzerinden şekillenmeye başladı.
Körfez ülkelerini İran'a karşı, Tayvan'ı Çin'e karşı, Ukrayna'yı Rusya'ya karşı kullandıkları gibi, Yunanistan'ı da Türkiye'ye karşı bir koçbaşı olarak kullanma planlarını hayata geçirmeye başladılar.
Peki Afganistan ve Irak gibi bir çok ülkeyi işgal eden, Afrika'daki ülkeleri sömüren ve askeri müdahalelerde bulunan Batı, şimdi neden bu taktiği kullanmaya başladı?
Batı ülkeleri, diğer ülkelerin kaynakları ile ekonomik refahını, yine diğer ülkeleri tampon olarak kullanarak güvenliğini ve kendilerine hizmet eden ekonomik sistem ile de varlıklarını şimdiye kadar refah içerisinde devam ettirmişlerdir.
Fakat gelinen noktada bu ülkeler, değişen dünya düzeni, rehavet ve milli duyguların aşınması gibi nedenler ile riskli mücadelelere girme kabiliyetini neredeyse tamamen kaybetmiş durumdadır. Örnek olarak bir AB ordusu planı 20 yıla yakın bir zamandır gündemde olmasına rağmen hayata geçirilememiş, NATO ise çeşitli zamanlarda 'beyin ölümü gerçekleşti' gibi krizlerle karşı karşıya kalmıştır.
Ayrıca, ABD'nin Irak işgali ile ilgili sadece Holywood film sektöründe 300'den fazla film çekilmiş ve Amerikan askerlerinin ölümü dramatik şekillerde ekranlara taşınmıştır. Bu durum artık ABD'nin kendi halkına hesap verilebilirliğini de zora sokmaya başlamıştır. Diğer yandan operasyonların maliyetleri de artık Batı'yı ciddi oranda zorlamaktadır.
Nitekim bunu farkeden ABD ve diğer Batı ülkeleri, özellikle Irak savaşından sonra, artık çıkarları olan bölgelere kendi askeri unsurlarını göndermek yerine, bölgedeki 'vekil ve taşeron örgütleri' destekleyerek kullanmaya başlamışlardır. PKK terör örgütü bunun en bariz örneğidir.
Fakat gelinen noktada, bugüne kadar kullandıkları taşeron örgütler, yapılar ve kurumlar ya deşifre olmuş ya da neredeyse her yerde, Rusya, Çin ve Türkiye gibi rakiplerine karşı kaybetmeye başlamıştır.
Batı ülkeleri, kendi ordularıyla savaşacak durumda olmadığından 'vekil ve taşeron örgütleri' de bir kenara bırakarak, artık 'vekil ve taşeron devletler' kullanmaya yönlenmiştir.
İşte bu minvalde; Körfez ülkelerini İran'a karşı, Tayvan'ı Çin'e karşı, Ukrayna'yı Rusya'ya karşı kullandıkları gibi, Yunanistan'ı da Türkiye'ye karşı bir koçbaşı olarak kullanma planlarını hayata geçirmişlerdir.
Başarılı olabiler mi?
Bu sorunun cevabını verebilmek için hemen yakın tarihli örneklere göz atalım.
Rusya'nın Ukrayna'ya saldırması için gerekli tüm kışkırtmaları yapan ABD, şimdi de benzer bir süreci, Çin'in Tayvan'a saldırması için yapmaya çalışmaktadır. ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Pelosi'nin ve ardından yine bazı senatörlerin Tayvan ziyareti de bunu net bir şekilde ortaya koymaktadır.
Rusya-Ukrayna savaşı başlamadan önce Ukrayna'ya saldırının Rusya ile Batı arasında topyekün bir savaşa neden olacağını söyleyen tüm Batı devletleri, savaş başladıktan sonra ise Ukrayna'ya sadece silah yardımı yaparak desteklemeyi tercih etmiş ve asıl hedefleri olan Batı İttifakı'nın yeniden bir araya gelme misyonunu başarmışlardır.
AB ve ABD'nin Ukrayna'ya olan desteği, Ukrayna halkını Rus istilasından kurtarmak ve korumak için değil, rakip gördükleri Rusya’yı yıpratmak ve şeytanlaştırmak üzerine kuruludur. Nitekim geçtiğimiz günlerde Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu'nun 'Bazı batılı ülkeleri Ukrayna'daki savaşın bitmesini istemiyor' diyerek bu duruma dikkat çekmiştir.
Rusya, Batı'nın hedeflediği zayıflık derecesine ininceye ya da tavizler vermeyi kabul edinceye kadar Avrupa ve ABD'nin Ukrayna'ya desteği sürecektir.
Ama şunu da belirtmek gerekiyor ki; eğer Rusya tavizkar bir noktaya gelirse Batı, Ukrayna halkını bir kenara bırakarak Moskova ile anlaşmayı tercih edecekdir. Bu arada ise Ukrayna, ülkesinin parçalanması, halkanın zor durumda kalması ve diğer bir ifade ile kendi kaderiyle başbaşa kalacaktır.
Bu durumun en yakın örneğini Afganistan'dan çekilen ABD'nin ardında bıraktığı ve uçakların kanatları üzerinde ülkeyi terk etmek isteyen Afgan halkının yaşadıklarından ve şu anda sefalet ve açlıkla boğuşmalarından görebiliriz.
Tüm bu örnekler ışığında, Yunanistan'ın ve Yunan halkının ibret alması ve ders çıkarması gerekmektedir.
Türkiye'nin doğusunda Ermenistan, güneyinde GKRY ve İsrail, Batısında ise Yunanistan bu plan doğrultusunda Batı için kullanışlı 'devletler' olarak göze çarpmaktadır. Fakat Türkiye, Karabağ savaşı ile Ermenistan'ı, Doğu Akdeniz ve Suriye hamleleri ile de İsrail'i 'kullanışlı' noktadan 'nötr' noktaya getirmeyi başarmıştır. Ve Batı'nın elinde bu planını uygulamak için sadece Yunanistan ve onun tebaisi olan GKRY kalmıştır.
Bu devletlere baktığımızda, aslında bunların Batılı ülkelerin desteği olmadan ayakta kalması ve yaşamasının mümkün olmadığını rahatlıkla görebiliriz.
ABD'nin desteği olmadan, bölgede tek başına olan bir İsrail'in bulunduğu coğrafyada hayatta kalması, önümüzdeki 30 yıllık gelirlerinin tamamı borçları için temlik altında olan, limanlarını hatta otoyollarını bile satmış bir Yunanistan'ın hayatta kalması ya da yine Batı'nın bir üs olarak görerek desteklediği ve neredeyse hiçbir geliri olmayan GKRY'nin ayakta kalması, Batı'nın desteği olmadan mümkün değildir.
Ve bu noktada ABD ve Batı bu ülkeleri, yeni taktikleri gereği tıpkı Ukrayna ve Tayvan'ı kullandıkları, artık Batı'nın çıkarlarına hizmet etmeyen, tam bağımsız bir politika izleyen ve giderek güçlenen Türkiye'ye karşı da bu devletleri kullanma planlarını devreye sokmuştur.
Yunanistan'a ve Yunan hükümetinin Batı'nın tetiklemesi ile uyguladığı şımarık politikalarına destek veren Yunan vatandaşlarına ise şu hakikati hatırlatmakta fayda var!
Muhtemel bir Yunanistan-Türkiye savaşında hiç bir ABD, İngiliz, Fransız, Alman ya da diğer Batı ülke vatandaşlarının Yunanistan'ı kurtarmak için ölümü göze almayacaklarını ve Batı'nın Yunanistan'a silah satmak ve coşku vermekten öteye gitmeyeceklerini bilmeleri gerekir!
"Türkiye'nin S400'ü var bu nedenle F35 savaş uçaklarınının altyapısı Rusya'nın eline geçebilir" bahanesi ile F35 programından çıkaran ABD'nin, NATO görevindeki Türk F-16'larına kilit atan Yunanistan S300'lerini görmezden gelmesi, bütün bu anlattığım planların doğruluğunu da net bir şekilde ortaya koymaktadır.
Analizimi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın şu sözleri ile bitirmek istiyorum.
"Yunanistan, bizim ne siyasi ne ekonomik ne de askeri olarak dengimiz ve muhatabımız değildir. Tıpkı bir asır önce olduğu gibi bugün de Yunanistan'ı kullanarak ülkemizin vaktini ve enerjisini boşa harcatmaya çalışanların asıl niyetlerini biliyoruz."
Evet, biz planlarını ve hedeflerini biliyoruz. Onlar da bilsin ki; artık bunlara boyun eğen ve Batı'nın çıkarlarına hizmet eden eski Türkiye yok!