gdh'de ara...

ABD ve Batı'nın öncelikleri değişti: YPG/PKK yalnız kalabilir

Rusya'nın Ukrayna'ya karşı savaşının ardından İsveç ve Finlandiya'nın Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü'ne (NATO) katılmasına karşı çıkan Türkiye, Suriye'de bulunan Kürdistan İşçi Partisi (PKK)'ya karşı yaptığı hamle ile yeniden uluslararası gündemi meşgul etmeye başladı.

1. resim
04.06.2022

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Batı'nın Rusya'ya odaklanmasından yararlanarak PKK üzerindeki baskıyı artırmaya çalışıyor. İsyancı bir terör örgütü olan PKK, yaklaşık elli yıldır Türkiye'ye yönelik saldırılar yapıyor. Ancak Suriye iç savaşının başlaması ve Washington'un 2014'te DEAŞ'ı yenmek için PKK ile işbirliği yapma kararı alması Türkiye'nin öfkesinin artmasına neden oldu.

PKK on yıllardır Türkiye'nin, Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri ile olan sorunlu ilişkisinin önemli bir bileşenini oluşturuyor ve Erdoğan, PKK'yı bastırmak için Suriye'nin kuzeydoğusuna birkaç kez askeri harekat gerçekleştirdi.

Türkiye, İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyelikleri üzerinden ilk defa Batı'ya baskı yapıyor olsa da PKK'ya karşı sınır ötesi harekat düzenleme konusunda tecrübeli bir geçmişe sahip. Erdoğan bir yandan savunma sanayisine yönelik baskıları kaldırmak için Batı'dan istediği tavizleri güvence altına almaya çalışırken bir yandan da PKK üzerindeki baskıyı artırmaya çalışıyor.

Kriz odaklı ilişkiler

Türkiye'nin PKK ile çatışması, Türkiye'nin ABD ve Avrupalı müttefikleriyle ilişkilerini uzun süredir karmaşık hale getiriyor. İlişkiler özellikle, 2011 Arap Baharı ayaklanmalarının ortaya çıkması, Orta Doğu'daki fay hatlarının kayması ve DEAŞ'ın ortaya çıkmasıyla tersine döndü.

Ankara on yıllardır, Avrupa'nın Türkiye'nin güvenlik endişelerini giderme konusundaki kararlılığını sorguluyor. 1990'larda Yunanistan ve İtalya, PKK'nın hapisteki kurucusu ve liderine sığınak oldu. Abdullah Öcalan ve PKK, İsveç de dahil olmak üzere birçok Avrupa ülkesinde destekçileri ve kaynakları için geniş bir altyapı oluşturdu. Bu ülkeler, Türkiye'nin bu konudaki uyarılarını ve iade taleplerini kabul etmedi.

Benzer şekilde ABD de, YPG'yi desteklemenin yanı sıra, Pensilvanya merkezli teröristleri iade etmeyi reddederek Erdoğan'ı öfkelendirdi. Washington ayrıca papaz Andrew Brunson'un serbest bırakılma sürecinde, Türk çeliği ve alüminyumuna yaptırımlar uyguladı. Son olarak da Ankara'nın Rus hava savunma sistemleri alması nedeniyle Washington Türkiye'ye karşı çeşitli yaptırımlar uyguladı.

Görünen o ki; Türkiye'nin Batı ile ilişkileri, Libya'daki çatışma, Doğu Akdeniz krizi, Türkiye'deki 3 milyon Suriyeli mültecinin geleceği konusunda AB ile yaşanan gerilimler ve NATO'nun genişlemesi dahil olmak üzere devam eden bir dizi gerilimin ortasında kriz odaklı olmaya devam edecek.

AB sorunun çözümünü ele alabilir

Washington'un Rusya, Çin ve İran'la meşguliyeti, AB'nin covid ve sonrasında gelen Rusya-Ukrayna savaşı ile oluşan ortamdaki enerji ve ekonomik zorlukları, Biden yönetiminin NATO'nun genişlemesine destek sağlamak için en sonunda Ankara'ya tavizler vermesini gerektirecek.

Ancak bu durum Avrupa'nın stratejik fay hatlarını hafifletmesi için bir fırsat da olabilir.

ABD'nin Suriye'deki YPG'ye olan desteğinin ardından Fransa gibi bazı Avrupa ülkelerinin de YPG'yi kucaklaması Türkiye'deki "ihanete uğradık" algılarını daha da derinleştirdi.

AB açık ara Türkiye'nin en büyük ticaret ortağı. 2020'de Türkiye'nin ithalatının %33.4'ü AB'den geldi ve ülkenin ihracatının %41,3'ün AB bloğuna gitti. AB ile Türkiye arasındaki toplam ticaret 2020'de 132,4 milyar Euro'ya ulaştı. Bu nedenle, özellikle Türkiye ekonomisinin içinde bulunduğu zorlu koşullar göz önüne alındığında, Türkiye-AB ilişkilerinin ne kadar gerileyebileceğinin sınırları var.

Türk halkının %58'i ABD'nin Türkiye için en büyük tehdit olduğuna inanırken, %60'ı AB ile daha yakın ilişkilerden yana. Ve Türkler, AB'nin küresel sorunları çözmedeki etkinliğinin insanlık için daha olumlu sonuçlar doğuracağına inanıyor. Bu tür dinamikler Avrupa'ya, NATO üzerindeki gerilimi düşürme ve PKK'ya ilişkin sorunları ele alma yetkisi verebilir.

Entegre bir politika yürütülmeli

Batı, 2023 seçimlerine yaklaşırken Türkiye'yi ülkenin siyasi ortamının sınırları içinde meşgul etmelidir. ABD ve Avrupa, Ankara ile fırtınalı ilişkilerini seçim sonrasına kadar bekleyebilir.

Alternatif olarak ABD ve Avrupa, gerilimi azaltmak için YPG üzerindeki krizi yönetmenin ve Batı'nın DEAŞ'a karşı Kürt savaşçılara bağımlılığını Türkiye'nin güvenlik endişeleriyle dengeleyen yollarını düşünmeye başlayabilir.

Ankara'ya, Batı'nın endişelerini ciddiye aldığının sinyali verilirken, aynı zamanda özerk yerleşim bölgesindeki tüm paydaşlar için karşılıklı olarak yararlı sonuçlar için adımlar atılabilir. Çünkü jeopolitik olarak, Türkiye ve Irak Ordusu harekete geçti ve ABD, Ukrayna önceliği nedeni ile şu anda bu duruma odaklanamayabilir.

YPG şu anda meşruiyetini artırmak için Avrupa'nın desteğine güvenirken Türkiye ile Batı ilişkilerini büyük oradan gerdi. Türkiye'nin yapacağı daha fazla askeri harekat, bölgedeki elde edilmiş durumu zayıflatacaktır.

Bununla birlikte, YPG ve PKK kendi zor kararlarını vermek zorunda kalabilir. ABD'nin YPG/PKK'yı, DEAŞ karşıtı koalisyonun ayrılmaz bir parçası olarak görmeyi bırakması artık bir an meselesi. Çünkü Rusya'nın Ukrayna'yı işgali Batı'nın önceliklerini tamamen değiştirmiş durumda.

Brookings Institution'da yayımlanan analiz gdh.digital tarafından çevrilmiştir.