ABD'nin konuşulmayan yenilgisi
Kızıldeniz'deki gelişmeler, İsrail'i korumak için uluslararası toplumla alay edercesine BM içerisinde karar alınmasını engelleyen ABD'nin hızla yalnızlaştığını gösteriyor.
İsrail’in G-7 ülkelerinin desteğiyle Gazze’ye başlattığı saldırıda 80 gün geride kalırken, uluslararası hukuku ayaklar altına alan bu eylemin en önemli yan etkilerinden biri Hint Okyanusu - Babü’l Mendeb Boğazı - Kızıldeniz - Süveyş Kanalı - Akdeniz deniz ticaret rotasının tehlikeye girmesiydi.
Yemen’deki İran destekli Husilerin 17 Ekim’den itibaren Kızıldeniz, Arap Denizi ve Babü’l Mendeb Boğazı’ndan geçen ticaret gemilerine güdümlü füzeler ve kamikaze dronlarla yaptığı saldırılar, deniz ticaretinin yüzde 50’sinden fazlasını elinde tutan şirketlerin, Avrupa’ya ulaşmak için Ümit Burnu rotasına yönelmelerine yol açmıştı.
Süveyş Kanalı yerine Ümit Burnu’nu tercih eden bir petrol tankerinin yolculuk süresinin 17 günden 41 güne çıkmasının yaratacağı zaman ve para kaybının boyutunu hesaplamak dahi zor. Nitekim Türkiye’deki bazı şirketler de bu gelişme üzerine 2023 yılının son 10 gününde bekledikleri Çin çıkışlı konteynerlerin teslimatlarının Ocak ayının 20’sine ertelendiğini duyurdular.
Maersk ve Hapag Lloyd başta olmak üzere bazı denizcilik şirketleri, 24 Aralık itibarıyla Kızıldeniz - Süveyş Kanalı rotasındaki seferlerine yeniden başlama kararı alsalar da artık müşterilerinden ekstra ücret talep ediyorlar. Bu da Asya ile Avrupa arasındaki ticarette maliyet artışının kaçınılmaz olduğunu piyasalara dayatmak anlamına geliyor.
12 Aralık tarihinde kaleme aldığım makalede, ABD’nin İran kaynaklı bu tehdidi Hint Okyanusu - Kızıldeniz bölgesindeki hakimiyetini artırmak için kullanacağını, 19’uncu yüzyılın başından bu yana “denizlerde seyir özgürlüğünü koruma” bahanesine dayanarak inşa ettiği küresel hegemonyasını perçinlemek için bu gelişmeden faydalanacağını ifade etmiştim.
Nitekim 18 Aralık tarihinde Körfez ülkeleri ile İsrail’i ziyaret eden ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin ile Genelkurmay Başkanı Charles Q. Brown, ABD dahil 10 ülkenin katıldığı Refah Muhafızı Operasyonu’nun (Operation Prosperity Guardian) başladığını ilan ettiler. Ancak ne hikmetse ilan edilmesinin üzerinden 1 hafta bile geçmeden bu koalisyonu adeta yel üfürdü, sel götürdü.
ABD'nin koalisyonu 1 haftada nasıl buharlaştı?
Fransa, İspanya ve İtalya koalisyondan çekildi. Norveç ve Danimarka gemi göndermekten vazgeçtiklerini ancak subaylarını, ABD 5. Filosu’nun Bahreyn’deki karargahına gönderebileceklerini açıkladı. ABD, beraber yola çıktığı ülkelerden İngiltere ve Kanada ile baş başa kaldı.
Kızıldeniz’deki bu güce lojistik imkanları hasebiyle katılan Bahreyn ve Seyşeller’in katkısı ise sınırlı olacak. Kızıldeniz’deki bu gücü bir fırsat treni olarak görüp, savaş gemisi göndereceğini açıklamak suretiyle katkı vereceğini duyurarak meselenin üzerine hızla atlayan Yunanistan dışında yeni katılımcı adayı da kalmadı. Avustralya’nın donanması ile destek verme ihtimali de muallak.
Sanchez İsrail'in yanına bırakmadı
Burada Türk basınına yansımayan bir hususa işaret etmek lazım. İspanya, Fransa ve İtalya’nın operasyona katılmaktan vazgeçmesinde, İspanya’nın Avrupa Birliği (AB) nezdindeki vetosu etkili oldu. AB, Batı Hint Okyanusu ve Doğu Afrika kıyılarında korsanlık faaliyetlerine karşı görev yapan “Atalanta Misyonu” kapsamındaki gemileriyle Kızıldeniz’deki ABD operasyonuna destek verecekti. Ancak İspanya, AB donanma gücü olan “Atalanta Misyonu”nun bu göreve tahsis edilmesini kabul etmedi.
Gazze’de ateşkes talep ettiği için İsrail tarafından terörizme destek vermekle suçlanan İspanya Başbakanı Sanchez böylece rövanşı almış oldu. ABD Başkanı Biden’ın 22 Aralık Cuma günü açtığı telefon da Sanchez’i kararından döndürmeye yetmedi. Avrupa Birliği vetosu söz konusuyken Yunanistan’ın ABD operasyonuna destek olma gayretkeşliği de büyük ihtimalle akamete uğrayacaktır.
Hindistan'ın deniz ticareti de hedef tahtasında
Batı cephesinde bu gelişmeler yaşanırken, doğuda Hindistan kıyılarına yakın bir noktada bu defa kimyasal madde yüklü bir tanker kamikaze dron saldırısına hedef oldu. Bir Japon şirketine ait, Liberya bandıralı ve Hollandalı işletmeci tarafından kullanılan MV Chem Pluto gemisi 23 Aralık Cumartesi günü vurulduğunda Hindistan’ın doğu kıyılarına 210 deniz mili mesafedeydi.
ABD Savunma Bakanlığı, bu saldırının Yemen’den değil İran topraklarından düzenlendiğini iddia etti. Geminin varış noktasının Hindistan’ın Mangalore limanı olduğu açıklandı. Tahran yönetimi, Pentagon’un iddiaları reddetse de Gazze’ye saldırısında İsrail’e açık destek veren ülkelerden biri olan Hindistan’ın deniz ticaretinin hedef alınması içinde bulunduğumuz şartlara gayet uygun.
Kızıldeniz çevresinde yaşanan gelişmeler askeri, ticari, diplomatik, tedarik zinciri, gıda ve enerji güvenliği gibi pek çok alanda etkisini gösteriyor. Ancak tüm bu etkiler içerisinde hiç şüphesiz, İsrail’i savunmak uğruna Birleşmiş Milletler (BM) platformunda tüm dünyayı karşısına almaktan çekinmeyen, İsrail aleyhindeki tasarıları uluslararası toplumla alay eder bir şekilde etkisizleştiren ABD’nin yalnızlaştırılması en önemli gelişme olarak kayda geçmeli.