Afrika’daki darbeler zincirinin son halkası Zambiya mı olacak?

💢 Afrika’daki eski Fransız sömürgelerinde gerçekleşen darbeler, eski İngiliz sömürgelerine sıçrar mı?

💢 ABD’nin Zambiya'yı demokrasi modeli olarak pazarlaması, hangi aktörlerin tepkisini çekiyor?

1. resim

Darbelerin durmak bilmediği Afrika’da Nijer ve Gabon’da gerçekleşen askeri müdahaleler, kıta halkının sömürgeci geçmişin izleriyle hesaplaşma arzusunda olduğunu ortaya koyuyor. Cuntacı gruplar, eski sömürgeci efendilerinin neo-emperyalist politikalarına meydan okuyor. Bu durumun bir domino taşı etkisi yaratması ise kaçınılmaz.

Halihazırda Afrika’da gerçekleşen darbelere bakıldığında, daha ziyade eski Fransız sömürgelerinin ön plana çıktığı görülmekte. Fransa’nın tasfiyesi ise Rusya’ya alan açmakta. Peki, bu darbelerin eski İngiliz sömürgelerine sirayet etme ihtimali yok mu? İngiltere ve ABD’nin emperyal emellerine karşı çıkacak aktörlerin yöneleceği tek adres Rusya mı? Örneğin Çin’in Afrika’da bilhassa Kuşak-Yol Projesi’nden sonra artan etkisini göz ardı etmek mümkün mü?

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile 4 Eylül’de Soçi’de gerçekleştirdiği görüşmeden dönerken uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladığı röportajda Afrika’daki darbelerle ilgili söylediği sözlerin satır aralarında oldukça mühim tespitler var. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Afrika halklarında bir uyanışın bulunduğunu vurgularken; İngiltere’nin kıtadaki politikalarını tenkit etti. Öyleyse sorulması gereken soru şu: Afrika’daki Fransız sömürgelerinde gerçekleşen darbelerin İngiliz sömürgelerine sıçrama ihtimali var mı?

Bu noktada bir beyin jimnastiği yapmak gerekirse, “Afrika’daki hangi eski İngiliz sömürgesinde darbe gerçekleşebilir?” sorusunu sormakta yarar var. Bu konuda iddialı bir yorum olabilir ama darbe potansiyeli en yüksek eski İngiliz sömürgesinin daha önce hiç askeri darbe yaşanmayan Güney Afrika ülkesi Zambiya olduğu öne sürülebilir. Neden mi?

Öncelikle darbelerin hedefinin Batılı sömürgeciler olduğu realitesi göz önünde bulundurulduğunda, Afrika’da ABD’nin bir rol model olarak sunduğu Zambiya’nın açık hedef haline gelmesi şaşırtıcı bir değerlendirme olmaz. Zira ABD Başkanı Joe Biden’ın düzenlediği 2. Demokrasiler Zirvesi’nde Washington yönetimi, Zambiya’yı ev sahibi ülkelerden biri olarak tanımlamıştı. Nitekim Zambiya Cumhurbaşkanı Hakainde Hichilema da Batılılaşma yönelimiyle dikkat çeken bir iş adamı. Ülkesini liberalleştirme eğilimi içerisinde.

Bununla birlikte Zambiya, Çin’in borç tuzağına düşmüş bir ülke. Kuşak-Projesi ile birlikte Zambiya’da artan Çin yatırımlarının Zambiya halkını Çin karşıtı duygulara sürüklediği aşikar. Hichilema’nın dış politika yönelimi de toplumdaki Çin karşıtı öfkeyle uyumlu. Lakin Pekin açısından Afrika’daki kritik bir partnerin ABD-İngiltere nüfuzu altında kalması, yapılan onca yatırım nedeniyle sorunlu bir durum. Çünkü Çin’in dış politikasındaki en önemli önceliği, yatırımların güvenliği.

Tam da bu nedenlerden ötürü Zambiya Cumhurbaşkanı Hichilema’nın 10-16 Eylül tarihlerinde gerçekleştireceği Çin ziyareti büyük önem arz ediyor. Ziyaretin uzunluğu, ele alınacak meselelern ciddiyetini de ortaya koyuyor. Şayet Hichilema, ziyaret sırasında Pekin’in beklentilerini karşılayacak birtakım tavizler verirse, Washington-Londra hattıyla olan temaslarında güvenilirlik problemi yaşayabilir. Aksi durumda ise Çin’in Zambiya’da bir darbe tertiplemesi gündeme gelebilir.

Elbette bu iddialı yoruma, Çin’in genel dış politika prensibinin “devletlerin iç meselelerine karışmama” hassasiyeti üzerinden şekillendiğini ifade eden değerlendirmelerle karşı çıkılabilir. Lakin Pekin’in mevzubahis prensibe ne ölçüde bağlı olduğu da son derece tartışmalı. Çünkü Çin’in hiçbir ülkede darbeyle ilişkilendirilmediğini öne sürenlere Myanmar’daki darbeyi hatırlatmak yeterli olacaktır.

Belki de Çin ile Rusya arasında Afrika konusunda bir alan paylaşımı vardır. Eski Fransız sömürgelerindeki Batı karşıtı öfkeyi Moskova avantaja çevirmek isterken; eski İngiliz sömürgelerindeki ABD-İngiltere karşıtı tepkiyi de Çin değerlendirmek isteyecektir.

Kuşkusuz darbeler, yalnızca ülkelere yönelik dış müdahaleler üzerinden okunamaz. Devletlerin iç dinamikleri de oldukça mühim. Dolayısıyla tartışılması gereken bir diğer sual, “Zambiya’nın iç dinamikleri, darbe açısından uygun bir zemini barındırıyor mu?” sorusu.

Cevap basit: Temel gelir kaynağı tarım olan bir ülkede ekilebilir araziler toprakların %58’ini oluştururken; bu toprakların yalnızca %14’ü işleniyorsa, sağlık sistemi bilhassa hiv virüsüne enfekte olan kişiler nedeniyle çökmüş durumdaysa, doğal kaynaklar endüstriyel yetersizlikler sebebiyle hammadde olarak ihraç edilip işlenmiş ürünler çok daha pahalı fiyatlardan ithal ediliyorsa, ülke genelindeki lojistik bağlantılar zayıf olduğu için yatırım çekilemiyorsa, sanayileşme atılımı tamamlanamıyorsa ve üniversite mezunu kişilerin oranı son derece düşükse; üstelik zorunlu eğitimin zorunluluğunda dair cezai yaptırım olmaması hasbiyle mühim bir cesalet sorunu varsa, o ülkede darbe gerçeleşebilir.

Anlaşılacağı üzere, yukarıda belirtilen tüm bu nedenler, bir yönetilememezlik durumunun neticesidir ve böylesi bir atmosferde ülke halkına müreffeh bir gelecek yaratmak zaten mümkün değildir. İşte bu yüzden de Zambiya’da darbe gerçekleşmesi için iç dinamiklerin uygun olduğu söylenebilir.

Dahası Zambiya Cumhurbaşkanı Hichilema’nın 2017’de vatana ihanet suçlamasıyla tutuklandığı, tutuklama esnasında güvenlik görevlilerinin kötü muamelesine maruz kaldığı düşünüldüğünde, Zambiya’nın askeri-güvenlik bürokrasisinde Hichilema karşıtı bir damarın bulunduğu da öne sürülebilir. Bu da Lusaka’da bir askeri hareketliliğin yaşanmasının şaşırtıcı olmayacağı anlamına geliyor.

Sonuç olarak son dönemde Afrika’da gerçekleşen darbeler, eski Fransız sömürgelerinde meydana gelse de anti-sömürgeci duygulardan beslenen Batı karşıtı darbelerin eski İngiliz sömürgelerine de sıçraması olasılık dahilinde. Bu süreçte ABD’nin dünyaya rol model olarak sunduğu Zambiya’nın hedef ülke haline gelmesi ise hiç de şaşırtıcı olmaz. Üstelik Çin, Zambiya’ya bu kadar ilgiliyken. Bu yüzden de Hichilema’nın Pekin ziyaretinden sonraki gelişmeleri yakından takip etmek de yarar var. Belki de Moskova, eski Fransız sömürgelerine odaklanmışken; Pekin de gözünü eski İngiliz sömürgelerine dikti. Bunun gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini ise zaman gösterecek.

Tartışma