Al Jazeera: ABD maskesi düşen Netanyahu'nun kuklası olmaya devam mı edecek?

Netanyahu'nun barışı istemediği ve kendi halkını kurtarmaktan çok Filistinlileri öldürmekle ilgilendiği artık çok açık. Peki ABD, maskesi düşen Netanyahu'nun kuklası olmaya devam mı edecek?

1. resim

Katar merkezli uluslararası yayın organlarından Al Jazeera'de, artık birinci yılına yaklşan Gazze soykırım savaşının geldiği noktanın ve ABD ile Netanyahu arasında yaşanan sürecin değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.

Altı rehinenin cesedinin İsrail ordusu tarafından bulunmasının ardından Tel Aviv ve İsrail'in çok sayıda noktasının protestocularla dolup taştığına dikkat çekilen analizde, Netanyahu'nun kendi halkını kurtarmaktan çok Filistinlileri öldürmekle ilgilendiğinin artık çok daha açık bir şekilde ortaya çıktığı tespiti yapıldı.

Analizde ayrıca; ne zaman bir anlaşma ihtimali belirse, Netanyahu'nun iki taraf arasındaki uçurumu derinleştiren bir vahşete imza attığı belirtilerek, ABD'nin dürüst bir arabulucu olarak güvenilirliğini ciddi şekilde kaybettiği tespiti yapıldı.

İşte Al Jazeera'de yayınlanan analiz:

Son günlerde Tel Aviv sokakları ve İsrail'in çok sayıda noktası protestocularla doldu taştı.

İsrail'in en büyük işçi sendikasının başkanı ve muhalefet liderleri İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu'ya kalan rehineleri eve getirecek ve savaşı sona erdirecek bir anlaşma yapması için baskı yapmak üzere genel grev çağrısında bulundu.

Ancak Netanyahu geri adım atacak gibi görünmüyor.

Bu durum ise kesin olarak bir şeyi kanıtlıyor. Netanyahu için rehineler hiçbir zaman öncelik olmadı. Onun çıkarı iktidarda kalmak ve sadece savaşın uzaması onun devrilmesini geciktiriyor.

Altı rehinenin cesedi hafta sonunda İsrail ordusu tarafından bulundu. Adli tıp incelemeleri, İsrail ordusu onlara ulaşmadan iki ila üç gün önce öldürüldüklerini gösterdi.

Bu olay İsrail toplumuna rehinelerin zorla iade edilemeyeceğini gösterdi ve iki taraf arasında bir anlaşma yapılmasının gerekliliğini ortaya koydu.

Olay; yarım milyon insanın sokaklara dökülmesine, ateşkes ve rehinelerin geri getirilmesi için bir anlaşma talep etmesine neden oldu.

Netanyahu kendi siyasi bekasını her şeyin üstünde tutuyor

Sokakta kendisini destekleyecek ve gerektiğinde protestocuların kalabalığına karşı koyacak yeterince aşırıcıya sahip olduğunu biliyor. Mevcut yönetim sadece Donald Trump'ı yenmeye odaklandığından ve önemli İsrail yanlısı bağışçılarla tekneyi sallamak istemediğinden, Amerikan desteğine sahip olduğunu biliyor.

Dolayısıyla ABD başkanlık seçimlerinden önce önünde iki aylık bir süre var ve ona göre bunu sonuna kadar kullanması gerekiyor.

Netanyahu şimdi İsrail güçlerini Mısır ve Gazze arasında olan Philadelphi Koridoru'ndan çekmeyi reddediyor. Kısacası Netanyahu Gazze'yi işgal etmeye kararlı olduğunu söylüyor ki bu da, savaşı durduracak ve rehineleri serbest bırakacak herhangi bir anlaşmayı reddedmeye devam edeceği anlamına geliyor.

Netanyahu'nun kendi halkını kurtarmaktan çok Filistinlileri öldürmekle ilgilendiği artık çok açık.

ABD aylardır ateşkes görüşmelerinin başarısızlığa uğramasının sorumluluğunu Hamas'a yüklüyor. Haziran ayındaki Joe Biden-Trump tartışması sırasında Başkan savaşın devam etmesinden Hamas'ı sorumlu tuttu. Bu iddia birkaç kez tekrarlandı. Dışişleri Bakanı Antony Blinken da Hamas'ın Haziran ayında ateşkes anlaşmasını reddettiğini açıkladı.

Ancak bu açıklamaların tam tersine 2 Temmuz'da Hamas, müzakereciler tarafından savaşı sona erdirmek üzere sunulan çerçeveyi kabul etti.

Filistin tarafının verdiği bu tavize rağmen Netanyahu ve hükümetinden herhangi bir esneklik gelmedi. Ateşkesi reddeden tarafın Netanyahu olduğu açık bir şekilde ortaya çıktı.

Diğer yandan ABD'nin İsrail'i korumak için elinden geleni yaptığı ve yapacağı gerçeği artık tamamen gün yüzüne çıkmıştır. Bu durum; ABD'nin dürüst bir arabulucu olarak güvenilirliğini ciddi şekilde etkilemektedir ve sadece Gazze savaşıyla ilgili değil.

ABD'nin aldığı pozisyon, önümüzdeki yıllarda genel güvenilirliğini etkileyecektir.

Arap müttefikleri artık Washington'a nasıl güvenebilir?

Ortaya çıkan yalanlar bir yana, herhangi bir gözlemcinin Netanyahu'nun ateşkes istemediği ve ABD'nin de onun taleplerini kabul ettiği sonucuna varması çok kolay.

Ne zaman bir anlaşma ihtimali belirse, İsrail iki taraf arasındaki uçurumu derinleştiren bir vahşete imza atıyor.

Bu tür davranışları nedeniyle ABD'den hiçbir sonuçla karşılaşmadı. Hamas'ın siyasi lideri İsmail Haniye'nin Tahran'da öldürülmesi bunun açık bir örneğidir.

ABD son birkaç aydır bir denge tutturmaya çalışıyor. Kamuoyu önünde bir anlaşma üzerinde çalıştığını söylerken, gerçekte Netanyahu'ya herhangi bir taviz vermesi için baskı yapmayarak yeşil ışık yakıyordu.

Aynı zamanda İran ve vekillerinin ciddi bir misilleme düşünmesini engellemek için güçlü ordusunu kullanıyordu. Bu iyi işledi ve bölgesel bir savaşın içine çekilmeyeceği anlamına geliyordu.

Demokratlar seçimlerden önce İsrail yanlısı zengin bağışçılarını memnun edebilir ve ilerici kitlelerine ateşkes istediklerini söyleyebilirlerdi.

Ama artık öyle değil.

Netanyahu'nun maskesi düştüğüne ve ABD ile Dışişleri Bakanı güvenilirliklerini büyük ölçüde kaybettiğine göre Beyaz Saray ne yapacak?

Sonn birkaç hafta da durum daha dramatik bir hal aldı. Netanyahu Batı Şeria'ya saldırıyor, ateşkes anlaşmasını ya da Hamas'la herhangi bir anlaşmayı açıkça reddediyor ve içeride ateşkes çağrıları artarken Amerikalı destekçisini utandırıyor.

Elbette Trump, İsrail'i desteklemek için yeterince çaba göstermediği için Biden yönetimine saldırıyor. Ancak mevcut yönetim Netanyahu tarafından hadım ediliyormuş gibi görünmek istemiyor.

ABD'nin İsrail'e "ya kabul et ya da terk et anlaşması" sunmasının zamanı geldi.

Altı rehinenin öldürülmesi, anlaşma olmaması halinde neler olabileceğinin sadece bir başlangıcı gibi görünüyor.

Her ne kadar Netanyahu mantıklı davranacak gibi görünmese de ABD mantıklı davranmalıdır. Zira Netanyahu'nun Netanyahu'nun maskesi düştü ve Washington artık onu gizleyemez.

Kaynaklar

Tartışma