Al Jazeera: İran ve İsrail arasında doğrudan bir çatışma mümkün mü?
Suriye'deki İran Başkonsolosluğu'na saldırı bölgede yeni çatışmalar mı başlatacak? Gelişme, İsrail ve İran arasındaki dinamikleri nasıl etkileyecek?
Katar merkezli yayın organlarından Al Jazeera'de, Suriye'nin İran başkonsolosluğuna yapılan ve çok sayıda İranlı diplomatın ölmesine neden olan saldırının olası sonuçlarının değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
İsrail tarafından yapıldığı iddia edilen ancak gerek ABD gerekse de İsrail tarafından kabul edilmeyen saldırının görünenenden daha fazla şey ifade ettiği belirtilen analizde, bu gelişmenin Orta Doğu'nun daha geniş dinamikleri açısından da önemli bir gelişme olduğuna dikkat çekildi.
Analizde ayrıca, İran ve İsrail arasomda doğrudan bir askeri çatışmanın, çok sayıda önemli nedenden ötürü pek olası olmadığına dair öngörülere yer verildi.
İşte Al Jazeera'de yayınlanan analiz:
Geçtiğimiz günlerde Şam'daki İran konsolosluğuna yapılan saldırı, Gazze'de devam eden çatışmanın kapsamı dışında potansiyel olarak tehlikeli bir tırmanışı temsil ediyordu.
Bu gelişme, Orta Doğu'nun daha geniş dinamikleri açısından da önemli bir gelişmeydi.
Suriye ve İran, konsolosluk binasını yerle bir eden ve Devrim Muhafızları'nın üst düzey komutanı Muhammed Rıza Zahedi ile aralarında Muhammed Hadi Hacı Rahimi'nin de bulunduğu çok sayıda üst düzey yetkilinin ölümüne neden olan hava saldırısı nedeniyle İsrail'i suçladı.
İsrailli yetkililer olayla ilgili herhangi bir açıklama yapmaktan kaçınırken, bu ülkenin saldırıya karışmış olabileceğine dair spekülasyonlar devam ediyor.
Bu olay, İsrail'in Suriye'de özellikle Devrim Muhafızları ve İran destekli Lübnanlı grup Hizbullah'ı hedef alan bir dizi hava saldırısının sonuncusu oldu.
Bu saldırıların sıklığına ve İran ve Hizbullah liderlerinin İsrail saldırılarına karşılık vereceklerine dair defalarca yaptıkları tehditlere rağmen, İsrail'in Lübnan sınırındaki tek tük çatışmaların ötesinde kayda değer bir misilleme olmadı.
Ancak bu saldırı önceki saldırılardan önemli ölçüde farklıydı ve potansiyel olarak bölge dinamikleri açısından kritik bir dönüm noktasına işaret ediyordu.
İran'ın Şam'daki konsolosluğuna yapılan saldırı, konsolosluk binalarının teknik olarak olmasa da genellikle ilgili ülkelerin egemenlik alanı olarak kabul edilmesi nedeniyle benzersiz bir ciddiyet taşıyor ve bu saldırıyı yakın geçmişte İran topraklarına yapılan en provokatif saldırılardan biri haline getiriyor.
İran'ın önceki provokasyonlara verdiği itidalli tepkiye rağmen, bu saldırının doğası, özellikle İran'ın seçkin Devrim Muhafızları ve Dini Lider Ali Hamaney için zorlu bir meydan okuma teşkil etmektedir.
Tahran'ın şimdiye kadar misilleme yapma konusundaki isteksizliği bir zayıflık ve aşağılanma işareti olarak algılanabilir ve küresel sahnede algılanan gücünü ve kararlılığını zayıflatabilir.
Gerilim tırmandıkça ve karşılık verme baskısı arttıkça, İran misilleme yapma zorunluluğu ile gerilimi daha da tırmandırmanın olası sonuçları arasında kalarak kendini tehlikeli bir denge oyunu oynarken buluyor.
İsrail açısından bakıldığında ise Hamas'ın 7 Ekim saldırısı, İran'ın Hamas'a uzun süredir verdiği desteğin bir başka tezahürü olarak görülüyor. Zira İsrail, uzun zamandır İran'ı Hamas'a mali ve askeri yardımda bulunarak İsrail hedeflerine saldırılar düzenlemesini sağlamakla suçluyor.
İsrail'in prizmasından bakıldığında bu durum, İran'ın bölgesel istikrarsızlığı körükleme ve şiddeti sürekli kılma konusundaki rolünü keskin bir şekilde hatırlatıyor.
İran ve Hamas arasındaki yakın ilişki uzun zamandır Tel Aviv için bir endişe kaynağı, zira İsrailli liderler bu bağların güvenliklerine doğrudan bir tehdit oluşturduğuna inanıyor. İsrail, İran'ın Hamas'a verdiği desteği, Orta Doğu'da nüfuz sahibi olma ve güç projeksiyonu yapma, gerilimi tırmandırma ve uzun süredir devam eden çatışmaları çözme çabalarını zorlaştırma yönündeki daha geniş bir stratejinin parçası olarak görüyor.
İran'ın kendisini tehdit altında hissettiği veya provokasyonlara karşılık vermek istediği durumlarda, İslam Cumhuriyeti misilleme yapmak için genellikle Hizbullah gibi vekiller ağını kullanmaya başvuruyor. Bu asimetrik savaş taktiği, kırk yılı aşkın bir süredir İran'ın stratejik yaklaşımının ayırt edici özelliği olmuştur.
Tahran, vekil güçlerini kullanarak dolaylı çatışmalar yürütebilmekte ve bir dereceye kadar makul inkar edilebilirliği korurken düşmanlarını istikrarsızlaştırabilmektedir. Özellikle Hizbullah, uzun zamandır İran'ın cephaneliğinde güçlü bir araç olarak hizmet ediyor ve grup Orta Doğu'da İran'ın çıkarları adına saldırılar ve operasyonlar gerçekleştiriyor.
Lübnan'dan Suriye'ye ve ötesine, İran'ın vekilleri jeopolitik hedeflerini ilerletmede ve bölgesel düşmanlarına meydan okumada önemli bir rol oynamıştır.
Gerilimler sürdükçe ve çatışmalar tırmandıkça, İran'ın vekil güçler aracılığıyla desteklediği misilleme hayaletinin devam etmesi bekleniyor.
İran ve İsrail arasında bir çatışma mümkün olabilir mi?
İran hükümetinin İsrail'le doğrudan bir askeri çatışmaya girmesi birkaç önemli nedenden ötürü pek olası değildir.
Her şeyden önce, İran'ın askeri yetenekleri, müthiş bir askeri güce sahip olan ve nükleer cephaneliğe sahip olduğu bildirilen İsrail'inkilerden daha düşük olarak algılanmaktadır.
İsrail ile doğrudan bir çatışma İran'ın önemli askeri kayıplar vermesine ve küresel sahnedeki konumunun zayıflamasına yol açabilir.
Ayrıca böyle bir çatışma bölgedeki gerilimi tırmandırabilir ve potansiyel olarak ABD'yi de mücadelenin içine çekebilir.
Tel Aviv ve Washington arasındaki güçlü ittifak göz önüne alındığında, İran'ın İsrail'e yönelik herhangi bir saldırısı ABD'nin müdahalesine yol açabilir ki bu da İran için siyasi açıdan felaket olur.
Bu risklerin farkında olan Tahran, İsrail'in çıkarlarına meydan okumak ve kendi jeopolitik hedeflerini ilerletmek için vekil güçlerini desteklemek ve asimetrik savaşa girmek gibi alternatif stratejiler izlemeye daha meyilli.
Bununla birlikte, İran ve İsrail arasında artan gerilim, kontrolden çıkma ve potansiyel olarak tüm bölge için korkunç sonuçları olacak tam teşekküllü bir savaşa dönüşme konusunda önemli bir risk oluşturmaktadır.
Doğrudan çatışmadan kaçınma çabalarına rağmen, Orta Doğu'daki karmaşık jeopolitik rekabetler ve vekalet çatışmaları ağı, düşmanlıkları hızla tırmandırabilecek yanlış hesaplamalar veya istenmeyen eylemler olasılığını artırmaktadır.
Hizbullah ve çeşitli militan gruplar gibi diğer bölgesel aktörlerin de çatışmanın içine çekilebileceği ve gerilimi daha da tırmandırabileceği düşünüldüğünde, tırmanma potansiyeli daha da artmaktadır.
Dahası, durumun değişken yapısı, provokasyonların yıkıcı sonuçları olan zincirleme bir şiddet reaksiyonunu tetikleyebileceği anlamına gelmektedir.
İran ve İsrail arasındaki bir çatışma sadece bölgeyi istikrarsızlaştırmakla kalmayacak, aynı zamanda küresel güvenlik ve istikrar üzerinde de geniş kapsamlı etkilere sahip olacaktır.