Almanya dünyaya miras bıraktığı Holokost’un bedelini başkalarına ödetme çabasında
Almanlar takvimler 10 Kasım 1938’i gösterdiğinde dünyanın hafızasından silinmeyecek bir kıyıma başladı. Alman Nazileri, Yahudi’lere ait ev ve iş yerlerine, Yahudileri hedef alan ölümcül saldırılar başlattıklarında, dünyaya nasıl bir miras bırakacaklarını tahmin etmiş olmalıydılar.
Dünya bugün 85 yıl önce Yahudilere karşı Almanlar tarafından başlatılan soykırımın meydana getirdiği travmanın bedellerini ödüyor.
Sistematik şekilde gerçekleştirilen Holokost’un bedeli 6 milyon insanın canı oldu. Yakın dönemdeki tahminler ise bu sayının 10-11 milyon olduğunu söylüyor.
Naziler şüphesiz sadece Yahudileri hedef almadı. Avrupa’nın birçok ülkesinde kentleri ve insanları acımasızca öldürdüler.
Alman Nazileri, kentlere acımasızca girerken ve dünyanın tarihi mirasını yok edip, insanları hedef alırken, Nazi İmparatorluğu’nun mirasını devralacak olan Alman siyasileri, o günlerde Nazilerin ilerleyişine alkışlarla destek vermekteydiler.
Almanlar kıyameti yaşatırken...
Avrupa’nın her bölgesinde insanlara kıyameti yaşatan Naziler, girdikleri her bölgeden topladıkları Yahudileri, hastalıktan ölene kadar çalıştırmak üzere veya gaz odalarında öldürmek için kamplar kurarken Türkiye ise o dönemde Yahudiler için kurtuluş çareleri aramaktaydı.
Türkiye ile ilgili detaylara yazının ilerleyen kısımlarında döneceğiz. Bu kısımda Nazi Almanyası’nın bütün utancını miras alan Alman siyasilerinin ve Alman siyasetinin Yahudiler’e karşı sergilediği boynum kıldan ince tavrına ve bu tavrı sergilerken Müslümanlara karşı gerçekleştirilen soykırıma nasıl destek verdiğine bakalım.
Dört koldan soykırım...
Almanya, Yahudilere karşı soykırıma giriştiğinde bu sadece askeri güç ile yapılmadı. Soykırım tam anlamıyla dört koldan uygulamaya koyuldu.
Ülkedeki bütün bürokratik kanallar soykırımın bir parçasıydı. Kiliseler ve içişleri bakanlığı insanların doğum kayıtlarını paylaşarak Yahudileri ifşa ederken, resmi posta kurumu Nürnberg Yasaları gibi alınan sürgün ve vatandaşlık kararlarını büyük bir coşku ile dağıttı.
Ekonomi Bakanlığı da bu sırada boş durmayarak alınan kararlar çerçevesinde Yahudilerin mallarına el koydu. El konulan mallar Alman Milli Bankası tarafından hortumlandı.
Alman şirketlerin Yahudi olmayan ortakları paylarına bakılmaksızın şirketlerin asıl patronu olurken Yahudi hissedarların hakları ellerinden alındı, Yahudi işçiler kovuldu. Yeni iş yerleri ölüme giden yolda toplama kamplarıydı.
Bu toplama kamplarına gidecek olan trenler ise Alman Demir Yolları tarafından soykırımın hizmetine hazırlanmıştı. Alman üniversiteleri tarafından kabul edilmeyen Yahudi gençler ve üniversitelerden kovulan kariyer sahibi Yahudi akademisyenler bu trenlerin en eğitimli ölüm yolcuları arasında yer alacaktı.
Alman ölüm kamplarına ulaşan yolcular sadece kamp işçileri olarak kalmadı. Bugün dünyanın en güçlü ilaç üreticileri haline dönüşen Alman ilaç firmaları için gün doğmuştu. Bugün Alman şirketleri tarafından üretilen birçok ilacın ilk denekleri Almanya’nın ölüm kamplarındaki Yahudilerdi.
Askerlerden daha çok Nazileşen Alman doktorlar adeta birer ölüm makinasına dönüşmüşlerdi. Tıbbi deneyleri için Yahudilerin toplandıkları ölüm kamplarını bulunmaz bir laboratuvar ortamı olarak kullandılar. Auschwitz, Dachau, Buchenwald, Ravensbrück, Sachenhausen ve Natzweiler toplama kampları Alman doktorların deney merkezleri olmuşlardı.
Nazi toplama kampı Auschwitz-Birkenau'da yaptığı acı verici ölümcül deneylerle bilinen Alman Nazi doktor Josef Mengele’nin 2 milyon kişiyi öldürdüğü kayıtlara geçmişti.
İnsanları basınçlı odalarda tutmak, insanlar üzerinde ilâç denemek, onları dondurmak, çocukların gözlerine kimyasallar enjekte ederek göz renklerini değiştirmeye çalışmak, sayısız uzuv kesmek ve neden yapıldığı bilinmeyen ameliyatlar…
Bütün kayıtlar daha sonra yok edilecekti. Mengele’nin deneylerinden kurtulan kurbanlar ise öldürüldü.
Auschwitz kampında 50 çift ikiz çocukla ilgilenen Vera Alexander anlatıyor:
İkizlerin arasında özellikle Guido ve İna’yı hatırlıyorum. Her ikisi de dört yaşındaydı. Bir gün Mengele ikisini de aldı. Döndüklerinde durumları çok kötüydü. Sırtlarından birbirlerine dikilmişlerdi (Siyam ikizi gibi) Yaraları iltihap kaplamıştı ve irin akıyordu yaralarından. Sabah akşam bağırdılar. Daha sonra anneleri Stella, çektikleri acıları sona erdirmek için, bir yerden morfin bulup çocukları öldürdü.
Alman Nazi kamplarında ve Yahudilerin imha kamplarına gönderilmeden önce tutuldukları gettolarda yaşananlar 85 yıldır yazılmaya devam ediyor ve günümüzdeki araştırmalar yeni bulgulara ev sahipliği yapıyor.
Alman ekonomisinin bugünkü güçlü şirketleri Nazi ölüm kamplarına krematoryum inşası için ihale yarışına girmişlerdi.
Kamplarda, açlık, susuzluk ve hastalıktan ölen yahudilerin cesetleri bu krematoryumlarda yakılarak imha edildi.
Bugün, Elon Musk’ı, anti-semitist olarak suçlayan ve X platformundan reklamlarını çekmekle tedhdit eden IBM’ın Almanya Şubesi ise o günlerde soykırım için büyük bir yazılım altyapısı hazırlamış olmakla gurur duyuyordu. Kamplara gönderilen kurbanların kayıtlarını muntazam bir şekilde tutacak yazılımı geliştirmişlerdi.
Yahudilere uygulanan kıyımın ve sessizliğin büyüklüğünü; 5 Mart 1939'da Çekoslovakya'nın işgalinden kısa bir süre sonra ailesiyle birlikte Fransa'ya kaçan Yahudi yazar Saul Friedlander
“Avrupa’da ve Almanya’da hiçbir sosyal grup, hiçbir dini cemaat, hiçbir eğitim kurumu ya da hiçbir mesleki kuruluş, Yahudilere destek vermedi.”
cümleleriyle aktaracaktı…
Amerikalı bilim adamı olan Michael Berenbaum ise, Almanya’nın bir soykırım devleti olduğunu yazacaktı.
Yahudiler en büyük düşman!
Almanlar bütün bu sürece giden yolu adım adım döşemişlerdi. Yahudileri ırksal düşman olarak gören bugünkü Alman siyasetinin atalarına göre, Yahudiler gibi ırksal düşmanlar, ulus toplumuna hiçbir zaman dahil olamayacaklardı ve toplumdan sonsuza dek uzaklaştırılmalıydılar.
1933’ten 1938’e kadar olan süreçte Yahudiler için baskı ve göç politikaları hayata geçirildi. Yahudi iş yerlerine karşı düzenlenen boykotlar, Yahudilerin iş ve sosyal hayatını bitirme noktasına getiren zoraki kanunlar…
Kendisini üstün ırk gören Almanlar, Nürnberg Kanunları ile Yahudilerin Aryan ırktan kişilerle cinsel ilişkiye girmesini dahi yasaklamaktan geri durmamışlardı.
Kanlı bir dönemin geldiğini öngören birçok Yahudi aydını Almanların uyguladığı baskıların ilk dönemlerinde ülkeyi terk etti.
Albert Einstein, Sigmund Freud, Thomas Mann, Marc Chagall, Max Ernst, Hannah Arendt, Bertolt Brecht, Ludwig Wittgenstein, Walter Gropius, Kurt Weill, Walter Benjamin, Erich Maria Remarque, Lion Feuchtwanger, Arnold Schoenberg, Stefan Zweig bu isimlerden sadece bir kaçıydı.
Almanya’nın Avrupa’yı işgali ona yeni işbirlikçiler ve müttefikler kazandırdı. Avrupa ülkelerinin birçoğu kendisini kurtarmak için Yahudileri, Almanlara altın tepsiler içerisinde sunmaya hazırdı.
Almanya, Avrupa'nın büyük bir kısmını hızla istila etti ve iki yıldan fazla bir süre zaferi elinde bulundurdu. Almanya, Polonya (Eylül 1939'da saldırdı), Danimarka (Nisan 1940), Norveç (Nisan 1940), Belçika (Mayıs 1940), Hollanda (Mayıs 1940), Lüksemburg (Mayıs 1940), Fransa (Mayıs 1940), Yugoslavya (Nisan 1941) ve Yunanistan'ı (Nisan 1941) işgal etti.
Avrupa’da dönemin hükümetleri Almanya’nın baskısıyla Yahudi karşıtı politikalar uygulamaktan çekinmediler. Avrupa’da Yahudiler sınır dışı edilmeye maruz bırakıldı. Bazı Avrupa ülkeleri toplu sınır dışı etmelere karşı tavır alsa da, yakalanan Yahudiler, polisler eşliğinde havalimanlarından belirsizliğe uğurlandı.
Almanya 2023 yılında yeniden yeni bir soykırımın destekçisi
2023 yılında geçmişi ile yüzleştiğini ve temize çıktığını iddia eden Almanya, bugün başka bir soykırımın en büyük destekçisi olarak yeniden sahnede…
Tarihin en büyük soykırımını yaparak, dünyaya Holokost'u miras bırakan ve binlerce insanı katleden siyonist rejime zemin hazırlayan Almanya, tarihinden aldığı suçluluk duygusu ile, Filistinlileri, Alman standartlarında öldüren, Nazilerden öğrendiklerini Filistinliler üzerinde çekinmeden uygulayan İsrail’in en büyük destekçisi.
Yahudilere, tarihlerinin en büyük travmasını yaşatan Almanya, şüphesiz ki İsrail’in Filistin halkına karşı uyguladığı politikaların da öğreticisi oldu.
Göçe zorlama, yerinden etme politikaları ve gaz odaları yerine dünyanın gözü önünde gerçekleştirilen bombalamalar.
Almanya, işgal ettiği Avrupa topraklarında edindiği müttefiklerle birlikte Yahudiler için ölüm politikaları üretmek için çabalarken, Türkiye ittifak çağrılarına olumsuz yanıt verdi.
Dönemin Marsilya Başkonkolosu Fuat Carım’ın, daha önce Türk Vatandaşlığı’ndan çıkan Yahudileri kurtarmak için, birçok Yahudi’ye Türk Pasaportları vererek hayatlarını kurtardığı resmî belgelerce mevcuttur.
Yine Muavin Konsolos, Necdet Kent’in Alman Toplama kamplarına giden trenleri durdurarak kurtardığı Museviler, Almanya’nın tarihi belgelerinde önemli bir yer tutmalıdır.
Fransa'da yaşayan veya oraya kaçan, geçerli Türk pasaportu olmayan birçok Türk Musevi'ye de Türk kimliği sağlanması ve hayatlarının kurtarılması Nazi Almanyası’nın karşısında adeta bir cesaret örneğidir.
Bugün İsrail’in yanında şiddetle yer alan Almanya’nın, İsrail’in karşısında şiddetle duran Türkiye’yi hedef alması bu yüzden anlaşılabilir.
Almanya’nın İsrail’in soykırımcı şiddetinin karşısında duran herkesi ilk hedef alan olması, onun için kaçınılmaz bir fırsattır.
Olay mahalline ilk dönen olmak onu psikolojik olarak rahatlatabilir.
Bu hırçın tavır, yakın tarihinde büyük bir kara leke olarak duran ve dünyanın en büyük travmaları arasında yer alan Holokost’u unutturmak için önemlidir.
Almanya, İsrail’in bugünkü katliamlarında kullandığı yöntemleri, bizzat onun üzerinde uygulayarak öğretmiştir. İsrail’de kurulan Siyonist devletin şiddet yöntemlerinin en büyük öğreticisidir.
Siyonizmi meşrulaştıran ve Yahudi halkına Siyonist rejime tutunmak dışında başka hiçbir seçenek bırakmayan, Yahudi halkının bugünkü acılarının en büyük sebebi Almanya’dır.
Almanya’dan kaçmak zorunda kalan ünlü isimlerin hayat hikayeleri ve çektikleri acılar bile bu durumu gayet açıklayıcıdır.
Almanya’nın canhıraş bir şekilde Türkiye’ye karşı oluşturduğu söylemlerin, O’nu iyi bir İsrail dostu yapmayacağı çok açık. Fakat bu tavrının O’nu yeniden tarih sahnesinde soykırımcı olarak çıkaracağı da kesin bir gerçek.
Dün Yahudilerin katili olan Almanya, bugün Müslüman katliamının en büyük ortağı olarak tarih sahnesinde…